
Hoby Kuşçuluk Nedir Güvercin Besiciliği Nedir?
Kuş besleme, genellikle bir kuş besleyici aracılığıyla yabani kuşları
besleme etkinliğidir. Kuş besleme tipik olarak kuş meraklılarının bir
etkinliği olarak düşünülür. Yabani kuşları besleyen insanlar genellikle
kuşları varoş ve yerel yerlere çekmeye çalışır. Bu, bir besleme
istasyonu kurmayı ve kuş yemi tedarik etmeyi gerektirir. Yiyecekler
arasında tohumlar, yer fıstığı, satın alınan yiyecek karışımları, yağ,
mutfak artıkları ve süet sayılabilir. Ek olarak, kuşları kursak
sindirmeye yardımcı olarak gıdaların öğütülmesine yardımcı olmak için
mahsullerinde depoladıkları bir kuş banyosu ve gastrolit (kum)
sağlanabilir.
Ekmekleri parklarda, göllerde ve nehirlerde su kuşlarına vermek de tüm dünyada popüler bir aktivitedir.
Etkisi
İngiltere’nin Sheffield kentinde yapılan bir araştırma, bahçe kuşlarının
bolluğunun, kuş besleme düzeyleriyle arttığını buldu. Bu etki yalnızca
düzenli olarak ek gıdalar alan türlerde belirgindi ve kuş beslemesinin
kuş bolluğu üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olma ihtimalini arttırdı.
Buna karşılık, besleme istasyonlarının yoğunluğunun, bir mahallede
bulunan farklı kuş türlerinin sayısı üzerinde bir etkisi olmamıştır.
Kuş besleyicilerin kullanımının çevre sorunlarına neden olduğu iddia
edildi; Bunlardan bazıları The Wall Street Journal’da yayınlanan bir ön
makalede vurgulanmıştır.
Yabani kuşlarını çeşitli kuş yiyecekleri ve kuş besleyicileri ile
şımartacak ateşli kuş besleyicileri tarafından büyük miktarda para
harcanmaktadır. 16 yaşın üzerindeki 55 milyondan fazla Amerikalı, yabani
kuşları besliyor ve yılda 3 milyar dolardan fazla kuş yemine, 800
milyon dolar ise kuş banyoları, kuş evi ve diğer kuş besleme
aksesuarları için harcıyor. Faaliyet kuş besleme hobisi için malzeme ve
ekipman satan bir sektör ortaya çıkardı.
Bazı şehirlerde veya şehirlerin bazı yerlerinde (örneğin, Londra’daki
Trafalgar Meydanı), güvercinleri beslemek yasaktır, çünkü bu hassas
türler ile rekabet ettikleri için ya da bol miktarda ve kirlilik ve /
veya gürültüye neden olabilir
Güvercin Yetiştiriciliği
GÜVERCİNGİLLER (COLUMBIDAE)
Columbiformes takımı iki alt takıma ayrılmaktadır. Bunlardan biri
Columbae, diğeri ise Pterocletes’dir. Columbae alt takımı ise iki
familyadan meydana gelmektedir. Bunlardan ilki Columbidae diğeri ise
Raphidae’dir.
Konumuzu oluşturan Columbidae familyasının güvercin ve kumruları da
içine alan bir çok alt familyası bulunmaktadır. Columbidae familyası
içine dahil olan 250’den fazla kuş türü bugün dünyanın kutuplar hariç
hemen her yerine dağılmış olarak yaşamaktadır. Toplu halde yaşama
eğiliminde olan kuşlardır.
Ülkemizde Columbidae familyasının üyelerinden sadece 7 tanesine doğal
olarak rastlanmaktadır. Bu araştırma ülkemizde rastlanan 7 türü
tanıtmayı amaçlamaktadır. Bu 7 türü tanıtmadan önce Columbidae
familyasının bazı özellikleri üzerinde durmak istiyoruz.
GÜVERCİNGİLLERİN GENEL YAPISI
Bu gruba giren kuşların çoğu orta irilikte, küçük ve yuvarlak başlı,
kısa ayaklı, uzun ve sivri kanatlı kuşlardır. Yerde beslenmeye
uyarlanmış bir vücut yapıları bulunan bu kuşlar iyi uçucudurlar.
Güvercingillerin gaga biçimleri beslenme alışkanlıklarına göre
değişiklik göstermektedir. Güvercingiller genellikle tane (tohum) ile
beslenen kuşlardır. Ancak yurdumuzda bulunmayan ve meyve ile beslenen
bazı türleri de vardır. Tane ile beslenen türlerde gaga, uzun ve
incedir. Meyve ile beslenenlerde ise gaga kalın ve papağanlarınkine
benzer şekilde ucu kancalıdır.
Güvercingillerde yemek borusunun üzerinde yer alan ve besinleri
depolamaya yarayan bir kursak bulunmaktadır. Ağızlarında diş gibi kesici
ve öğütücü organları bulunmadığından güvercinler yediklerini direkt
olarak kursaklarına gönderirler. Besinlerin depolanma ve sindirilme
işlemi kursakta başlar ve tohumları öğütebilecek kadar gelişmiş olan
taşlıkta devam eder. Tohumla beslenen güvercingillerde bağırsak uzundur.
Meyve ile beslenenlerde ise daha kısadır.
Güvercingillerde bahar ayları ile birlikte çiftleşme ve yumurtlama
dönemi başlar. Erkek güvercinler kendi üreme bölgelerini diğer erkeklere
karşı koruma eğilimindedirler. Genellikle erkek kuş kendi üreme
bölgesinde öterek dişi kuşu buraya çeker ve çiftleşirler. Dişi kuş, türe
göre değişmekle birlikte genellikle iki tane yumurta yapar. Yuva yeri
seçimi ağaç dalları üzeri, ağaç ve kaya kovukları, hatta toprak üzerine
bile olabilmektedir. Güvercin yuvaları, diğer bazı kuşlarla
karşılaştırıldığında son derece basittir. Çalı çırpıdan oluşan ufak bir
yığınak şeklindedir.
Dişi ve erkek kuş nöbetleşe olarak kuluçkaya yatarlar. Kuluçka süresi
ortalama 15 gün kadardır. Yavrular yumurtadan çıktıklarında tüysüz ve
gözleri kapalıdırlar. Yavrunun bakımı da gene ana ve baba kuş tarafından
ortaklaşa yürütülür. Yavrunun gözleri 5-6 gün içinde açılır. 1 aylık
olduklarında bütün tüyleri çıkmış ve uçabilecek hale gelmiş olurlar.
Başlangıçta yavrunun gagası yumuşaktır ve kendi kendine yem yiyemez ve
ana ve babası tarafından beslenir. Gaganın sertleşmesi 40 gün kadar
sürmektedir. Bu sürenin sonunda yavru kuş kendi başına beslenebilecek ve
tam olarak uçabilecek konuma gelmektedir.
GÜVERCİNGİLLERİN FARKLI ÖZELLİKLERİ
Güvercin, insanoğlunun evcilleştirdiği ilk kuş olma özelliğini
korumaktadır. Dolayısıyla güvercin yetiştiriciliğinin tarihi de oldukça
eskilere kadar gitmektedir. Güvercingilleri diğer kuşlardan ayıran bazı
önemli özellikler bulunmaktadır. Bunların başında, su içme şekilleri ve
yavru besleme özellikleri gelmektedir.
SU İÇME ŞEKİLLERİ
Güvercingillerde su içme şekli diğer birçok kuştan farklıdır. Diğer
kuşlar, bir yudum su alıp kafalarını yukarı doğru kaldırarak suyu
yutarlar. Kuşlarda burun delikleri ile gagaları arasını kapatabilecek
bir yapı bulunmaz. Bu nedenle kuşlar, vakum oluşturup suyu ememezler.
Suyu gırtlaklarına iletebilmek için kafalarını yukarı kaldırma
gereksinimi duyarlar. Ancak güvercingiller, burun deliklerini de suya
daldırırlar ve yemek borusundaki kasların yardımı ile vakum oluşturarak
aynı memelilerde olduğu gibi suyu emerek içerler. Bu özellik sadece
güvercingiller familyasına ait kuşlarda bulunmaktadır. Bu özellikleri
nedeni ile güvercinlerin içecekleri su kaynaklarının ya da su kaplarının
gaga ve burun deliklerini daldırabilecekleri derinlikte olmaları
gerekir.
GÜVERCİN SÜTÜ SALGISI
Bütün kuşlar içinde yalnızca Columbidae (güvercingiller) üyelerinde
rastlanan benzersiz bir özellik yavruların beslenmesi için “güvercin
sütü” adı verilen bir salgının salgılanmasıdır. Yavrular yumurtadan
çıktıktan sonra yaklaşık bir hafta süre ile bu salgı ile beslenirler.
Daha sonra ana ve babalarının kursaklarında öğüttükleri yarı sindirilmiş
besinle beslenmeye geçerler. Yavru kuş gagasını ebeveynlerinin ağzının
içine sokar ve ebeveynlerinin kusmasını sağlayarak bu salgıyı alır.
Güvercinin beynin altında bulunan hipofiz bezinin salgıladığı prolaktin
adı verilen bir hormon, bu salgı mekanizmasını harekete geçirmektedir.
Kursak çeperinden salgılanan bu besleyici maddenin bileşimi
memelilerdeki süte oldukça yakındır. Halk arasında “kuş sütü” olarak
bilinen bu salgı, güvercinlerde sadece kuluçka dönemi sonuna doğru
yaklaşık bir hafta süre ile salgılanan bir maddedir.
GÜVERCİNGİLLERİN YURDUMUZDA BULUNAN ÜYELERİ
250’den fazla üyesi bulunan güvercingiller ailesinin yurdumuzda sadece 7
türü doğal olarak yaşamaktadır. Bu 7 türden biri göçmen, diğerleri
yerli kuştur. Evcil güvercini de dahil edersek 8 tür olduğunu
söyleyebiliriz.
1) Kaya Güvercini (Columba livia)
2) Tahtalı (Columba palumbus)
3) Gökçe Güvercin (Columba oenas)
4) Evcil Güvercin (Columba domestica)
5) Kumru (Streptopelia decaocto)
6) Küçük Kumru (Streptopelia senegalensis)
7) Üveyik (Streptopelia turtur)
8) Doğu Üveyiği (Streptopelia orientalis)
KAYA GÜVERCİNİ (Columba livia)
Evcil güvercinlerin atası olduğu kabul edilmektedir. Görünüş olarak
evcil güvercinlere benzer. Gövdesi kurşuni mavidir. Kanatlar açık
kurşuni mavi olup üzerinde iki tane siyah şerit (çubuk) bulunur. Boyun
yanları yanardöner erguvani ve yeşil renktedir. Kuyruk tüylerinin ucu
siyahtır. Kuyruk üstü tüyleri beyaz ya da açık gridir. Kanat altları
beyazdır. Gaga siyah, ayaklar kırmızı, tırnaklar siyah, göz rengi koyu
portakal, kırmızı, göz halkası sarıdır. Boyu 32 cm’dir. Kırlarda,
tarlalarda kaya kovuklarında yaşar. Dünyada en yaygın olan güvercin
türüdür. Bu türün şehirlere adapte olmuş bir grubu “şehir güvercini” adı
ile anılır. Cami avlularında, şehir meydanlarında büyük gruplar halinde
karşılaştığımız bu güvercinler, son yıllarda evlerin çatılarına ve
balkonlarına kadar yayılmışlardır.
Kaya güvercinlerinde eşlerin birbirine bağlılığı ömür boyu devam eder.
Dişi kuş iki yumurta yapar. Yılda üç kez kuluçkaya yattıkları olur.
Kuluçka süresi 18 gündür. Yavrular 1 ay içinde yem yiyebilecek ve
uçabilecek hale gelirler. Yavruların eşeysel olgunluğa erişmeleri 6 ay
kadar sonra olur.
TAHTALI (Columba palumbus)
Güvercinlerin en irisidir. Boynun iki yanında ve kanatlarında beyaz
bantlar bulunur. Boyundaki beyaz bant sadece erişkin kuşlarda vardır.
Genç kuşlarda henüz oluşmamıştır. Özellikle uçarken kanadında bulunan
beyaz şerit ile kolayca ayırt edilebilir. Boyun kısmı parıltılı yeşil,
göğüs kısmı erguvani ve kanat uçları siyahtır. Kuyruk diğer güvercinlere
göre daha uzundur. Gaga sarı, bacaklar kırmızıdır. Boyu 40 cm kadardır
ve sert kanat vuruşları ile uçar. Yapraklı ve iğneli yapraklı
ormanlarda, dağlık alanlarda yaşar. Meşe palamudu ormanlarında sık
rastlanır. Yurdumuzda ormanlık ve ağaçlı bütün bölgelerinde bulunur.
Yuvasını ağaç dalları arasına, ağaç kovuklarına yapar. Dişi kuş 2
yumurta bırakır. Kuluçka süresi 15–18 gündür. Yılda iki kere kuluçkaya
yatar. Yavrular 1 aylık olduklarında yem yer ve uçabilirler. Yavrular
ikinci yaşın ortalarında eşeysel olgunluğa ulaşırlar. Bu kuşlarda yuvayı
erkek kuş hazırlamaktadır. Eş seçimi sezonluktur. Her sezonda yeni eş
edinilir.
GÖKÇE GÜVERCİN (Columba oenas)
Görünüş olarak kaya güvercinine benzer. Ancak rengi daha koyu mavi ve
kurşunidir. Göğüs koyu erguvanidir. Kuyruk sokumunda beyazlık bulunmaz.
Kanatları üzerindeki siyah şeritler (kolon) daha incedir. Kuyruk
ucundaki siyah bant ise daha geniştir. Boyu 33 cm’dir. Gaganın dip kısmı
kırmızı, uca doğru sarımsı, ayaklar ise kırmızıdır. Gözü koyu
renklidir.
Ağaç, kaya ve toprak kovuklarına yuva yapar. Yaşlı ormanları sever.
Kışın açık arazide bulunur. Yılda üç kez aynı yuvada kuluçkaya yatar.
Kuluçka süresi 17 gündür. Yavruları 25 günde yem yiyebilecek hale
gelirler. Eş seçimi sezonluktur. Her türlü tane ve tohumla beslenen bu
güvercine, yurdumuzun Orta Anadolu, Akdeniz ve Güneybatı Anadolu
bölgelerinde devamlı rastlanırken, Karadeniz ve Kuzeybatı Anadolu
bölgelerinde yaz göçmeni olarak görülür.
EVCİL GÜVERCİN (Columba domestica)
Değişikliği sevmemeleri, yuvalarına ve eşlerine olan bağlılıkları, yön
bulma konusundaki ustalıkları onların belli yerlere kolayca alışmalarını
sağlamıştır. Gerek bu özellikleri gerekse farklı bazı nitelikleri bu
kuşların insanlar tarafından benimsenmesine ve yetiştirilmelerine neden
olmuştur.
Tüm dünyada farklı amaç ve eğilimlerle beslenen evcil güvercinlerin
dünya üzerinde 800 kadar farklı ırkı olduğu bilinmektedir. Tüm bu ırklar
farklı renk, büyüklük ve özelliklere sahiptir. Bu ırklardan 100 kadarı
ülkemizde de yetiştirilmektedir.
Evcil güvercinin atasının kaya güvercini (Columba livia) olduğu görüşü
Darwin de dahil olmak üzere çeşitli araştırmacılar tarafından
savunulmaktadır. Farklı bazı ortitologlar (kuş bilimciler) ise, evcil
güvercinin 2 veya 4 tür yabani güvercin türünün melezlenmesi ile ortaya
çıktığı görüşünü benimsemektedirler.
KUMRU (Streptopelia decaocto)
“Kolyeli Kumru” adı ile de bilinen bu kuş, güvercinden biraz küçüktür.
Boyu 31 cm kadardır. Genel olarak üzerinde kül rengi yada bej renkler
hakimdir. Boynunun gerisinde siyah bir çizgi bulunmaktadır. Bu nedenle
kolyeli kumru olarak da adlandırılmaktadır. Kanat telekleri koyu gri,
kuyruk telekleri ise sırtının rengindedir. Gaga gri, ayaklar ise
kırmızıdır. Göz beyaz ya da açık gridir. İnsana yakın bir kuştur.
Şehirlerde ve diğer yerleşim yerlerinde insanlarla birlikte yaşamayı
sever. Ağaç üstlerine, elektrik ve telefon direklerine, çatı kenarlarına
yuva yapar. Yaptığı yuvalar oldukça özensizdir. Dişi kuş yuvaya iki
yumurta bırakır. Kuluçka süresi 15 gün kadardır. Yılda üç defa kuluçkaya
yatar. Yavrular 3 haftalık olduklarında yem yiyebilecek ve uçabilecek
hale gelirler. Bir yaşından itibaren eşeysel olgunluğa erişen yavrular,
sezonluk olarak eş seçerler. Yurdumuzda Doğu Karadeniz sahili ile Doğ
Anadolu’nun bazı yerleri haricinde her yerde rastlanır. Taneler, tohum,
böcek ve üzümümsü meyvelerle beslenir.
KÜÇÜK KUMRU (Streptopelia senegalensis)
Görünüş olarak üveyiği andırmaktadır. Boyu 26 cm olan bu kuşun kuyruğu
üveyiğe benzer. Kanat örtüleri ve sırtı beneksiz kızıl kahverengi, kanat
altı örtüleri gri-mavidir. Göğüsünün üst kısmında siyah benekler
bulunur. Gaga siyah, ayaklar kırmızıdır. İnsanlarla birlikte bulunmayı
sever. Yuvasını pencere kenarlarına, ağaç dallarına, saçak çıkıntılarına
yapar. Yaptığı yuvalar oldukça özensizdir. Dişi kuş yuvaya iki yumurta
bırakır. Kuluçka süresi 15 gün kadardır. Yavrular 3 haftalık
olduklarında yem yiyebilecek ve uçabilecek hale gelirler. Bir yaşından
itibaren eşeysel olgunluğa erişen yavrular, sezonluk olarak eş seçerler.
Yurdumuzda doğal olarak Güneydoğu Anadolu’da bulunur. Diğer bölgelere
buradan dağılmıştır.
ÜVEYİK (Streptopelia turtur)
Kolyeli Kumrudan biraz küçük olan bu kuşun boyu 28 cm’dir. Üveyik bir
yaz göçmenidir. Yurdumuza ilkbaharda gelir. Ülkemizde kuluçkaya yatar ve
yavrular. Daha sonra kışı geçirmek üzere Orta Afrika ve Güney Asya’ya
gider. Yurdumuzun hemen her bölgesinde görülür. Ürkek bir kuştur. Kuş
genel olarak kızılımsı pas rengindedir. Sırt ve kanat örtü tüyleri koyu
kahverengidir. Karın ve kuyruk altı tüyleri beyazdır. Kuyruk tüyleri
koyu gridir. Kuyruk tüylerin orta tüyler dışında kalanlarının uçları
beyazdır. Gaga koyu gri, bacaklar kirli kırmızıdır. Göz portakal
rengindedir. Sert ve hızlı uçar.
Ergen kuşlarda boyunun yanlarında enine üç tane dalgalı siyah şerit
bulunur. Bu siyah şeritlerin etrafı beyazdır. Genç kuşlarda bu şeritler
bulunmaz ve renk olarak daha kahverengine yakındırlar. Özellikle ötüş
sesi ile tanınan bir kuştur. Ağaçlık geniş tarım alanlarında, orman
kenarlarında, bağ ve bahçelerde yaşar. Yuvasını ağaç dalları arasına
veya sık çalılıklara yapar. Sıcak bölgelerde yılda iki kez kuluçkaya
yatar. Dişi kuş çalı çırpıdan oluşan özensiz yapılmış yuvaya iki yumurta
bırakır. Kuluçka süresi 15 gündür. Yavrular üç haftalık olduklarında
yem yiyebilecek ve uçabilecek hale gelirler. Sezonluk olarak eş seçen
bir kuştur.
DOĞU ÜVEYİĞİ (Streptopelia orientalis)
“Büyük Üveyik” adı ile de bilinen bu kuş, üveyikten biraz daha iricedir.
Boyu 33 cm’dir. Büyüklük olarak bir güvercini andırır. Yaşayışı,
beslenmesi, üremesi aynı üveyiğe benzer. Renk olarak sırtı ve kanatları
daha koyu, üzerindeki lekeler daha büyükçedir. Kanatların altı koyu gri,
uçma teleklerinin uçları siyahtır. Kuyruk teleklerinin uçları ise
üveyikteki gibi beyaz değil gridir. Boyunda ergen kuşlarda bulunan beyaz
zemin üzerindeki siyah şeritler üveyiği oranla daha ince ve sayıca daha
fazladır. Ülkemizde nadir olarak gözlenen kuşlardan birisidir. Ana
vatanı Orta ve Doğu Asya olan bu kuşa yurdumuzda sadece Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da rastlanmaktadır.
GÜVERCİNLERİN VÜCUT YAPILARI
YAŞAMA BİÇİMLERİ
GENEL BİLGİLER
Güvercinlerin vücut yapıları bağlı bulundukları ana sınıftan yani
kuşların genelinden pek farklı değildir. Bu yazı kapsamında genel olarak
kuşlarla ilgili bilgiler verilecek güvercinlere özgü durumlar ise ilave
edilecektir. Latince’de Aves olarak adlandırılan kuşlar sınıfı,
omurgalılar grubunda sürüngenlerle memeliler arasında yer alır. Bu sınıf
üyelerinin karakteristik özelliği ön üyelerinin uçmaya yarar şekilde
kanada dönüşmüş olması, vücutlarının tüylerle örtülü bulunması, yumurta
ile çoğalmaları ve sıcakkanlı olmalarıdır. Kuşlar sabit sıcaklığa sahip
hayvanlardır. Vücut sıcaklıkları 38–40 derece arasındadır. Çoğu türlerde
kemiklerin içi boş olduğundan hafif bir iskelete sahiptirler. İskelet
ve vücut yapıları ile gerek dış, gerekse iç organları hemen hemen bütün
kuşların aynıdır. Omurgalılar içersinde bu karakteristikleri ile başlı
başına ayrı bir grup oluşturmaktadırlar.
DIŞ GÖRÜNÜŞ
Başlıca karakteristikleri vücutlarının çok değişik renklerde tüylerle
kaplı olmaları ve gövdelerinin iki yanında yer alan kanatları ile
uçabilmeleridir. Kuşların vücudunun bazı yerleri gaga, ayak, parmaklar
ile akbaba gibi bazı kuşlarda boyun kısmı tüysüzdür. Kuşlarda ayaklar
yürümeye, yüzmeye, tırmanmaya ve tutunmaya yarar. Ayaklar genellikle
sert pullarla kaplıdır. Bazı türlerde ayakların hatta tırnaklara kadar
parmaklarında tüylerle kaplı olduğu görülür. Paçalı güvercinler buna iyi
birer örnektirler. Değişik şekillerdeki gaga sert keratinden oluşur.
Bazı türlerde gaga yumuşak bir deriyle kaplıdır. Gaga yapıları kuşların
beslenme tarzlarına bağlı olarak çok değişik şekillerdedir.
TÜYLER
Kuş tüyleri karmaşık bir yapıdadır. Keratinleşmiş deri hücrelerinden
oluşmaktadır. Telek adı verilen kanat ve kuyrukta yer alan büyük tüyler
uçmaya ve dönmeye yaramaktadır. Vücudu bir kiremit örtüsü gibi kaplayan
dış tüyler ise kuşu ıslanmaktan korur, alttaki ince ve yumuşak tüyler
ise vücudun ısı kaybetmesini önler.
Güvercinlerde kanat telekleri kabaca el telekleri ve kol telekleri
olarak iki gruba ayrılabilir. El telekleri, genellikle 10 tanedir. Kanat
ucundan bilek eklemine kadar sıralanır. Uçmayı sağlayan ana tüyler
bunlardır. Kol telekleri adı verilen ikinci bir sıra ise, bilek
ekleminden dirseğe kadar uzanır. Bu telekler ikinci derecede uçma
tüyleridir. Sayıları kuş türüne göre değişmektedir. Güvercinlerde
genellikle 18 adettir.
Kuyruk telekleri, kuyruktaki büyük tüylerdir. Uçarken dümen görevi
yaparlar. Sayıları güvercinlerde genellikle 12 dir. Bazı türlerde 14 ya
da 16 ya kadar çıkabilmektedir. Kuyruk telekleri son kuyruk omuruna
bağlanmışlardır. Buradaki kasların hareketlerine bağlı olarak hareket
ederler.
Örtü telekleri, uçma tüylerinin ve kuyruğun dibinde kiremit gibi
dizilmiş kısa tüylerdir. Kanatların alt ve üstünde birkaç sıra örtü tüyü
bulunur. Uçma teleklerine en yakın olan örtü tüyleri en büyük
olanlardır. Hav tüyleri, teleklerin altında yer alır ve kuşun vücut
ısısını korumaya yarar. Renkleri genellikle beyaz ya da gridir.
TÜY DEĞİŞİMİ
Memelilerde ve kuşlarda kıllar, tüyler, tırnaklar dış etkilerle devamlı
yıprandıklarından zamanla bunların yerine yenileri oluşur. Bu yenileme
işi bazen yavaş yavaş (memelilerde deri, tırnak, kuşlarda pençe ve gaga )
bazen de belli zamanlarda ve oldukça hızlı bir şekilde oluşur. (kıl ve
tüy değiştirme)
Genellikle, kuşlar bütün tüylerini senede bir defa, bazıları iki defa
değiştirirler. Bazı kuşlar küçük örtü tüylerini senede iki defa, kanat
ve kuyruk teleklerini ise bir defa değiştirirler. Tüy değiştirme yavaş
olduğundan, genellikle 1-3 ay sürdüğünden kuşlar tamamen çıplak kalmaz
ve uçma yeteneklerini kaybetmezler. Örneğin güvercinler bu şekilde tüy
değiştirir. Fakat kaz, ördek, kuğu, turna ve bazı bataklık kuşları uçma
teleklerini birden döktüklerinden birkaç hafta uçamazlar. Bu durumlar
dışında değişik tüy değiştiren türler de vardır. Bazılarında erkek ve
dişi değişik zamanlarda tüy değiştirir.
Tüy değiştirme genellikle yavaş ve belli bir sıraya göre olur.
Güvercinlerde kanat teleklerinin değişimi, el teleklerinde bilekte
başlar ve el uçlarına doğru ilerler. Kol teleklerinde ise, hem iç hem de
dış taraftan içe doğru değişir. Kuyruk teleklerinde ise değişim içten
dışa doğru olur.
Tüy değişimi derideki tüy yuvasında yeni tüyün büyümesi ve üstteki
yıpranmış tüyün atılmasıyla oluşur. Bu tüy yenilemede bazı kuş
türlerinde renk değişikliklerine de rastlanır. Yılda iki defa tüy
değiştiren kuş türlerinde genellikle yaz ve kış renklerinde farklılıklar
olur.
AYAK YAPILARI
Kuşlarda iskeleti oluşturan arka ekstremiteler yürüme bacaklarıdır.
Bacağın üst kısmında yer alan uyluk kemiği ve diz eklemi bacak kasları
ve karın tüyleri tarafından örtüldüğünden dışardan görülmez. Alt
bacaktaki kaval kemiği kamış kemiği ile birleşerek but kemiğini
oluşturmuştur. But kemiğinden sonra bilek ve tarak kemiklerinin
birleşmesinden oluşan oldukça uzun ayak kemiği gelir. Bu kemiğin alt
ucundaki çıkıntılara ikinci, üçüncü ve dördüncü parmaklar bağlanır.
Birinci (arka) parmağı olan kuşlarda bu parmak ayak kemiğinin iç
kenarındaki çıkıntıya bağlanır. Beşinci parmak yoktur. Parmak sayısı
genellikle 3-4 tür. Birinci parmak 2, ikinci parmak 3, üçüncü parmak 4
ve dördüncü parmak 5 parçalıdır. Parmaklar bazı türlerde öne ve arkaya
dönebilir. Ayaklar keratin pullarla kaplıdır. Kuşlarda ayaklar yaşam ve
hareket tarzlarına göre değişik yapılar gösterir
GAGA YAPILARI
Gaga, besinin tutulması, yakalanması, taşınması, parçalanması gibi
işlemlerin yanı sıra düşmanlara karşı bir savunma aracı olarak da
kullanılır. Tüylerin düzeltilmesinde, yuva yapımında ve daha birçok işte
kullanılır. Dolayısıyla kuşlarda yaşam biçimine uygun gaga biçimleri
gelişmiştir.
Keratinden oluşan gaga üst ve alt gaga olmak üzere iki kısımdır. Üst
gaga, üst çene ve burun kemiklerinin, alt gaga ise alt çene kemiklerinin
birleşmesinden meydana gelmiştir. Üst gaga burundan itibaren devam eden
sırt kısmı, genellikle az veya çok eğik olan gaga ucu ve keskin gaga
kenarlarından oluşur. Gaga kenarlarında Çoğunlukla diş şeklinde
çıkıntılar veya testere gibi tırtıklar bulunur. Alt gaga ise her iki alt
çene kemiği uçlarının birleştiği gaga ucu ile çene kemikleri arasını
örten, bazı türlerde yumuşak bir deriden oluşan gaga altından oluşur.
Birçok kuşta ve güvercinlerde üst gaga dibinde yumuşak ve genellikle
sarı renkte bir deri vardır. Ceroma adı verilen bu kısım sinirlerle
donatıldığından dokunmada önemli görevler üstlenmiştir. Bir kısım
bataklık ve su kuşlarında bu deri bütün gagayı örter. Burun delikleri
ceromanın kafatası ile birleştiği yerden ya da ceromanın içinden
açılır.
Kuşların beslenme tarzına bağlı olarak çok değişik şekillerde gagalara
rastlanır. Yırtıcı kuşların gagaları kanca gibi kıvrık, keskin ve
güçlüdür. Bu gagaları ile deri, et ve hatta kemikleri parçalarlar. Tohum
yiyen kuşlarda gagalar kalın ve koniktir. Bataklık ve sulak alanlarda
yaşayan kuşların gagaları genellikle uzundur. Böcek yiyen kuşların
gagaları ince ve sivridir. Pelikan gagası ise alt çenedeki esnek
derisiyle büyük bir kepçe gibidir. Gaga şekilleri de kuşların
tanınmasında ipuçları verir.
İSKELET YAPILARI
Kuşların genel yapısı yürüme ve uçma hareketlerini rahatça yapmaya uygun
bir şekilde oluşmuştur. Yürürken ve dururken gövdenin ağırlık merkezi
ayakların üzerine düşer. Bu sırada kanatlar katlanmış durumda gövdenin
iki yanına yapışık olarak durur. Kuşların iskeleti incelendiğinde
kemiklerin ince, içlerinin boş ve birçok yerinde belirli delikler olduğu
görülür. Akciğerlerden itibaren çeşitli yerlerde bulunan hava keseleri
kemiklerle bağlantılıdır. Bu durum kuşların uçmalarını
kolaylaştırmaktadır. Şekil 1 de bir güvercinin iskelet yapısı
görülmektedir.
KAFATASI
Kuşlarda kafatası, beyin ve soğancığın korunduğu kubbemsi ve iyi
kaynaşmış kemiklerden meydana gelir. Kafatası üzerinde büyük göz
çukurları, burun delikleri ve boynuzumsu bir maddeden yapılmış olan üst
ve alt gaga yer alır. Eklemli ve oynak olan gaga, kafatası ve alt çene
ile bağlantı halindedir. Günümüzde yaşayan hiçbir kuşta diş bulunmaz.
BOYUN
Kuşlarda boyun çok hareket edebilecek bir yapıda gelişmiştir. Boyunda
yer alan omur sayısı genellikle 14–15 arasındadır. Bütün kuş türlerinde
bu sayı 10 ile 26 arasında değişmektedir.
GÖĞÜS
Kuşlarda göğüste yer alan omur sayısı 3–10 arasında değişir.
Güvercinlerde bu sayı 3 tanedir. Göğüste birbirine ve göğüs omurlarına
bağlı 5-10 kaburga kemiği vardır. Göğüs kemiği iri, geniş ve yassıdır.
Yalnız göğsü değil karın kısmını da kaplar. Göğüs omurlarından sonra
gelen sırt ve bel omurları, leğen kemiği ile kaynaşmıştır.
Kuşlarda ön üyeler kanat şeklini almıştır. Kanatlar kuvvetli kaslarla
göğüs kemiğine bağlanmıştır. Kanadı omurgaya ve göğse bağlayan
kemiklerden kürek kemikleri sırt tarafına doğru uzamışken, sırt kargacık
kemikleri göğüs ile kaynaşmış, köprücük kemikleri ise uçta birleşerek
lades kemiğini oluşturmuşlardır.
KANATLAR
Kanatlar, kısa bir pazı kemiği ve uzun ön kol kemikleri ile körelmiş el
kemiklerinden ibarettir. El, birbirine kaynaşmış uzunca bir orta el
parçası, başparmak, orta büyük parmak ve buna bitişik küçük parmak olmak
üzere 3 parmaktan oluşur.
Duruş ve yürüyüş halinde kolun üst kısmı geriye, alt kısmı öne ve el kısmı geriye kıvrık bir şekilde durur.
AYAKLAR
Ayaklar, sırt omurlarıyla birleşmiş ve bütünleşmiş leğen kemiğine
bağlıdır. Kısa ve kuvvetli olan uyluk kemiği öne doğru yatık, gövdenin
yan etleri içinde gizlenmiştir. Bu nedenle diz eklemi dışardan görülmez.
Arkaya doğru eğik duran baldır oldukça iri ve uzundur. Kaval kemikleri
kaynaşmıştır. Bilek ve ayak kemikleri kaynaşarak boru şeklinde
parmaklara eklenmiştir. Beşinci parmak kaybolmuştur. Parmak sayısı genel
olarak 3-4, deve kuşlarında 2 dir. Güvercinlerde parmak sayısı 4 tür.
Arkaya dönük birinci parmak 2, içe bakan ikinci parmak 3, ortadaki
üçüncü parmak 4, dıştaki dördüncü parmak ise 5 eklemlidir. En uç eklemde
tırnak oluşmuştur. Güvercinlerde tırnaklar alttan gelen kısımlarla
yenilenen bir yapıdadırlar. Parmak sayısı ve eklemler kuş türlerine göre
çok değişiklikler gösterir. İskelet kaslarla çevrilidir. Kanatlar çok
kuvvetli kaslarla bağlı olup ayrıca ayak kasları da oldukça güçlüdür.
İÇ ORGANLAR
Şekil 2 de bir güvercinin iç organları görülmektedir.
BEYİN VE OMURİLİK
Beyin, kafatası boşluğu içinde yer alır. Kuşlarda beyindeki koku alma
duyusu büyük ölçüde körelmiştir. Bunun yerine orta beyinde bulunan görme
ve işitme lobları çok gelişmiştir. Güvercinlerde kafatası ile beyin
arasında bulunan ferromanyetik bazı tanecikler, yerin manyetik alanına
karşı duyarlı birimler haline gelmişlerdir. Güvercinler bu sistem
sayesinde yerin manyetik alanındaki değişimleri hissedebilmektedirler.
Bu sistem güvercinlerin çok uzaklardan uçurulduklarında bile yönlerini
kolaylıkla bulabilmelerine yardımcı olmaktadır. Omurilik omurga
kanalının son ucuna kadar uzanır. Omurilikten ayrılan sinir sistemi,
bütün organlara ve kaslara kadar dağılır.
KALP, AKCİĞERLER VE SOLUNUM SİSTEMLERİ
Kuşların kalpleri dört gözlüdür. Kalp atışları memelilerden daha
hızlıdır. Kalplerinin vücutlarının ağırlığına oranı, diğer omurgalılara
göre daha fazladır. Solunum organları ve akciğerler küçüktür.
Memelilerde olduğu gibi göğüs boşluğunda serbest halde bulunmayıp,
gövde boşluğunun duvarına yapışıktırlar.
Kuşlarda kısa olan bronşlar birçok kollara ayrılmaktadır. Bu kollardan
birçok hava kesesi kuşun vücudunun değişik bölümlerine yayılır. Bu hava
keseleri hava deposu işlevini görürler. Hava keseleri kuşun gövde, kanat
ve ayaklarını hareket ettirmesi sonucu sıkışır ve açılırlar. Bu sayede
ciğerlere hava gönderimi sağlanır.
Kuşlarda diğer memeli hayvanlarda bulunan diyafram olmadığı için,
ciğerlere hava körüklenmesi ve solunum bu yolla sağlanmaktadır.
Uçurulmayan güvercin ve evcil kümes hayvanlarında rastladığımız durduğu
yerde kanat çırpma hareketinin nedeni solunumu devam ettirme eyleminden
kaynaklanmaktadır. Kuşlarda yer alan bu hava keselerinin bir diğer
işlevi de vücut sıcaklığının korunmasını sağlamaktır. Bu mekanizma
beyindeki bir merkez tarafından idare edilmektedir.
Bir güvercinde kalbin vücut ağırlığına oranı % 14, Vücut sıcaklığı 43
derecedir. Dakikadaki kalp atış sayısı 220, solunum sayısı 450 dir.
Dakikadaki kanat çırpma sayısı 8, yatay uçuşta hızı saatte 80 km. dir.
BÖBREKLER VE BOŞALTIM SİSTEMİ
Kuşlarda böbrekler iri ve uzunca bir yapı gösterir ve sırt kemiğinin iç
çukuruna gömülmüş durumdadır. Böbrekten çıkan idrar kanalları bağırsağın
arka tarafına uzanır ve eşey deliğinin (kloak) orta kısmına açılır.
İdrar kuşlarda sulu değildir. Beyaz, yoğun ve çabuk katılaşan bir
maddeden ibarettir. Deve kuşu haricinde hiçbir kuşta idrar kesesi
bulunmaz. Bunun nedeni kuşların aslında sıvı olan idrardaki suyu tekrar
emerek vücuda kazandıran bir yapı geliştirmiş olmalarındandır.
Böylelikle kuşlar uzun süre susuz idare edebilecek bir yapı
kazanmışlardır. Tane ve tohumla beslenen güvercin gibi kuşlarda su içme
ihtiyacı diğer kuşlara oranla daha fazladır. Kuşlarda böbrekler, sadece
azotlu atıkların atılmasına değil vücuttaki su ve tuz miktarına göre
glikozun düzenlenmesinde de görev alır.
KURSAK, ÖN MİDE, TAŞLIK VE SİNDİRİM SİSTEMLERİ
Kuşlarda sindirim sistemi de değişiklik gösterir. Kuşlarda ağız kısmında
diş bulunmaz. Bazı kuşlardaki gaga kenarlarındaki testeremsi çıkıntılar
ve diğer oluşumlar beslenmeleri ile ilgilidir. Ağız içinde boynuzumsu
bir madde ile kaplı ve hareketli olan dil, besinleri almaya ve yemek
borusuna göndermeye yarar. Şekil 3 de bir güvercinin sindirim organları
görülmektedir.
KURSAK VE ÖZOFAGUS
Yemek borusu kuşun boyun uzunluğuna göre şekil alır. Güvercinlerin de
dahil olduğu tanelerle beslenen bazı kuşlarda ve yırtıcılarda yemek
borusu genişleyerek kursak denilen bir yapı ortaya çıkartmıştır. Alınan
besinler ilk önce kursakta yumuşatılır. Kursak oluşumu aslında dişlerin
olmayışının doğal bir sonucu olarak gelişmiştir. Kursağın esas görevi
alınan besinleri ilk aşamada depolayarak mideye yavaş yavaş geçmelerini
sağlamaktır.
Bunun yanı sıra kursağın diğer bir önemli görevi de özellikle tohum ve
tane yiyen güvercin gibi kuşlarda besinlerin yumuşatılıp hazırlandıktan
sonra yavrulara kusularak verilmesini sağlamaktır. Çünkü yavrular
gagaları gelişene kadar yaklaşık 1 ay süre ile kendi başlarına yem
yiyemezler. Güvercinlerde yavrular gagalarını anne ya da babalarının
yutaklarına sokarak kusmalarını sağlarlar böylelikle depo edilmiş besine
ulaşırlar. Tane ve tohum ile beslenen güvercin gibi kuşlarda, tanelerin
öğütülmesini sağlamak amacı ile kursakta bir miktar taş bulundurulur.
Kuş, uygun büyüklükteki taşları bu amaçla yutar. Bu taşlar kursakta bir
tür değirmen taşı görevi görüp tanelerin öğütülmesini sağlarlar.
Kursağın girişinde başlangıcında Özofagus denilen bir bölüm yer alır.
Beyindeki hipofiz bezinin salgıladığı prolaktin adı verilen bir hormonun
etkisi ile özofagus’tan bir çeşit salgı salgılanır. Bu salgı sadece
Columbidae (güvercingiller) ailesine özgüdür ve diğer kuş türlerinde
bulunmaz. Kursak sütü olarak adlandırılan bu salgı halk arasında
“kuşsütü” olarak bilinmektedir. Kuluçka döneminin sonuna doğru sadece
bir hafta süre ile salgılanan bu sıvının besleyici değeri çok yüksektir.
Yeni yavrular kursaktaki yarı sindirilmiş besinlerle beslenmeye hazır
olana kadar ilk günlerinde bu salgı ile beslenirler.
ÖN MİDE VE KASLI MİDE ( TAŞLIK )
Bütün kuşlarda yemek borusu alt kısımda genişler ve oval bir şekil
alarak mideyi oluşturur. Mide kuşlarda genel olarak iki bölümden meydana
gelmektedir. Bunları Ön mide ve Kaslı mide (taşlık) olarak
adlandırabiliriz. Ön mideye birçok salgı bezi bağlıdır. Ön mideden sonra
güçlü kaslardan oluşan ve iç kısmı sertleşmiş, boynuzumsu bir madde ile
kaplı taşlık da denilen kaslı mide gelir. Kaslı mide alınan besinlere
göre değişiklik gösterir. Yırtıcı kuşlarda bu mide zayıf kaslıdır. Tane
yiyen kuşlarda ise sert kaslı ve içi karşılıklı sert iki plakadan
oluşur. Kursak ve ön mideden geçerken yumuşayan besinler burada mide
hareketleriyle parçalanır ve öğütülürler.
İNCE BAĞIRSAK
Kimyasal sindirimin büyük bir kısmı ve besinlerin emilmesi burada olur.
İnce bağırsak tane yiyen güvercin gibi kuşlarda diğer kuşlara göre
oransal olarak daha uzundur. Kısa olan kalın bağırsağın sonunda birçok
kuşta uzunca bir kör bağırsak bulunur. Kalın bağırsak anüse açılır.
KLOAK
Kalınbağırsağın dışa açıldığı, dışkının ve idrarın belli bir süre
tutulduğu kısımdır. Sindirilmiş besinlerdeki su burada tekrar vücut
içine geri emilir. Atık maddeler ise anüs yolu ile dışarı atılır.
Kloak’ın bir diğer işlevi de eşeysel üretimin akıtıldığı yerdir. Kuşun
cinsiyetine göre sperm ya da yumurta kanalı burada bulunur. Bakınız
şekil 4
ÜREME ORGANLARI
Erkeklerde: Böbreklerin ön yan tarafına ikişer tane yumurta biçiminde
testisler bulunur. Testislerden çıkan bir sperm kanalı kloak’ın orta
kısmına açılır. Kloak’a açılmadan önce sperm kanalı bir şişkinlik yapar.
Çiftleşme zamanı bu testisler şişer ve genellikle soldaki daha büyük
olur. Kuşların çoğunda güvercinlerde de olduğu gibi çiftleşme organı
(penis) yoktur. Yalnız ördekgiller familyası mensuplarında anüsün karına
bakan iç duvarından ucu dışarı çıkabilen penis benzeri bir yapı
bulunur. Penis üzerindeki oluk, sperma kanallarından çıkan spermayı
dişiye iletmeye yarar. Leylek ve balıkçıllarda ise penis körelmiş,
anüsün iç duvarında bir siğil şeklini almıştır. Tavuklarda yumurtadan
yeni çıkmış yavrularda bu penis benzeri yapı iyi göründüğü için erkek ve
dişi civcivler birbirlerinden kolaylıkla ayırt edilebilir.
Dişilerde: Üreme organı yumurtalık ve yumurta kanalından ibarettir.
Yumurta kanalı, kloak’ın orta kısmına açılır. Sağ yumurtalık ve yumurta
kanalı körelmiş veya tamamen ortadan kalkmıştır. Çiftleşme ve yumurtlama
zamanı sol tarafta bulunan üzüm salkımı şeklindeki yumurtalık ve
dolambaçlı döl kanalı olağan üstü büyür. Yumurta kanalı yapısal ve
işlevsel olarak birbirinden ayrılan beş bölgeden oluşur. Her dişinin
eşey organında erkek eşey organını karşılayan ve aynı bölgede anüsün iç
duvarında yer alan bir klitoris (bızır) bulunur.
DUYU ORGANLARI
Kuşlar görme ve işitme duyuları çok gelişmiş olan canlılardır. Buna
bağlantılı olarak diğer algılama sistemleri fazla gelişkin değildir.
Körelen duyuların başında ise koklama gelmektedir.
GÖRME
Kara omurgalıları içinde, hatta tüm omurgalılar içinde görme yeteneği en
iyi gelişmiş ve vücuduna göre gözü en büyük olan hayvan grubu
kuşlardır. Kuşların duyu organları arasında çok önemli bir yere sahip
olan gözler, yön, uzaklık, şekil, renk, derinlik, hareket ve büyüklük
gibi nesnelerle ilgili özelliklerin tümünü algılamaktadır.
Kuşların büyük bir bölümünde gözler kafanın iki yanında yer alır. Sadece
gece yırtıcılarında gözler kafanın ön tarafındadır. Kuşlarda gözlerin
çok az hareketli olmasına karşın baş ve boyun büyük hareket kabiliyetine
sahiptir. Göz kapakları çok hareketlidir. Göz kapaklarından ayrı olarak
gözü örtebilen hareketli ve saydam bir zar (nicitans) bulunur. Bütün
kuşlarda daralıp genişleyebilen göz bebekleri yuvarlaktır. Retina
tabakası ön kısma nazaran daha geniştir. Göz çevreleyen katı tabakanın
içinde ve cornea kenarlarının arkasında kemik tabakacıklarından oluşan
bir halka vardır. Cornea tabakası bütün kuşlarda kuvvetli bir şekilde
kubbeleşmiştir. Retina tabakasının büyüklük ve gelişmişliğine paralel
olarak keskin ve net görebilme çok gelişmiştir. Durdukları yerde bir
dairenin 300 derecelik sahasını görebilirler.
Renk görme olayı birçok canlıda gelişmemişken kuşlarda vardır. Örneğin
köpeklerin renk görmedikleri düşünülürse kuşlar bu konuda oldukça
yeteneklilerdir. Bir güvercinin 20 renk tonunu birbirinden ayırt
edebildiği saptanmıştır. (insanda bu rakam 160 dır.)
İŞİTME
İşitme organı olan kulak gözlerin hemen arkasında, başın iki yanında yer
alır. Kuşlarda da kulak, iç, orta ve dış kulak olmak üzere üç kısımdan
ibarettir. Fakat dış kulak pek dikkati çekmez. Genellikle dıştan bir
tutam kalem tüyü ile çevrili ve örtülüdür. Bazı kuşlarda kulağı
çevreleyip örten kalem tüylerinin rengi değişiktir. Sadece bazı türlerde
örneğin baykuşlarda dış kulak kepçesi gelişmiştir.
Kuşların 40–30.000 Hz’lik sesleri duydukları saptanmıştır. Kural olarak
100 Hz’den daha düşük sesleri çok az duyarlar. En duyarlı oldukları ses
aralığı 1000–3000 Hz arasıdır.
KOKU ALMA
Koku alma duyusu kuşların genelinde körelmiş ve zayıftır. Koku alma
organı burun üst gaganın dip kısmında yer alır. Çoğunlukla tam olmayan
bir ara perde ile ayrılmış burun boşluğunda koku alma görevini taşıyan
midye şeklinde bir çift oluşum vardır. Her iki burun deliği üst gaga
dibine yakın bir yerde bulunur. Bazı kuşlarda burun delikleri sert
kıllarla örtülüdür (kuzgun). Bazılarında ise (fırtına kuşları) boru
şeklinde uzamış ve birbiriyle birleşmiştir.
TAD ALMA
Tat alma organı dil ve gaganın iç kısmıdır. yumuşak olan dil dibi ile
damakta yer alan tomurcuklar vasıtasıyla tat alma olayı gerçekleşir.
Kural olarak tat alma duyusu iyi gelişmemiştir.
DOKUNMA DUYUSU
Gaga ve dil dokunma organı vazifesini de görmektedir. Çulluklar,
ördekler ve genellikle diğer su kuşlarında yumuşak gaga derisi üzerinde
yer alan cisimcikler gaganın dokunma organı olarak iş görmesini sağlar.
Ayrıca böceklerle beslenen diğer bazı kuşlarda (ağaçkakanlar) oldukça
uzun olan dilleri de dokunma vazifesini görür.
YUVA, YUMURTALAR VE KULUÇKA
Kuşlarda üreme yumurtlama yoluyla olur. Bütün kuşlar hazırladıkları bir
yuvaya veya uygun bir yere yumurtlarlar daha sonra bir süre kuluçkada
yatar ve yavruların yumurtadan çıkmasını sağlarlar. Embiryonik gelişme
vücut dışında olduğundan bütün kuşlar çok etkili birer kuluçka ve yavru
bakım davranışları geliştirmişlerdir.
Bazı türlerde yumurtadan çıkan yavrular yuvayı hemen terk eder,
ana-babalarıyla birlikte besinlerini ararlar. Bir kısım kuşlarda ise
yavrular belli bir süre yuvada kalır, ana, baba veya herhangi biri
tarafından beslenir, uçacak hale gelince yuvayı terk eder. Güvercinlerde
yavrular yumurtadan çıktıktan sonra ana ve baba kuş tarafından
ortaklaşa beslenirler. Gagaları sertleşip kendi başlarına yem
yiyebilecek hale gelene kadar bu şekilde devam eder. Bu süre yaklaşık
bir aydır. Yumurtadan çıkışta tüysüz olan yavrular bir ay içinde hem yem
yiyebilecek hem de uçabilecek hale gelirler.
Her kuş türünde yuva yapımına eşlerin katkısı farklı farklıdır. Bazı
türlerde sadece dişiler yuva yaparken, güvercinlerin de dahil olduğu
bazı türlerde ise erkeklerde yuva materyali taşıyarak hatta yuva
yapımına katılarak dişiye destek olurlar. Guguk kuşu yuva yapmaz,
yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakır, yumurtadan çıkan
yavrular da yuva sahibi kuş tarafından beslenip büyütülür.
Kuşlar genellikle ilkbaharda çiftleşerek yuvalanır ve yumurtlarlar. Bazı
kuşlarda senede bir, bazılarında iki, bazılarında 3-4 kez kuluçka olayı
görülür. En çok yumurtlayan kuşlar tavukgillerdir. Bıldırcın 10-16,
keklik ve sülün ise 15-20 yumurta yapar. Güvercinlerde üreme sezonu
genel olarak şubat ve ağustos ayları arasındadır. Bu süre içinde
ortalama 4 kez yumurtlar ve kuluçkaya yatarlar. Her bir seferde iki
yumurta bırakılır. Kuluçka süresi yaklaşık 15–20 gün arasındadır.
Kuluçkaya hem erkek hem dişi güvercin birlikte nöbetleşe yatarlar.
Gündüzleri genellikle erkek, geceleri ise daha çok dişi güvercin
kuluçkada yatar.
Kuşların yumurtaları şekil, büyüklük ve renk bakımından çok çeşitlidir.
Genel olarak yumurta büyüklüğü kuşla ve çıkacak yavru büyüklüğü ile
orantılıdır. Kuş büyüklüğüne göre en büyük yumurtayı kivi, en küçüğü de
guguk kuşu yapar. Yumurtaların renkleri yuva yerlerine göre değişir.
Oyuklarda, karanlık, kapalı yuvalarda kuluçkaya yatan kuşların
yumurtaları ortama uyacak şekilde renkli ve benekli olur.
ÇİFTLEŞME
Kuşlarda çiftleşme ve çiftleşme öncesi kur yapma şekilleri türlere göre
çok çeşitlilik göstermektedir. Çoğunlukla erkek kuşlar diğer erkeklere
karşı mücadeleye girer. Eş yapma şekilleri de aynı biçimde farklı
farklıdır. Ömür boyu tek eşle birlikte olma şeklinin yanı sıra, çok
erkeklilik ve çok dişililik de yaygındır.
Güvercinler genellikle sezonluk eş seçerler. Yalnız yabani güvercinde
monogamik tek eşlilik vardır. Güvercinlerde çiftleşme erkek kuşun öterek
dişiye kur yapması ile başlar. Dişi çiftleşmeye hazırsa, ön çiftleşme
diyebileceğimiz öpüşme evresi başlar. Burada kuşlar birbirlerinin
gagasının içine gagalarını sokarak, aynı yavru beslerken yaptıkları
kusma hareketini yaparlar. Bu hareketin işlevi konusunda yazılı bir
kaynak bulamadım. Ancak benim tahminim kuşlarda dokunma duyusunun en
gelişmiş olduğu bölge olan gaga üzerindeki ceroma’nın uyarılması ve
böylelikle erkek kuşun sperm verebilecek hale gelmesi sağlanıyor
olabilir. Öpüşmeden sonra genellikle dişi kuş çömelir gibi bir hareket
yapar ve erkek kuş onun üzerine çıkarak anüsler birleştirilerek kloaklar
karşı karşıya getirilir. Dişi kuşun erkek kuş üzerine çıkma durumu da
olabilir. Bu aşamada erkek spermlerini dişinin kloak’ı içine bırakır.
Spermler buradan ovidukt adı verilen dişi yumurta kanalına girerek
yumurta sarısı üzerindeki çekirdeği döllemek üzere 72 saat sürecek bir
yolculuğa başlarlar. Çiftleşmeden 72 saat sonra spermler, çekirdeği
dölleyebilecek yere ulaşırlar ve burada dölleme yeteneklerini
kaybetmeksizin 3 hafta kadar bekleyebilirler. Çekirdek döllendikten
sonra yumurta sarısı ile birlikte yumurta kanalına girer ve yumurtlama
süreci başlar.
YUMURTA OLUŞUMU VE YUMURTANIN DÖLLENMESİ
Kuş yumurtası yumurta kanalında oluşur. Burada sürekli yumurta sarısı
oluşarak yumurtalığı büyütür. Belli bir büyüklüğe ulaşınca folikül
patlayarak yumurta kanalına geçiş sağlanır. Çekirdek, sperm tarafından
döllenebilmek için her zaman yumurta sarısının dış yüzeyinde bulunur.
Yumurta sarısı yumurta kanalına girme aşamasında spermler tarafından
döllenir. Spermler burada yumurtayı beklerler. (çiftleşmeden yaklaşık 72
saat sonra) Spermler 3 hafta kadar dölleme yeteneklerini yitirmeksizin
yumurta kanalında kalabilirler.
Sonuçta küre şeklinde bir yumurta sarısı üst bölümünde yer alan ve
spermler tarafından döllenmiş çekirdeği ile birlikte beş bölümden oluşan
yumurta kanalından aşağıya inmeye başlar. Bu yolculuk boyunca sırası
ile önce yumurta akı, sonra yumurta zarı ve en sonunda ise yumurta
kabuğu ile çevrilir. Yumurta kabuğunun kalkeri, uterus duvarından çıkan
protein içerikli bir sıvının küçük sütuncuklar halinde yumurta zarının
üzerine birikmesi ile meydana gelir.
Yumurta döllenir döllenmez ilk bölünme de meydana gelir. Bu embiryonun
ilk oluşum aşamasıdır. Embiryo başlangıçta sadece yumurta sarısı ile
beslenir. Daha sonra sindirim kanalının oluşmasına bağlı olarak yumurta
akını da tüketmeye başlar. Yumurtadan çıkış, yavrunun gagası ile yumurta
kabuğunu tıklatması ile başlar. Güvercinlerde yumurtadan yavru çıkma
süresi, ortalama 15–20 gün arasındadır.
SES ÇIKARMA
Kuşları daha çok ötüşleri ile biliriz. Hatta sadece ötüşleri için
beslenen birçok kafes kuşu bulunmaktadır. Kuşlarda ses çıkarma organı
gırtlağın altında bulunan Syrinx’dir. Yalnız kuşlarda bulunan bu organ
trakenin en alt kısmının ve çoğu defa bronşların en üst kısmının şekil
değiştirmesi ile oluşmuştur.
Bu ses organında 2–7 bronşiyal bilezik ve bunların arasına gerilmiş bir
zar bulunur. Kasların işlevleriyle bu bronşiyal bilezikler birbirlerine
karşı farklı derecelerde hareket ettirilerek, ses çıkarılacak zarın
gerginliği değiştirilir. Böylece sesin tonu ve ritmi ayarlanmış olur.
Ses bazı kuşlarda tüm ömür boyunca, bazılarında sadece üreme mevsiminde
bazılarında ise sadece göç sırasında çıkarılır.
BESLENME
İç organlar bölümünde kuşların sindirim sistemi hakkında özet bilgiler
verilmiştir. Kuşlarda gaga besinleri tutmaya, koparmaya ve parçalamaya
yarar. Ağız kısmında aldığı besinleri öğütmeye, ufalamaya yarayan diş
gibi bir organ yoktur. Taneyle beslenenler taneleri olduğu gibi veya
gagalarıyla kırarak, etle beslenenler ise avların parçalayarak yutarlar.
Kuşların çoğu besinlerini büyük parçalar halinde yutar. Yutulan
besinler kursağı olan kuşlarda bir süre kursakta kalıp yumuşatılır.
Besinler midede parçalanır. Ön midede sindirim fermentlerini alarak
taşlığa (kaslı mide) geçen besinler burada küçük parçalar haline gelir
ve bağırsaklara geçer. Sindirim bağırsakta tamamlanır. Selüloz ise kör
bağırsakta sindirilir.
Çok hareketli olan ve çok enerji harcayan kuşlar çok gıda almak
zorundadırlar. Yalnız ot ve yaprak gibi besinlerle beslenen kuş türü çok
azdır. Bitkisel besinlerle beslene kuşlar genellikle filiz, körpe
yaprak meyve tohumları yerler. Bitkisel besinlerin sindirimi hayvansal
besinlerden daha zor olduğundan ve gelişme süresince protein ihtiyacı
yüksek olduğundan bitki ve tane yiyen kuşların çoğu yavrularını böcek ve
kurtlarla beslerler. Belli bir süre sonra hayvansal proteinle beslenen
yavrular gelişince yine bitki ve tanelerle beslenmeye başlarlar.
Kuşların büyük bir bölümü hayvansal gıdalarla beslenirler. Böcekler,
kurtlar, larvalar, yumuşakçalar, sürüngenler, balıklar, küçük memeliler,
orta boy memeliler ve yavruları ile çeşitli kuşlar değişik kuş
türlerinin besinlerini oluştururlar.
Hayvansal besinlerle beslenen kuşlar sindiremedikleri tüy ve kemikleri
(baykuşta olduğu gibi) bir yumak halinde ağız yoluyla dışarı atarlar.
Böcek yiyen kuşların çoğu da sert kitin parçalarını aynı şekilde
kusarlar. Gündüz yırtıcıları tüy, kemik, kıl gibi parçaları yemezler.
Akbabalar özellikle kuzukuşu kalın sığır kemiklerini bile midede oluşan
asit (HCL) ile eritirler. Balıkla beslenen kuş türlerinden
Yalıçapkınları pul ve kılçıkları ağız yoluyla dışarı atmalarına karşın,
martı, pelikan ve balıkçıllar bu kısımları da sindirirler. Meyvelerle
beslenen kuşların birçoğu meyvelerin etli kısımlarını yer ve
sindirirler, çekirdekleri ise bağırsak veya ağız yoluyla dışarı atarlar.
Böylece bitkilerin yayılmasını da sağlamış olurlar
Kuşların dışkıları da beslenmelerine göre farklıdır. Tane ve tohumlarla
beslenen kuşların dışkıları kuru ve katıdır. Hayvansal besinlerle
beslenenlerin ise cıvık ve genellikle yapışkandır. Meyvelerle ve
bitkilerle beslene kuşların dışkıları genellikle renkli (yeşil, mor) ve
içlerinde çeşitli tohumlar vardır
KUŞLARIN DAVRANIŞLARI
Kuşların içgüdüleri çok iyi gelişmiştir. Görme duyuları da çok iyidir.
Bu nedenle kuşlar objeleri çok iyi tanır, faydalı ve zararlı olanları
çok çabuk ayırt ederler. Tehlikeli objelere yaklaşmaz ve hemen
uzaklaşırlar. Saksağanlar, kargalar eli tüfekli bir kişiyle bir
çiftçiyi, çobanı kolayca ayırt ederler. Av kuşlarının hepsi insanı,
özellikle avcıyı çok iyi tanırlar. İnsanlar tarafından beslenen, bakılan
kuşların çoğu bakıcılarını tanır ve ondan ürkmezler.
Evinizde kuşların bu özellikleri ile ilgili gözlemleri kolayca
yapabilirsiniz. Şayet balkonunuza gelen yabani güvercinleri, serçe ve
sığırcıkları sürekli yemlerseniz balkona elinizde bir kap veya başka bir
şeyle çıkarsanız, daha içeri girmeden saçakta bekleşen kuşların hemen
balkonunuza indiğini görürsünüz. Balkona başka bir iş için eli boş
çıktığınızda kuşlar balkona inmeyecektir. Kuşlar yemlenirken balkona
çıktığınızda bir kısmı uçacak, en yakın yere konacaktır. Ama kuşları
sürekli yemleyen kişiden başkasının, bir yabancının balkona çıkması,
hatta balkon kapısına yaklaşması ile birlikte hepsi ürkerek uçacaktır.
Kuşların ses ve arkasından yapılan eylemler arasında bağlantı
kurduklarını kendi gözlemlerimle saptamışımdır. Bu Rus bilim adamı
Pavlov’un belirlediği şartlı refleks olayıdır. Kuşlarıma yem vermek
amacı ile balkona her çıkışımda gıcırdayan kapı sesini çok iyi belleyen
diğer kuşlar artık bu sesi her duyduklarında yem verileceğini sanarak
balkonuma konmaya başlıyorlardı.
Doğada da benzer şeyleri gözlemek mümkündür. Çift süren bir çiftçiyi
leylekler, kargalar 5 – 6 metre mesafeden takip ederler yabancı bir
kişinin yaklaşmasıyla ise hemen uçarlar. Kuşlar koyunla köpeği, çobanla
avcıyı, buğday tanesi ile kum tanesini kolayca ayırt ederler.
Kuşların diğer hareketlerinde de kuvvetli ve dengeli içgüdüleri
hakimdir. Kovuklarda, kapalı yuvalarda barınan kuşlar giriş deliğine hiç
sapmadan duralamadan doğruca ulaşırlar. Açıktaki yuva yerlerini
isabetle bulurlar. Konacakları bir telefon teline, kuru bir dal ucuna
çok isabete ulaşırlar. Beslenirken gördükleri bir tohumu, bir böceği
nokta tespiti ile bir uçuşta gagaları ile yakalarlar. Uçarken de bu
gelişmiş içgüdüleri ile sık ağaçlar, çalılar arasından, en karışık
labirentlerden kolayca çıkarlar.
Tehlikeyi çabuk fark eder, ya hemen uçarak hızla uzaklaşır veya yerde,
otlar ve çalılar arasında çabucak pusarak gizlenirler. Sessiz ve
hareketsiz kalarak tehlikenin uzaklaşmasını beklerler. Sürüler halinde
yaşayan kuşlardan tehlikeyi ilk sezen tehlike ötüşü ile diğerlerini
hemen uyarır ve hep birlikte hareket ederler. Kuşlarda ses ile iletişim
bir hayli gelişmiştir. Tüm canlılar içinde başka canlıların seslerini
taklit edebilen ve özellikle insan sesini taklit edebilen tek tür
kuşlardır. (papağanlar buna iyi bir örnektir)
GÜVERCİNLERİN İÇ PUSULASI
UÇURDUĞUMUZ GÜVERCİN YA GERİ DÖNMEZSE?
Güvercin yetiştirenler için bu işin en önemli yanı kuşlarının uçuş
performansıdır. Kendi kuşları ile özdeşleşmiş birçok kuşçu tanıyorum.
Kuşları ile birlikte aynı kümeste yattığı için gazetelere haber
olanların yanı sıra, bir çift güvercin için ufak çaplı servet ödeyenler
hiç de az değil. Kısa sürede bir yaşam biçimine dönüşen bu tutku,
zamanla hep daha iyi kuşlara sahip olabilmek uğruna verilen uzun bir
uğraş haline geliyor.
Peki bu derece değer verdiğiniz güvercininizin uçurduğunuzda yuvasına
geri gelemeyeceğini bilseydiniz ne yapardınız? Bu konuda en ufak bir
şüpheniz olsaydı kuşunuzu uçurur muydunuz? Sanırım böyle bir şey olsaydı
kimse güvercin uçurmaz hatta beslemezdi. Güvercin belki de bir kafes
kuşu olarak alınıp satılır, kuş satın alınacağı zaman sadece renksel ve
şekilsel bazı özelliklere bakılır, uçuş performansı gibi bir kavram hiç
olmazdı. Bu aslında bildiğimiz anlamda güvercin yetiştiriciliğinin de
sanırım sonu olurdu.
Neyse ki, bütün güvercin yetiştiricileri uçurdukları kuşlarının
yuvalarına geri döneceğinden adları gibi emindirler. Bazen çeşitli
nedenlerle istisnai bazı durumlar yaşansa bile, bir güvercin uçtuktan
sonra mutlaka yuvasına geri dönmektedir. Evcil güvercinlerle ilk
tanıştığım ortaokul yıllarımda beni ilk etkileyen özellik, uçurduğum
kuşların yuvalarına geri dönmeleri olmuştu. Uzunca bir süre neden kaçıp
gitmediklerine ya da kaybolmadıklarına hayret etmiştim. Güvercinlerim
gökyüzünde nokta gibi gözüküyor ve sonra da onları gözle göremez
oluyordum. Eminim o yükseklikten bütün Ankara’yı ve çevresini çok rahat
bir şekilde görebiliyorlardı. Daha sonra alçalıyor ve benim balkonumu
bulup yuvalarına geri gelmeyi becerebiliyorlardı. Gerçekten de hayret
vericiydi.
GÜVERCİNLER YÖNLERİNİ NASIL BULUYORLAR?
Güvercini diğer birçok canlıdan ayıran en önemli özellik, kanımca
yuvasına ve eşine olan bağlılığı ile çok gelişmiş olan yön bulma
yeteneğidir. Acaba güvercinler bu özelliklerini neye borçlular? Nasıl
olup da şaşmaz bir şekilde yönlerini bulabiliyorlar?
Bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Birçok bilim insanı bu
konuda araştırmalar ve deneyler yapmıştır. İlk önceleri, kuşların yer
şekillerini, binaları vb noktaları akıllarında tuttukları ve yönlerini
bunlara göre belirledikleri düşünülmekteydi. Yapılan bazı deneyler bu
düşüncenin yanlış olduğunu ortaya çıkarttı. Güvercinlerin gözlerine
etrafı görmelerini engelleyen lensler takılarak yapılan bir deneyde,
kuşlar bir tür kör edildiler. Daha sonra yuvalarından oldukça uzağa
götürülüp uçuruldular. Bu durumda bile güvercinlerin birçoğunun
yuvalarına geri geldiği gözlendi. Bunun üzerine daha farklı varsayımlar
üzerinde durulmaya başlandı.
Aslında kuşların güneş ve yıldızlara bakarak yön belirledikleri görüşü
uzun bir zamandır araştırılmaktaydı. Bu konuda yapılan bazı deneyler bu
görüşü destekler doğrultudaydı. Özellikle posta güvercinleri ile çeşitli
deneyler yürütülüyordu. Bu kuşların uzun yolları kat edip geri
gelmeleri üzerinde duran bilim insanları kuşların güneşe göre yön
belirlediklerini saptadılar.
GÜNEŞE VE YILDIZLARA GÖRE YÖN BULMA
Bu konuda ilk kez ortaya görüş süren Alman kuş bilimci (ornitolog)
Kramer olmuştur. Gündüzleri göç eden kuşlardan olan bir sığırcık
(Sturnus vulgaris) ile yaptığı bir deneyde, sığırcığı etrafını aynalar
ile kapattığı bir deney kafesine koymuştur. Aynalar öyle bir konumda
yerleştirilmişlerdir ki kuş güneşten başka bir şey görememektedir.
Kramer aynaların konumu ile oynayabilmektedir. Böylece aynaların
konumunu değiştirerek güneşin durumunu istediği gibi değiştirebiliyordu.
Aynaları her oynayışında sığırcığın güneşe göre aynı konumunu
koruyabilmek için aynanın oynatıldığı ölçüde sürekli yer değiştirdiğini
fark etti.
Bunun üzerine aynı deneyi farklı bir biçimde tekrarladı. Bu sefer kuş,
kapalı bir ortamda güneşi görmeksizin aynı deneye tabi tutuldu. Bu deney
sonrası kuş yön duygusunu tamamen yitirdi. Yaptığı benzer deneyler
sonucu Kramer, kuşların güneşin kendi yörüngesi üzerindeki hareketini
fark ettiklerini, buna bağlı olarak konumlarını belirleyebildikleri
sonucuna vardı.
Özellikle gece de göçlerini sürdüren bazı kuş türleri üzerinde yapılan
araştırmalar ise, bu kuşların yönlerini yıldızlara bakarak
saptayabildiklerini ortaya çıkarttı. Ancak burada kuşlar eski gemiciler
gibi kutup yıldızına bakıp ya da herhangi bir yıldıza bakıp yön
belirlemiyorlar, gökyüzünün genel konumuna göre yön tayin ediyorlardı.
Sarıasma (Oriolus oriolus) kuşları, yapay bir ortamda sonbahar gökyüzü
görünümü altında yetiştirilmişlerdir. Bu kuşların sonradan yapılan
deneylerde bu yapay gökyüzüne göre yönlerini bulabildikleri
saptanmıştır.
GÜVERCİNLER DÜNYANIN MANYETİK ALANINI KULLANIYOR
Yukarıda anlatılanlara benzer şekilde yapılan birçok deney, kuşların
gökyüzüne bakarak güneş ve yıldızların konumuna göre yön
saptayabildiklerini göstermiştir. Ancak gözleri lensle kapatılan
güvercinlerin de yönlerini bulabilmiş olması veya gece göç eden kuşların
kapalı havalarda yönlerini şaşırmamış olmaları gibi durumlar kuşların
farklı bir yön bulma mekanizmasını da kullandıklarını göstermektedir.
Peki bu mekanizma ne olabilir?
Yapılan araştırmalar, dünyanın manyetik alanının kuşlar tarafından yön
bulmak amacı ile kullanıldığını ortaya çıkartmıştır. Kuşlar yer kürenin
manyetik alanından yararlanarak yön bulma yetisi geliştirmişlerdir.
Kuşların birçoğu Manyereseptör adı verilen manyetik alan algılayıcı bir
sisteme sahiptirler. Bu sistem sayesinde kuşlar göç sırasında ya da
uçurulduklarında dünyanın değişen manyetik alanını hissederek yönlerini
belirleyebilmektedirler. Deneyler, göçmen kuşların manyetik alandaki
%2’lik bir değişimi bile algıladıklarını göstermiştir. Özetle kuşların
içinde bir tür pusula bulunmaktadır.
Hayvanların yön bulmada dünyanın manyetik alanını kullandıkları görüşü,
ilk kez Rus doğa bilimci Middendrof tarafından ortaya atılmıştır.
Dünyadaki manyetik alan, yer kürenin çekirdeğinde erimiş halde bulunan
ve hareketli olan demirden kaynaklanmaktadır. Bu manyetik alan, yer
kürenin içinden, okyanuslardan ve atmosferden geçerek bir kutuptan
diğerine ulaşan oval biçimli akış çizgileri şeklindedir. Bu aynı bir
mıknatısın kutupları arasına demir tozları serpiştirildiğinde oluşan
çizgilere benzemektedir. Gözle görünmeyen ancak varlığı deneylerle
saptanabilen bu manyetik alandan esinlenerek, yön bulmaya yarayan pusula
dediğimiz aletler icat edilmiştir. Pusulanın ibresi hep bu manyetik
alan çizgilerine paralel konumda durur ve dolayısıyla bize hep kutupları
işaret eder. Bizler ancak bir pusula yardımı ile bu doğrultuları
saptayabilirken acaba kuşlar bunu nasıl becermektedirler? Kuşların iç
pusulası nasıl çalışmaktadır?
KUŞLARIN İÇ PUSULASI
Kuşların Manyereseptör (manyetik alan algılayıcı) bir sisteme sahip
olduğunun düşünülmesi üzerine, bu konuda araştırmalar yoğunlaştı. Bu
varsayımı doğrulamak için iki Amerikalı araştırmacı olan Walcot ve
Keeton çeşitli deneyler yaptılar. Uzaklardan uçurulduklarında yönlerini
kolaylıkla bulabilen bir dizi güvercin üzerinde yürütülen bu deneylerde,
ilk olarak güvercinlerin üzerine küçük bir mıknatıs bağlandı. Bu
şartlarda uzaktan bırakılan güvercinlerin yönlerini tamamen şaşırdıkları
gözlendi. Kuşlara bağlanan mıknatısın kuşların iç pusulası üzerinde
saptırıcı etki yaptığının saptanması, aynı zamanda böyle bir sistemin
varlığını da kanıtlamaktaydı. Bu olayın belirlenmesi üzerine bu
doğrultudaki araştırmalar hız kazandı.
Bugün, jeomanyetik alandaki değişmelerin, güneşteki patlamalar ve bazı
değişikliklerin yeryüzündeki biyolojik sistemleri olumsuz etkilediğini
bilmekteyiz. Jeomanyetik fırtınaya yakalanan bazı güvercinlerin
yönlerini şaşırdıkları gözlenmiştir. Bu tür değişimlerin özellikle
göçmen kuşların göç yollarını şaşırmasından, balinaların karaya
vurmasına kadar birçok değişime yol açtığı bilinmektedir.
MANYERESEPTÖR NASIL ÇALIŞMAKTADIR?
Yeryüzündeki manyetik akım çizgileri, jeomanyetik ekvatorda yatay
durumdayken, kuzeye ve güneye doğru gidildikçe daha dik açılarla kesişir
konuma gelir. Alanın şiddeti kutuplara yaklaşıldıkça artar. Ekvatorda
ise daha zayıftır. Dünyada yaşayan bazı canlıların bu alanın şiddetini
ve eğim açısını saptayabilen Manyereseptör adı verilen alıcılara sahip
olduğu deneylerle belirlenmiştir. Bu alıcılara sahip canlıların bu
sistemi yer küre üzerinde alan bulmakta kullandıkları saptanmıştır. Bu
tür alıcılara sahip olan canlılar arasında bazı mikroorganizmalar,
kuşlar, balinalar, bazı balıklar bulunmaktadır.
Bir tür iç pusula olarak adlandırabileceğimiz bu sistem, güvercinlerde
sinir sistemine yuvalanmış küçük manyetik mineral birikimleri ile
sağlanmaktadır. Güvercinlerin kafatasları ile beyinleri arasında bulunan
bu ferromanyetik tanecikler, yerin manyetik alanına karşı duyarlı
birimlerdir. Pusulanın ibresi gibi düşünebileceğimiz bu mineral
tanecikleri, yeryüzünün manyetik alanındaki değişimlerden etkilenmekte
ve ilişikte bulundukları sinir hücrelerinde bir implus (uyarı) meydana
getirmektedirler. Bu impluslar sinir sistemi aracılığı ile beyine
iletilmekte ve güvercin gerekli hareketleri gerçekleştirmektedir.
Amerikalı araştırmacılar olan Walcot ve Keeton bu konuda yaptıkları bir
deneyde, her tarafı kapalı bir kafes içine koydukları saka kuşunu
(Carduelis carduelis) Helmholtz bobini olarak adlandırılan manyetik alan
yaratıcı bir sistemin merkezine yerleştirdiler. Bu sistem sayesinde
manyetik alanın yoğunluğunu değiştirmeksizin alanın yönünü değiştirmek
olanaklıydı. Alanın yönünü sürekli değiştirerek saka kuşunun
davranışlarını gözlediler. Saka kuşu manyetik alanın yönü her
değiştirildiğinde kendini yeni yöne göre ayarlıyordu. Bütün bu
araştırmalar kuşların manyetik alandan yararlandığını ortaya
koymaktadır.
SİSTEMİN YANILGI NOKTALARI
Bu sistem çok mükemmel gibi görünse de bazen yanılmaktadır. Özellikle
manyetik alanı algılayamayacak şekilde uzaktan bırakılma, “lokal
manyetik anormaller” olarak adlandırabileceğimiz demir yatakları,
madenler, jeomanyetik alandaki değişime neden olan olaylar, fırtınalar
hatta güneşteki patlamalar bile sistemin aksamasına neden
olabilmektedir. Neyse ki, kuşlar sadece bu sistemden yararlanarak yön
belirlememektedirler. Aslında kuşlar yön bulmakta güneş ve yıldızların
konumlarını da kullanmaktadırlar. Bu nedenle esasen iki tane iç
pusuladan bahsetmek belki de daha doğru olacaktır.
Yeryüzünün manyetik alanının yön belirlemede kullanılmasını sağlayan bu
sistem göçmen kuşların tümünde hatta bütün kuşlarda varmış gibi
görünmektedir. Ancak her kuşun bu sistemi kullanma şekli farklıdır. Her
iki sistemin (pusulanın) birbiri ile çeliştiği durumlarla da
karşılaşılmaktadır. Hangi pusulanın kullanılacağı kuş türüne ve göç
yollarına göre değişmektedir. Düzenli olarak yükseklerde uçan kuşlarda
yıldız sistemi daha öncelikli kullanıldığı sanılmakla birlikte,
çelişkili durumlarda manyetik pusulanın ön planda geçtiği
düşünülmektedir.
Bu konuda Bozötleğen (Sylvia borin) kuşlarının yavruları ile yapılan bir
deneyde, kuşlar aynı yapay yıldız görüntülerinin bulunduğu iki farklı
ortamda yetiştirilmişlerdir. Ortamlardan birinde manyetik alan
bulunmakta, diğerinde ise bulunmamaktadır. Büyüyen kuşlar daha sonra
doğaya salıverilmişlerdir. Manyetik alan bulunan ortamda yetiştirilenler
doğru yöne yönelirlerken, manyetik alan bulunmayan ortamda
yetiştirilenler yanlış yöne yönelmişlerdir. Deney sonuçları kuşların
çelişkiye düştükleri durumlarda manyetik bilginin, yıldızlardan gelen
bilginin önüne geçtiğini göstermektedir. . Ancak son yıllarda bu konuda
yepyeni teoriler ortaya atılmıştır. Posta güvercinleri ile yapılan
deneyler, bu güvercinlerin yukarıda aktardığımız sistemlerin yanı sıra
farklı bazı sistemleri daha kullandıklarını ortaya koymaktadır.
KOKU TEORİSİ
1947 yılında geliştirilen manyetik alan varsayımı uzun yıllar genel
kabul görmüştür. Ancak son dönemde bu konuda yeni bir varsayım daha
ortaya atılmıştır. Bu varsayıma göre güvercinler, koku duyguları
sayesinde hedeflerine ulaşabilmektedirler. Koku varsayımı ilk kez 1972
yılında F. Papi tarafından ileri sürülmüş ve 1980 yılında Almanya’da
Hans Wallraff tarafından hafifçe değiştirilerek son halini almıştır. Bu
varsayıma göre her coğrafi bölgenin uçucu maddelerden oluşan kendine
özgü bir kokusu vardır. Yapılan araştırmalar güvercinlerin yön bulmasına
yarayan kokuların havada aeresol halinde değil, molekül halinde
bulunduklarını ortaya çıkartmıştır.
Posta güvercinlerinin bu kokuları tek tek tanıdıkları düşünülmektedir.
Bu güvercinlerin yavrularının bile farklı yönden esen rüzgarların farklı
kokular taşıdığını daha uçmaya başlamadan öğrendiği ve yaşadığı
bölgenin bir koku haritasını çıkarttığı kabul edilmektedir. Uçmaya
başladıktan sonra ise, farklı bölgelerin kokularının bu haritaya ilave
edilerek haritanın geliştirildiği varsayılmaktadır. Bu konuda birçok
deney yapılmakta ve varsayım desteklenmeye çalışılmaktadır. Özellikle
koku alma duyuları geçici olarak köreltilen güvercinlerin tanımadıkları
bir bölgeden geri dönemedikleri gözlenmiştir. Ancak bölgeyi önceden
tanıyorlarsa geri gelebilmektedirler. Bugün koku varsayımı genel olarak
kabul edilen bir görüş durumundadır. Ancak diğer yön bulma yetileri ile
birlikte ve duruma göre kullanıldığı düşünülmektedir. Bu konudaki
çalışmalar ve araştırmalar devam etmektedir.
İnsanların çoğu evlerinde kuş beslemekten hoşlanır. Sizde bu kişilerden
biriyseniz ve kuş yetiştirme konusunda ilerlemek istiyorsanız size temel
tavsiyeler vereceğiz.
Satış amaçlı kuş yetiştiriciliğinin ana hatlarını öğrenmek istiyor musunuz? Cevabınız evetse yazımızı okumaya devam edin.
Kuşlar güzel ve gizemli olduğu için eskiden beri evcilleştirilir.
Kuşları seven bazı insanlar arka bahçelerinde kuşların olmasından keyif
alırlar ve onları beslerler. Sizde muhabbet kuşları, sakalar, papağanlar
veya evcilleştirilebilen diğer kuşlara karşı olağandışı bir sevgi
besliyorsanız kuş yetiştiriciliğine başlayabilirsiniz. Bu kanatlı
yaratıklara karşı olan tutkunuz bir yetiştirici için en kıymetli
değerdir. Yetiştiricilik bıktırıcı bir iştir ve bu tür işlerdeki mali
ödüller her zaman yüksek olmaz.
İşte bu nedenle bu işin başarısı belli tür ve renkteki kuşların başarılı
şekilde yetiştirilmesine bağlıdır. Bu kafeslere, kuş yemlerine ve
ilaçlara yatırım yaptıktan sonra yetiştiricinin ürettiği her kuşun
satılacağı veya kar getirecek fiyattan satılacağı anlamına gelmez.
Kuş yetiştiriciliği ihtiyaçları
Daha önceden kuş yetiştiriciliğini hobi olarak yapmanız size avantaj
sağlar. Bu kuşların nasıl yetiştirileceği ile ilgili bir fikrinizin
olacağı anlamına gelir. Bu aşamada olası yetiştiricilerin kuş
yetiştiriciliği ile ilgili kendilerini eğitmeleri gerekir. Veterinerler,
yerel üreticiler, evcil hayvan dükkan sahipleri ve kuş şovlarına
katılan ziyaretçilerle temas halinde olmalısınız. İşin içinde olmak
demek hangi kuşların en ideal olduğunu ve hangi renklerin en çok rağbet
gördüğünü bilmeniz anlamına gelir.
Başlangıç aşamasında büyük bir yerin olması gerekmez. Aslına bakacak
olursanız küçük ölçekli başlamanız daha doğru olur çünkü parasal risk
vardır. Kuluçka makinelerine, kafeslere, folluklara, yemlere ve bütün
bunlar için bir yere ihtiyacınız olacaktır. Aynı zamanda kuşların
hastalanma ihtimaline karşı ilaçlara ve veteriner bakımını da
ihtiyacınız olacaktır.
Kuş yetiştiriciliği yönetmelikleri ve izinleri
Kuş yetiştiriciliğine başlarken ilgili resmi kurumların yönetmeliklerine
uymanız gerektiğini unutmayın. Ev ve süs hayvanlarının üretim, satış,
barındırma ve eğitim yerleri hakkındaki yönetmeliğine göre kuş üretim
yerlerinin üretim yerlerinde; veteriner hekim odası, duş, depo, tuvalet,
hayvan karantina ünitesi, üretim üniteleri, hayvanların yiyeceklerinin
hazırlandığı bölüm ve temizlik ünitesi bulunması, üretim için kafesler
zeminden ve tavandan 30 cm uzaklıkta ve kafes düzenekleri arasında
koridor şeklinde en az 100 cm mesafe olması gereklidir. Ayrıca kuruluş
izni ve açılış izni ile ilgili gerekli belgeleri öğrenmeli ve ilgili
kurumlara eksiksiz teslim etmelisiniz.
Hangi papağanlar en iyi şekilde yetiştirilir. Muhabbet kuşu yetiştiriciliği
Damızlık muhabbet kuşları için, büyük bir kuşhanın bulunduğu bir bahçe
arsasına sahip olmak gerekmez. Birçok amatör, onları modern küçük
apartmanlarımızda küçük kafeslerde başarıyla yetiştirirken, muhabbet
kuşlarının normal gelişimi için gerekli koşulları yaratır. Bunun için,
odanın en parlak kısmı kuşlara tahsis edilmiştir; yani, muhabbet
kuşlarının yetiştirilmesi ve saklanması gereken en uygun koşullar
yaratılır. Dairede herhangi bir ses (radyo, TV, konuşma, bir musluktan
dökülen su) kuşlarda bir reaksiyona neden olur – – bir delici çığlık. Bu
nedenle, odada en fazla iki çift muhabbet kuşu bulundurmanız önerilir.
Bazı kafeslerin üreme muhabbet kuşları için ne büyüklükte olması
gerektiği hakkında konuştular ve çok şey yazdılar, bazı sevenler küçük
kafeslerde bile civciv yetiştirmeyi başardıklarını ve ardından çok
sayıda puan aldıklarını savundu. Güçlü, sağlıklı ebeveynlerin ve küçük
hücrelerin, en iyi özelliklerini yavrularına aktarmaları mümkündür.
Ancak bu nitelikleri korumak ve birleştirmek için, yuvalamadan sonra tüm
kuşlar geniş bir odaya aktarılmalıdır. Sıkışık kafeslerde sürekli
beslenen bir cins, yüksek niteliklerini uzun süre koruyamaz. Kuşların
motilitesi, sadece sağlığını değil, (İsviçreli bilim adamlarına göre)
kuşların tüylerinin rengini belirleyen metabolizmalarını da önemli
ölçüde etkiler. Bizim uygulamada, bir çift muhabbet kuşu tutarken, en az
100 cm uzunluğunda, en az 60 cm uzunluğunda ve 40 cm yüksekliğinde ve
genişliğinde bir kafes kendini haklı çıkardı.
Kafesin apartmanda başarılı bir şekilde yer alması büyük önem
taşımaktadır, çünkü üreme tomurcuklarındaki başarı veya başarısızlığı
önemli ölçüde etkiler. Kafes, kendine özgü bir yere sahip olmalıdır, bu,
kuşların sakinliğini ihlal ettiği için tolere edilemez. Kafesin
karanlık bir köşeye, ısıtma cihazlarının yanına, en sık havanın çok ağır
olduğu tavanın altında bir taslakta veya yüksek bir yere
yerleştirilmesi önerilmez. En iyi yer duvarın yakınında (kuşlara
güvenlik hissi verir) ve kesinlikle gözlerimizin seviyesinde veya biraz
daha yüksek. Muhabbet kuşları apartmanda olağan seslere alışmaktadır
(radyo, TV, dikiş makinesinin çıtası); muhabbet kuşlarını birkaç kafesin
içinde tutarken, en iyi odanın uzak bir köşesine yerleştirilir, burada
cereyan ve daha az gürültü olmaz. Kafesteki kabuğun dairenin etrafında
uçmaması için, kafenin kenarları en az 15 cm olmalıdır.
Muhabbet kuşları yılın herhangi bir zamanında yuva yapar, ancak kış
aylarında yuva yapmak önerilmez, çünkü şu anda günler çok kısadır ve
yeterince güneş ısısı ve yeşil yiyecek yoktur. Bu aylarda papağanlara
huzur vermek en iyisidir. Genellikle ısı talep etmezler ve ısıtılmamış
bir odada kışı geçirebilirler, ancak rutubet ve ani sıcaklık
değişiklikleri muhabbet kuşlarına zarar verebilir.
Yatay yuva kutusunun iç ölçüleri: alt kısmı 25X15 cm, yüksekliği 15
cm’den fazla değildir, levrek içeriye geçmez, 3 cm yüksekliğinde ve 10
cm genişliğinde bir basamak içten yan duvara tutturulur, dişi yuvanın
bulunduğu alt kısma iner depresyon. Yuvalama tasarımı gelen kadın
tarafından taş duvarlara veya piliçlere verilen zararı ortadan kaldırır.
Buna ek olarak, yuvalama daha geniştir, bu da genç kızlar için
önemlidir. Kendi tecrübelerime göre, muhabbet kuşlarının bu tip yuva
kutularını tercih ettiğini biliyorum. Yatay kutunun tasarımı sadece
kadınlara değil aynı zamanda civcivlere de kolayca girip çıkmanızı
sağlar. Bu durum genellikle, kırılgan piliçlerin letkadan
düşebileceğinden korkan bazı sevenler için endişelenir. Bu nedenle,
aşıkların kendileri üçüncü tipi tasarladı ve yaptı. İlk ikisinin
avantajlarını birleştirdiği için buna uzlaşma diyoruz.
Bir uzlaşma türü yuva kutusu gelen kadın tarafından duvar veya
civcivlere zarar gelmesi ihtimalini ortadan kaldırır. Yeterince geniştir
ve civcivlerin yuvayı erken terk etmelerine izin vermez. Tek
dezavantajı büyüklüğüdür. İç taban ölçüsü 22 x 15 cm, yüksekliği 20 cm,
ön tarafın üst köşesinde bulunan çentik tavandan ve duvardan yaklaşık
2,5 cm uzakta bulunur. Çentiğin altındaki levrek biraz içeriye doğru
geçer, burada 3 cm yüksekliğinde bir basamak sadece 7 cm genişliğe
ulaşır Alt ve yuva boşluğu yatay yuva kutularındaki taban ve oluktan
farklı değildir.
Diğer kuşların aksine, muhabbet kuşları yuvalarını inşa etmezler, bu
yüzden talaş tabana dikilmelidir. Dişi daha sonra onları atar ve çıplak
tahtaların üzerine yumurta bırakırsa hiçbir şey olmayacak.
Son zamanlarda, İngiltere’de yuvaların üretimi, sadece bir yuva
boşluğuna sahip olan levhaların panolardan yapıldığı sert kartondan
yapılmıştır. Her yuvalamadan sonra, karton kutular yakılır ve yalnızca
her kullanımdan sonra iyice dezenfekte edilen bir girintili taban
bulunur. Karton yuva kutusu muhabbet kuşları için oldukça uygundur ve
karton fabrikalarımızın bu kadar hafif ve ucuz tek kullanımlık kutuların
seri üretimine hakim olması iyi olurdu.
Özel ihtisas yayınlarında, arka taraftaki kutunun üst kısmındaki daha
iyi hava sirkülasyonu için, yaklaşık 8 … 10 mm çapında üç yuvarlak
havalandırma deliğinin açılması tavsiye edilir. Şahsen ben hiç böyle
delikler açmamıştım ve bu konuda hiçbir şey söyleyemem.
Her muhabbet kuşu çifti için, genellikle iki yuva kutusu hazırlanır,
çünkü bazı dişiler ikinci kez başka bir yuvaya yumurta koyar ve ilk o
sırada erkek civcivleri ilk yuvadan besler. Bununla birlikte, çoğu
durumda, kadınlar doğrudan büyüyen civcivlerin arasına yumurta bırakır.
Isıtmasız bir odada iyi bir kış geçirmiş olan muhabbet kuşları hızlı bir
şekilde set moduna uyum sağlar. İlkbaharda yuva yaparlar, sonra
tüylenmeye başlarlar ki bu, kuşların dinlenme periyodunun başlangıcının
bir göstergesidir. Eğer amatörler sergi için muhabbet kuşu yetiştirip
yetiştiriyorlarsa ve yıl başında yuvalanmalarını istiyorlarsa, kuşların
filizlenmiş tahılın verilmesi, gün ışığının uzaması ve hava sıcaklığının
yükseltilmesiyle hareketsiz dönemden çıkma süreci hızlandırılabilir.
Genellikle sadece bir çift muhabbet kuşu tutarken, kuşların sahibinin
tüm çabalarına rağmen uzun süre yuvaya çıkmayacakları görülür. Gerçek şu
ki, bir çiftin yuvalanması muhabbet kuşlarının biyolojisi ile
çelişiyor. Doğada, birlikte, gruplar halinde, bazen bütün sürülerde yuva
yaparlar. Ancak umutsuzluğa kapılmayın: doğa çok zorlanmalı ve sonunda
kafesteki çift iç içe geçmeyi kabul eder. İki çift muhabbet kuşu
tutularak, ortak bir kafese veya iki ayrı birine konularak daha hızlı
bir başarı elde edilebilir. İkinci durumda, hücrelerin birbiri üzerine
asılması önerilmez. Kuşların birbirini görmesi gerekir. Muhabbet kuşları
gibi kuşlarda, bu gerçek iç içe geçme sürecini önemli ölçüde etkiler.
Bir işletmenin başarısı, büyük ölçüde kuşların durumuna da bağlıdır.
İyi durumda olan erkek, göz kamaştırıcı bir mavi balmumu ve çeneye,
keskin bir görünüme, vücudun gururlu bir inişine sahiptir. Dişinin
kahverengi çenesi ve balmumu var ve aynı şekilde davranıyor. Elde edilen
çift kuvvetli bir şekilde yerden yere uçar.
Erkeğin çiftleşmesi çok etkileyicidir. Erkek dişi etrafında uçar ve
çağrı sesi çıkarır. Uçup gider, sonra tekrar levrek oturur, dişine döner
ve keskin bir gaga hareketi ile gagasına dokunur, sık sık onu besler.
Eğer bir kadın kendini beslemesine izin verirse ve zaman zaman gagasında
talaş yaptığı yerden bir yuva kutusuna kırılırsa, bu yuvalamanın
başladığının kesin bir işaretidir. Aynı zamanda, kuşların çiftleşmesi
ile günde birkaç kez gözlemleyebilirsiniz. Dişi neredeyse yatay
pozisyonda çömelir, erkek, sarkan bir kanadıyla sarılıyormuş gibi
sırtüstü oturur ve gübrelenir. Bu andan itibaren, dişi kireçtaşı için
artan bir ihtiyaç duyuyor.
Bu zamanda, darı ve yulaf, yumurta yemi ve sebzelerin yanı sıra kuşlar
da verilmelidir. Çiftleşme kuşları döneminde pek çok sevgili, dişi için
yumurta bırakmayı kolaylaştırmak amacıyla, darına birkaç damla balık
yağı ekler. Bir dişinin yakında yumurtlayacağı gerçeği, deneyimli bir
amatör, kuyruk ritmiyle orantılı olarak gözle görülür hareketini
öğrenir. Dişi ilk yumurtayı bırakmadan bir veya iki gün önce, ince,
şeffaf bir kabuktaki bağırsak hareketi sayısını arttırır.
Kuşların sağlıklı olması ve yuvalanma arzusu göstermesi koşuluyla, ilk
yumurtanın ortaya çıkması, yuvaları astıktan iki ila üç hafta sonra
beklenebilir. Tüm papağanlar gibi, muhabbet kuşu yumurtası tamamen
beyazdır, yaklaşık 19X15.5 mm büyüklüğünde, 2 g ağırlığındadır, fakat
daha küçük olanlar da vardır. Dişi her gün ikinci yumurtayı bırakır,
muhabbet kuşunun debriyajındaki yumurta sayısı 3 ila 12’dir, ortalama
5-6 yumurtadır. Genç dişiler genellikle daha az yumurta bırakır,
yaşlılar önemli ölçüde daha fazladır, ancak genellikle istisnalar
vardır.
İlk yumurta serildikten sonra kuluçkahaneye başlar, sadece dişi katılır.
Erkek genellikle dişi besler, bazen kutuda uzun süre bekletir, ancak
sadece dişi yumurtaları kuluçkaya yatırır. Dişi bazen yerini uzun süre
bırakır, ama yumurtada iyi gelişmiş bir embriyo zarar vermeden soğumaya
tolere ettiği için bundan hiçbir zararı yoktur.
Yumurta kabuğu biraz zarar görürse (kabuğun altındaki kabuğun zarar
görmemesi koşuluyla), çatlak bir parça yalıtım bandı veya hafif ısınmış
bir tel ile uygulanan bir damla parafin ile kapatılabilir.
Kuluçka başlangıcından bir hafta sonra (son yumurtanın görünümünden
sayılarak), yumurtaların döllenmiş olup olmadığını kontrol
edebilirsiniz. Tecrübeli bir uzmanın yuvaya yalnızca bir kez bakması
gerekir: döllenmiş yumurtalar donuk gri-beyaz, döllenmemiş yumurtalar
parlak, sarı-beyaz veya lekelidir. Döllenmiş bir yumurtayı lümen
içerisinde inceleyerek karanlık bir nokta – farklı damarları olan
embriyonik bir düğüm – kan damarları (sevenler onlara “örümcek ağı”
derler) bulabilirsiniz.
Örümcek Ağı, basit bir cihazla kolayca algılanır. Çok sayıda yumurta
mevcudiyetinde tavsiye edilen döllenmemiş yumurtalar çıkarılmalıdır.
Civcivlerin yumurtadan başarıyla çıkabilmesi için önce çaba göstermeleri
gerekir. Başın dönme hareketleri yaparak, kabuğu (çıktıktan sonra
kaybolan) gagadaki “dişleriyle” deliyorlar. Sonra, omuzların kuvvetli
bir hareketi ile, kabuğun hasarlı kısmını delip, havayı ilk kez içine
çeker ve bu tür bir stresden sonra uzun süre dinlenirler. Civciv
gövdesinin alt kısmı yavaş yavaş kurur ve nihayet kabuk kalıntılarından
kurtulur. Ancak ondan sonra dişi boş kabuğu yuvadan çıkarır.
İki yıl üst üste iki farklı sağlıklı civcivin aynı sevgili kuşlarda aynı yumurtadan gagalandığı durumlar vardı.
Böylece, 1976’da, Klein’a (Almanya) ait bir çift muhabbet kuşunda (mavi
erkek ve açık kanatlı dişi), debriyaj 6 yumurtadan oluşuyordu. Bunlardan
biri döllenmemiş, biri diğerlerinden çok daha büyüktü. İlk yumurtanın
ortaya çıkmasından sonraki 19. günde gagalandığında büyük bir yumurtanın
içinde iki kafa buldu. Yavruların kabuğunu soyma anını fotoğrafladı ve
fotoğraf “Tavuk Yetiştiricileri ve Aşıklar Değişim Merkezi” (A-Z
Nachrichten) dergisinde basıldı.
1977’de, Betticher (Harz – GDR) sevgilisi, “Kuş tüyü ve egzotik kuşlar
bulunan kuşlar” dergisinde ayrıntılı olarak bildirilen benzer bir durum
yaşadı. 8 yumurtalık bir kavramadaki bir çift muhabbet kuşunda, birinci
ve beşinci anormal boyuttaydı. İlk yumurtadan çıkan iki normal normal
civciv, diğerinde, alışılmadık derecede büyük, ikizler de vardı, ama
yumurtadan çıkmıyorlardı çünkü kafaları çapraz olarak yerleştirildi, bu
da yumurtadan çıkarken gerekli özgürlüğü vermedi.
Tüm debriyajın döllenmemiş yumurtalardan oluştuğu, bu gibi durumlarda
tüm yumurtaların çıkarılmaması gerektiği, çünkü kuşlar tekrar
yumurtalarını bırakmaya başlayacakları ortaya çıkmaktadır. Döllenmemiş
yumurtaları bir başkasının yuvasından döllenmiş yumurtalarla
değiştirmeniz önerilir. Yabancı civcivleri yetiştirmek, bir çift
muhabbet kuşu üreme ritmini sürdürmeye yardımcı olur ve taraftarlar bir
sonraki debriyajda tüm yumurtaların döllenme umuduna sahip olacaklar.
Kendi yumurtalarını yiyen dişiler var. Bu tür kuşlar üreme amaçlı
sayılar dışında bırakılmalıdır, ancak yavrulara aktardıkları bazı olumlu
özellikler bu kuşları kurtarmamızı, yuvalanmalarını sağlamak için
zorlar, ancak sadece çift dipli bir yuva kutusunda zorlar. Bu amaçla,
yuvalama boşluğuna sahip üst taban, içine konan yumurtanın, alt tabanın
yumuşak bir kumu (pamuk yünü, kürk, yumuşak kumaş, vb.) Üzerine
kayabileceği bir açıklık ile sağlanır, bundan sonra yumurtalar kontrol
edilir ve başka bir dişi kuluçkalanır ( Davranıştaki bu anormallik,
kuşlardaki yemlerde Ca eksikliği nedeniyle ortaya çıkabilir. Her
durumda, hücrede varlığını kontrol etmek, ezilmiş kabuk ek bir kısım
koymak, kalsiyum glukanat gereklidir. Yuvalamayı değiştirmek için acele
etmemelisiniz, çünkü bir veya iki yumurtadan sonra yenen genç bir kadın
bunu yapmayı bırakabilir ve gelecekte harika bir anne olacak. – Not ed).
Civcivler yumurtlamadan 17-18 gün sonra kabuğundan çıkarlar. İlk
civcivleri yuva kutusundan çıktıktan sonraki gün, her gün yükselen bir
gıcırtı duyuluyor. Muhabbet kuşu yuvasında her zaman farklı yaşta
civcivler bulabilirsiniz. Avustralya’da muhabbet kuşlarının iç içe
geçtiğini gözlemleyen zoologlar da bu gerçeğe dikkat çekti.
Kontrol ettikten sonra sadece iki veya üç civcivin yumurtadan çıkmış
olduğu tespit edilirse, kalan yumurtaları yuvadan çıkarmak için acele
etmeye gerek yoktur. Yumurtadan çıkan civcivler için, ağır bir kadına
karşı bir çeşit koruma görevi görürler. Sıkışma tehlikesi, sık sık
İngiliz tipi ağır bir kadın tarafından büyütülen bir veya iki civcivin
beklemesinde yatmaktadır. Ne yazık ki, yuvadaki civcivin karnının düz
bir şekilde bacağına yattığını bulmak için çok geç. Bu civcivler derhal
yuvadan çıkarılmalıdır. Bununla birlikte, tartışmalı soru, civcivin
dişinin ağırlığına göre sakat olup olmadığı veya İngilizce muhabbet
kuşlarının yetiştirilmesi arzusunda İngiliz sevenler arzusuyla yakından
ilişkili haçların tezahürü olup olmadığıdır. İkincisi Radtke ( Radtke
Georg A. – Alman zoolog, Muhabbet Kitabı’nın yazarı ve çok sayıda özel
yayın, uluslararası bir sınıf hakimi. – Not. şeritbu tür papağanlarda
iskelet kuvvetinin gelişmesinin kuş kütlesindeki artışla orantısız
olduğunu bildirmiştir. Ancak, bu neden tek olamaz, çünkü bu tür
piliçleri, büyük sergi muhabbet kuşlarının yetiştirilmesinden çok önce
normal papağanlarda görmek zorunda kaldım.
Bazen gaganın deformasyonu civcivlerde görülebilir – üst çene üst üste
gelecek şekilde aşağıya düşer. Böyle bir kusurun nedeninin henüz tam
olarak tespit edilmemiş olması nedeniyle (civcivleri beslerken hasar
alınır veya kalıtsal bir özellik), yetiştirilen civcivlerin civcivleri
beslemekte zorluk çekecekleri üremelerine izin verilmez.
Muhabbet kuşu yumurtaları kuru havaya, örneğin Agapornis papağanlarına
karşı duyarlı değildir. Bununla birlikte, dişinin yumurtaları kuluçkaya
yatırdığı odadaki bağıl nem en az% 60 olmalıdır, çünkü kuru havanın
etkisi altında yumurtanın iç kabuğu bazen embriyo ölecek kadar kurur.
Genellikle yumurtadaki embriyonun ölüm nedeni canlılığı eksikliğidir.
Kuluçka döneminde muhabbet kuşlarının beslenmesi sadece darı ve yulaf
ile gereklidir ve 17. günde onlara bir yumurta karışımı verebilirsiniz
(bkz. Besleme bölümü). Civcivleri beslerken, solucanlar yiyen bir
kadınım vardı. Yeşil yemden – ayrıca civcivlerin beslendiği dönemde –
kuşların yıldız ve karahindiba yaprakları (günlük) vermeleri gerekir.
Mısır ve yeşil yulaf kulaklarındaki olgunlaşmamış darı, emziren
kadınlara vermek için tercih edilir, ancak bu her zaman mümkün değildir.
İlk günlerde dişi civcivleri, erişkin kuşların kaslı midesinde ve söğüt
guatrında oluşan guatr sütü ile besler – ve sadece civcivleri yavaş
yavaş gevrek hale getirir. Bazı özel yayınların yazarları yanlışlıkla
kuşun guatrında bulunan tahılın kısmen sindirildiğine inanmaktadır. Ne
de olsa, muhabbet kuşlarının guatrları mide suları (enzimler) içermez,
bu nedenle içindeki tahıl yalnızca ıslanır ve yumuşatılır. Çok sayıda
civciv varlığında, dişi önce yaşlı olanları guattan tahılla besler,
beslemesi bittiğinde en genç civcivleri guat sütü ile beslemeye başlar.
Filizlenmiş tahıl, civcivlerin beslenmesi döneminde çok önemli olan süt
oluşumuna katkıda bulunur.
İlk olarak, erkek sadece dışkı yapmak için yuvadan çıkan dişi besler.
Daha sonra, her iki ebeveyn de yavruları besler – erkek ve dişi
dönüşümlü olarak ve yavruların ilk ayrılmasından sonra genellikle sadece
erkek tarafından beslenirler, çünkü dişi zaten bir sonraki debriyaj
için hazırlanıyor.
Genç bir dişi, boş guatr civcivlerle beslenmeyi reddettiği zaman (bu
durum ince şeffaf deriden açıkça görülebilir) nadiren gerçekleşir
(şahsen böyle bir durumla uğraşmak zorunda değildim). Taze yumurtadan
çıkan civcivler, sadece 12 saat boyunca yumurta kesesinden yeterli
miktarda gıda rezervine sahiptir, bu durumda, bu sürenin bitiminden
önce, başka bir dişi içine yerleştirilmeleri gerekir, aksi takdirde
ölürler. Çoğu durumda, emzirmeyen bir kadın 4-6 günlük civcivler
koyarlarsa, son derece maternal içgüdüleri uyandıran “çok ısrarcı” olan
civcivleri beslemeye başlarlar. Gelecekte, böyle bir dişinin normalde
civcivlerini besleyeceği varsayılmalıdır, bu yüzden onu daha fazla üreme
için amaçlanan sayıdan çıkarmak için bir süre beklemeniz gerekir.
Muhabbet kuşlarında tüy toplaması, Agapornis cinsinden papağanlardan çok
daha az yaygındır. Bununla ilgili birkaç hipotez var, ancak bu fenomen
için henüz net bir açıklama yok. Her ihtimalde, sonuçta kuş beslemesinde
protein ya da diğer besinlerin bulunmaması hala eksiktir. Bir yetişkin
papağan tüylerini çıkarırsa, büyük olasılıkla boşta kalmanın neden
olduğu zihinsel bir hastalıktır. Ve tüyleri civcivlerden koparmak,
muhtemelen şu şekilde gerçekleşir: dişi, yanlışlıkla piliçten ve
şakalardan gelen olgunlaşmamış bir tüyü koparır ve şakalardan suyu, iyi
tadı göründüğü suyu emer.
Benim pratiğimdeki benzer bir durumu hatırlamıyorum, ancak bazı
amatörler bunu rapor ediyor. Uygulama, tüm civcivlerin zil çaldıktan
hemen sonra diğer kadınlara hemen aktarıldığı ve “yuvalamanın” üreme
amaçlı gruptan çıkarıldığı yönündedir. Civcivler 2-3 haftalık yaşlara
ulaştıysa, kafesin dibine yerleştirilen açık bir kutuya aktarılırlar. Bu
durumda, bir erkeğin şimdi onları besleyeceği varsayılmaktadır.
Bazı sevenler muhabbet kuşlarından ilk beş yumurtayı alırlar (kanaryalar
ürerken olduğu gibi), onları alçı taşıyla değiştirirler – kukla yumurta
– taze yumurtalar darı içeren bir kutuya yerleştirilir ve yaklaşık
10-12 ° C hava sıcaklığına sahip soğuk, iyi havalandırılan bir odaya
bırakılır . Her gün, kutudaki yumurtalar ters çevrilir ve sadece dişi
beşinci ya da altıncı yumurtayı yatırdıktan sonra, alçı yumurtalar
çıkarılır ve yuvaya aktarılır. Böylece, civcivler neredeyse aynı anda
yumurtadan çıkarlar. Bununla birlikte, bu durum vahşi yaşamdaki muhabbet
kuşlarının biyolojisine karşılık gelmez ve bu nedenle dişiyi zor bir
duruma sokar. Şefkatli bir anne, civcivlerine yaşlarına ve kilosuna
bağlı olarak farklı şekillerde beslenir. En küçüğü, büyükler için
protein içeren guatr sütü verir, yaşlılar için, ebeveynlerin guatrında
şişmiş tahılın bir kısmı ile süt. Daha yaşlı civcivlerin, özellikle o
dönemde anne-babaların ihtiyaç duydukları yumurtacı yiyeceklerle
karıştırılmış yumuşatılmış tahıl vermeleri yeterlidir.
Yetenekli insan müdahalesi sonucu yuvadaki civcivlerin hepsi aynı yaştadır.
Muhabbet kuşları yetiştirirken bazen yumurtaları yapay olanlarla
değiştiririm ve çok sayıda farklı yaşta civcivlerin yuvalarına varmasına
rağmen, en küçüğü bile en ufak bir hasara uğramamıştır.
En yoğun ağırlık artışı civcivlerde, yaşamın ilk iki gününde (neredeyse%
200) gözlenir ve yeni yumurtadan çıkan civcivin kütlesi 1 g’dan biraz
fazladır 18 günlük yaşta, kitle büyümesi 23 günlük yaşta yavaşlar,
civciv maksimum kütlesine ulaşır. Yaşamın 24. gününden başlayarak ve
civcivin yuvadan ilk ayrılış gününe kadar, kütlesi hafifçe azalır, bu da
kuvvetli hareketleriyle açıklanır (yuvadan çıkmadan önce bir tür
antrenman). Birçok kuş türünde yuvadan ayrılmadan önce kütlede bir
azalma gözlenir ve bize göre, civcivlerin ilk uçuşunu kolaylaştırdığı
için doğaldır.
Taranmış muhabbet kuşu civciv kör ve neredeyse tüysüzdür (Şek. 5).
Orbital oyukların yerlerinde başın her iki tarafında koyu lekeler
görülür, kırmızı gözlü bireylerde lekeler daha açık, kırmızımsıdır;
Vücut, bebeğin hayatının sekizinci gününde kalınlaşan nadir bir
kabartmayla örtülür. Normal renklere sahip muhabbet kuşlarında, aşağı
tüyler gri, açık renk olan kuşlar de dahil olmak üzere, opalin desenli
kuşlar dahil, tüyler beyazdır. Kuş tüyünün rengine göre, farklı tüyleri
olan ebeveynlerin yuvalarının yuvada ne olacağını belirleyebilirsiniz.
Kısa süre sonra, üst kanat örtülerinin tüyleri ve kuyruk tüylerinin renk
değişimlerine bağlı olarak koyu veya açık görünüyor. Örneğin, genç
“rengarenk” te kanat ve kuyruğun hangi tüylerinin karanlık olacağını ve
hangilerinin açık olacağını kolayca belirleyebilirsiniz. Ve sadece iki
hafta sonra, kaplama kanatlarının rengi yavaş yavaş görülebilir. Üç
haftalıkken, civcivlerin tüyleri ve kuyruk tüyleri kapaklardan serbest
bırakılır, civcivler yetişkinler için gittikçe daha fazla hale gelir.
Ölü civcivleri zamanında kaldırmak için yuvanın kontrol edilmesi haftada
en az iki ila üç defa yapılmalıdır. Muhabbet kuşları, diğer papağan
türleri hakkında söylenemeyen bu tür girişimleri oldukça sakin bir
şekilde tolere eder.
Bazen bir dişinin, yavrularının çöpünü kabinden nasıl çıkardığını
izleyebilirsiniz. Hiç böyle bir kuşum olmadı. Genellikle civcivler talaş
üzerine değil, kendi çöpleri üzerinde dururlar, bu yüzden ayrılmadan
önce bile yuvalama alanının birkaç kez iyice temizlenmesi ve yıkanması
gerekir. Çıkarıldı, piliçler dikkatli bir şekilde bir karton kutuya
nakledildi. Yuva, döküntü ve altlıklardan iyice temizlenir ve taban
temiz talaşla serpilir. Top şeklindeki civciv pençelerine yapışmış olan
çöp, ılık suya batırılmalı ve bir bezle dikkatlice çıkarılmalıdır.
Bundan sonra civcivler yere geri döner. Yedek bir yuvalama yeri varsa,
civcivler geçici olarak içine yerleştirilir ve eskileri iyice
temizlenir, sıcak suyla yıkanır ve dezenfekte edilir. Bazı dişiler
talaşa tahammül etmez, onları atmaya çalışırlar, böylece civcivler
genellikle çıplak zeminde otururlar.
Son civciv yuvadan uçar çıkmaz, ikincisi dikkatlice kontrol edilir,
çünkü orada sık sık yeni bir debriyaj bulunur – yumurtalar dışkı ile
boyanır. Ilık suya batırılmış pamukla iyice temizlenir ve temiz bir
yuvaya aktarılır.
Tam teşekküllü sağlıklı civcivler, yaklaşık 35 günlükken yuvadan
uçarlar. Ebeveynlerinden biraz daha küçüktürler, alnın başındaki
dalgalanma gaganın tabanına ulaşır, ebeveynlere kıyasla renkleri daha az
parlaktır, gözleri siyahtır, gaganın ucunda belirgin bir siyah nokta
vardır. Civcivlerin civcivleri ve mandibaları pembedir, daha sonra
mavimsi bir renk tonu ile beyazdır. Sadece 3-4 aylıkken civcivlerin
renkleri civcivlerin cinsiyetini belirlemeyi mümkün kılar. Aynı yaşta
gözlerin irisi yavaş yavaş parlar.
Civcivler, son civcivlerin bıraktıktan sonraki 14 gün boyunca
ebeveynleriyle birlikte kafeslerinde bırakılabilir; artık yuvaya geri
dönmedikleri için sonraki yuvalamayı ihlal etmiyorlar. O zaman serbestçe
uçtukları, yavaş yavaş güçlü ve sağlıklı kuşlara dönüşen uçan bir
kafese nakledilmeleri gerekir.
Güzel, sağlıklı yavrular elde etmek için muhabbet kuşlarının bilerek
yetiştirilmesi, yuvalarının yılda bir ila iki kez geçmemesini
gerektirir. Bundan sonra, yuvalama alanı, dişi civcivler uçmadan önce
yumurtaları bıraktığından, çoğu zaman önlenmesi imkansız olan bir
sonraki duvarcılığa zarar verme pahasına bile olsa temizlenir.
Yeni başlayan bir amatör yetiştiricinin belirli bir miktarda teorik
bilgi edinmesi gerekir: her şeyden önce, satın alınan bir broşürdeki
“Üreme” bölümünü dikkatlice okuyun. Papağan yetiştirmeye karar
verirseniz, önceden iki veya üç kapılı bir kafes satın almanız gerekir.
Birincisi, kafesin önündeki, bir veya iki yandaki kapıdır. Bu yan
kapılara delikler veya yuvalar asılmıştır. Bir kuş yuvası şeklinde
yapılırlar. Evin iç kısmı 25 cm, alt kısmı 16×16 cm, ortasında 6 – 7 cm
çapında ve merkezde 1 cm derinlikte, 2 cm taban kalınlığında bir oyuk
yapılmıştır, yumurtaların çıkmaması için girinti gereklidir. Talaş ve
küçük talaşlar (sert ağaçlar) 2 cm kalınlığa kadar tabana dökülür, 5 cm
çapında bir giriş deliği kutunun ön tarafından 5 cm’lik bir mesafede
kapaktan kesilir, 1 cm çapında bir delik kafesin 2 cm altına açılır. 2
cm içe ve 10 cm dışa doğru uzanan bir levrek, 1 cm’lik bir “kuş yuvası”
duvar kalınlığı ile, toplam levhanın uzunluğu 13 cm’dir, levrekin iç
ucu, dişinin yuvaya inmesi için bir adım, eşlerin de üzerinde durması
için dış kenar . Ayrıca, erkek arkadaşı için kız arkadaşını ve
gelecekteki yavruları korumak, ailesini levrekten beslemek ve yuvadan
akan civcivleri korumak yararlı olacaktır.
Bir ev yapmak için malzeme – Sadece bir dış tarafa planlanmış bir
tahta. Bir kuş evini boyamak veya cilalamak mümkün değildir. Civcivlerin
temizliği ve gözlenmesi kolaylığı için kapağı çıkarılabilir veya
menteşelere yaslanır. Ön duvarın üst kısmında (dış), yuvaları kafese
asmak için kancalar takılıdır. Olumlu koşullar altında, papağanlar yılın
herhangi bir zamanında büyütülebilir, ancak yine de yaz başında daha
iyidir.
Büyük ölçüde, başarı kuşların durumuna bağlıdır. İyi durumda olan bir
erkekte göz kamaştırıcı bir mavi mum ve çene, keskin bir görünüm,
gururlu bir iniş var. Dişinin kahverengi çenesi ve balmumu var ve aynı
şekilde davranıyor. Kuşlar farklı yuvalardan ve bir ila sekiz yaş
arasında olmalıdır.
Dişi ilk yumurtayı bırakana kadar çiftleşme tekrarlanır. Sonra bir günde
3 ila 12 oval beyaz yumurta, yaklaşık 15-19 mm boyutunda, 2 g ağırlığa
kadar uzanır Kural olarak, genç olanlar yaşlılardan daha az yumurta
bırakır. Ortalama olarak, sayısı 5 – 6.
İlk yumurta atıldıktan sonra tarama başlar. Sadece kadın onu yönlendirir
ve erkek onu besler. İlk civciv 18-20 gün sonra yumurtadan çıkar,
gerisi sırayla, bir gün sonra. Bu yüzden hepsi gelişim derecesinde
farklı. Önümüzdeki iki hafta içinde her gün 2-3 g artarlar. Sonra bu
işlem yavaşlar. 11-12. Günlerde, civcivler tüyleri dökülmüş, gözleri
açılmıştır.
Yakında, anne besleyiciye uçmaya başlar, ancak ailenin babası tüm
bakımını göstermeye devam eder. Sonunda, çocuklar evden levrek dışına
çıkarlar. Bu zamanda, yuvalama alanı yıkanmalı, temizlenmeli ve talaş
değiştirilmelidir. Ön civcivler uygun bir kutuya yerleştirilir. Aynı
zamanda, dikkatlice incelenmeleri gerekir. Gerekirse, kurumuş pençeleri
ılık suda ılık suda bekletin.
Genç papağanlar ebeveynlerinin evlerinden 30 ila 31 gün boyunca uçuyor.
Yuvalar tekrar iyice temizlenmeli ve yıkanmalı, kaynar suyla haşlanmalı
ve kurutulmalı, yeni talaş dökün. Hostes ikinci bir yumurta yumurtlama
yapacak gibi, kuş cinsinin bir sonraki yenilemesi için hazır olmalıdır.
Yavaş yavaş, olgunlaşmış çocuklara bakmaktan vazgeçer, ancak işletme
sahibi onları beslemeye devam eder. Babalık hisleri 7 ila 10 gün daha
ortaya çıkıyor. Civcivler kendilerini yemeye başlar başlamaz, başka bir
kafese konmaları gerekir. İkinci kavrama, ilk kuluçkanın tüm
civcivlerinin yuva yerinden ayrılmasından önce başlar. Bu durumda, yeni
debriyaj, civcivler tarafından zarar görebilir veya yumurtada embriyo
gelişiminin durduğu dışkılarıyla lekelenebilir. Bunu önlemek için,
civcivler yuvadan çıkmadan önce kafenin diğer tarafından ilave bir ev
yerleştirmek gerekir (bu yüzden üç kapılı bir kafese ihtiyaç duyulur).
Dişi genellikle içine yumurta koymaya başlar ve erkek ilk yavruyı
başarıyla besler.
Deneyimli kümes hayvanları çiftçileri, ilk ev ile aynı anda ikinci evi
kafeslere asmayı tercih ediyor. Her durumda, iki kuluçka süresinden
sonra, yavrularını emzirerek çok fazla güç kaybetmiş ebeveynlere
dinlenmek için yuva yerinin kaldırılması gerekir. Deneyimli kanatlı
hayvan çiftçileri, üreticilere 3-4 ay dinlenmelerini önermektedir. Bu
papağanların daha uzun süre üreyebilme yeteneklerini sürdürmelerine ve
gelecekte tam teşekküllü gençlerin ortaya çıkmalarını sağlayacaktır.
Muhabbet kuşları denizaşırı konuklar. Onlar, emirlerini yerine getirmek,
sözcüklerini, cümlelerini tekrarlamak ve bazen de diyaloğa öncülük
etmek isteyen, nazik, sosyal, içtenlikle sevgi dolu yaratıklar. Kuşların
onomatopoeya yetenekleri şaşırtıcıdır, başarılar nasıl elde edilir,
sadece büyüleyici, renkli, canlı “oyuncaklara” sahip olmakla kalmaz,
aynı zamanda onlar için de zekice ve özverili, ama tamamen savunmasız
yaratıkların sorumluluğunu üstlenirsiniz. Kanatlı hayvanların ömrü
tamamen bilgi, beceri ve en önemlisi, sahibinin özgeciliğine, yani
başkalarının refahı için bitmeyen kaygılardan, başkalarının kişisel
çıkarları için fedakarlık yapma istekliliği. Ne kadar iddiasız, kolay
evcilleştirilen muhabbet kuşları olmasalar da, tüm kafesli kuşlar gibi,
sahiplerinden belli bir bakım bilgisi isterler, umutsuzca sürekli
dikkatlerine ve içten aşklarına ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden tüylü evcil
hayvanları almadan önce davranışlarının özelliklerini ve gözaltı
koşullarını incelemek çok önemlidir. Kanatlı hayvan pazarında ve evcil
hayvan dükkanlarında satılan bu hayvanlar hakkında küçük broşürler size
yardımcı olacaktır. Papağan Evdeki kitabın yazarları, P. Chernushin ve
A. Dorofeev, Hintli papağanlar ve daha sonra Afrika papağanlarının, Roma
hükümdarı Nero döneminde biliniyor olduğunu bildirdi. Gümüş, kaplumbağa
ve fildişi kafeslerinde tutuldular, “Sezar” kelimesini telaffuz edecek
şekilde eğitilmiş özel öğretmenler işe aldılar. Konuşan bir papağanın
fiyatı genellikle bir kölenin maliyetini aştı.
Muhabbet kuşları ilk iki yıl önce ünlü biyolog D. Schau tarafından tarif
edildi. Papağanlar, özellikle Batı Avrupa’dan Rusya’ya getirildi. 30’lu
yıllarda papağanlar Moskova Hayvanat Bahçesi’nde yetişmeye başladı.
Şimdi kafes kuşları arasında en yaygın olanları haline geldi. Ve
ornitologlar, dünyada zaten vahşi olanlardan daha fazla evcil papağan
olduğunu hesapladılar. Bu yüzden evcil hayvan almak zor olmayacak.
Bunları doğru seçebilmek için, bunu bir uzmanla yapmanız tavsiye edilir
ve eğer orada değilse kuşların durumunu bu tür işaretlerle tespit edin:
hasta iştahsızlık, sık sık su (ateşli), uyuşukluk ve uyuşukluk eksikliği
nedeniyle sağlıklı olandan farklıdır. Hareket etmekten çok oturuyor.
Tüyler darmadağınık, kanatları alçaltılmış ve sık sık bir tepe ile
oturur. Hasta gözlerini kapatır, kafasını kanatların altına gizler.
Normal vücut sıcaklığı 41 – 42 ° C’dir. Eğer kuş bir uzman olmadan elde
edilirse, o zaman bir uzmana gösterilmelidir. Hastalığı olup olmadığına
karar verecek ve onları iyileştirmeye yardımcı olacaktır. Sadece kuşları
değil aynı zamanda dostları da edinmenin gerekli olduğu
unutulmamalıdır. Ve insanlar arkadaş seçimi yapmadıklarını söyleseler
de, papağanlar on yıllarca sürebilir, çünkü arkadaşlıklar uzun sürdüğü
için onları iyice seçmeleri gerekiyor. Ancak genç kuş almak en iyisidir.
Ev koşulları çok fazla kuş bulundurmanıza izin veriyorsa, birkaç papağan
çifti satın almanız mantıklı olacaktır. Birlikte daha eğlenceli
olacaklar, çünkü esaret altında bile papağanlar, şirketlerde neşeli ve
arkadaş canlısı olmayı severler. Özellikle geniş bir kafese veya büyük
kuş kafesine yerleştirilmişlerse, bir grup kuşu gözlemlemek çok
ilginçtir. Ancak kuşlar, yalnız tutulursa bir muhabbet kuşu kadar evcil
olmayacaktır. Ve öğretmek için “konuşmak”, yalnız olmadığı zaman mümkün
değildir. Muhabbet kuşları, dayanıklılıkları, iklim koşullarına,
habitatlara ve yemlere hızlı adaptasyonları bakımından diğer kafesli
kuşlarla olumlu bir şekilde karşılaştırır. Fakat sağlıklı olmaları, iyi
bir ruh hali yaşamaları, normal yavrular vermeleri ve uzun karaciğerler
olmaları için, sürekli olarak gerçek arkadaşlar olarak kuşlara
bakmalıyız. Evden başlamalısın. Önce bir kafes, sonra bir kuş al.
Hücreler metal, ahşap ve kombinedir. Herhangi biri muhabbet kuşlarının
saklanması için uygundur, fakat tercih edilen galvanizli tel kafesler.
Hücre boyutuaşağıdaki gibi olmalıdır: uzunluk – 100 cm ve yükseklik ve
genişlik – 40 cm – bu iki çift içindir ve bir çift için – iki kat daha
kısadır. Kafes bir besleyici ve otomatik bir içme kabı ile
donatılmıştır.
Hücre düzenli olarak temizlenmeli ve en az ayda bir kez kaynar suyla
haşlanmalıdır, çünkü temizlik gerçekten sağlık garantisidir. Yiyecek ve
içecek için bulaşıklar günlük olarak yıkanmalıdır. Papağanlar için
papağanlar en iyi 5 mm kalınlığında söğüt dallarından yapılır. Kabuğu
çıkarmak gerekli değildir. Kuşların birinden diğerine uçabilecekleri ve
kuş tüylerini bozmadıkları için iki kutup yerleştirilmiştir.
Kafesin dibinde veya büyük bir küvette (fincan) kum dökülür, yıkanır,
kurutulur ve büyük çakıllardan elenir, normal sindirim için kuşlar için
kum gereklidir. Donanımlı bir kuş kafesi odanın iyi aydınlatılmış bir
bölümüne yerleştirilir, ancak güneş ışığına uzun süre maruz
kalmamalıdır. Taslaklar, havasızlık, tütün kokusu, yanan papağanlar için
son derece zararlıdır. Papağanlar duman kokusuna tahammül etmez, ağır
hasta. Sigara içen – Sahibinin odasında bilinen ölüm vakaları vardır.
Papağan besleme – Bu, genel durumun, ruh halinin ve uzun ömürlülüğünün
bağlı olduğu çok sorumlu bir süreçtir. Beslenme değişmeli. Papağanlar
aşırı beslenmemeli, sağlıkları için çok tehlikelidir, hatırlanmalıdır:
bir papağan için günlük porsiyon 20 g (2-3 tatlı kaşığı tahıl karışımı)
ve diğer yemlerdir. Ancak, kuşlar gün boyu yiyebilmeli, fizyolojileri de
öyle. Geniş bir kafeste ve düşük sıcaklıkta papağanlar daha çok yer.
Yemin şunları içermesi gerekir: proteinler, yağlar, karbonhidratlar,
vitaminler, makro ve mikro besinler. O zaman dolu olacak. Su kaynağından
gelen su, klor tadı yok olana kadar korunmalıdır. Tahıllarda, et, darı
(darı), yulaf (yulaf ezmesi), kanarya tohumu, mısır irmik, arpa,
karahindiba ve muz tohumları zorunludur. Yağlı olanlardan ayçiçeği
tohumu, kenevir, keten ve her çeşit fındık kullanılır (kızarmış tohumlar
zararlıdır). Kenevir, kuşlara yalnızca üreme öncesi günde 2 ila 3 tane
tahıl verilir. Fındık taneleri ezilmiş formda beslenir. Sulu bitki yemi,
ana yemlemeye ek, ancak önemli bir ektir – havuç (rendelenmiş), lahana,
pancar, salatalık, kırmızı biber, elma, armut, üzümdür (glikoz). Yabani
papağanlar yemeğe gider: üvez, yabani gül, kızılcık, yaban mersini,
ısırgan otu, acı pelin, karahindiba, muz. Sürgünler, tomurcuklar, meyve
dallarının ve yaprak döken ağaçların cezalandırılması, iğne yapraklı
ağaçların genç sürgünleri kolayca yenir. Hayvan yemi tavuk yumurtası
(çatal veya çay kaşığı püresi), süzme peynir, bal içerir. Mineral yem,
yumurta kabukları, kabukları, kemik unu, yenilebilir tuz, kömür (huş
ağacı) kömürü ve temiz kireç sıva içerir. Bu tür karmaşık mineral
gübreleme evcil hayvan dükkanlarında ve kanatlı hayvan pazarında
satılmaktadır.
Evcil hayvanlarınızın zevklerini ve görkemli kuşlar oldukları gerçeğini
göz önüne almak önemlidir. Ana yem bir tahıl karışımı nedeni budur.
Kuşlar uçuş ve irade için yaratılmışlardır, ancak onları bir kafese
koyarsak, o zaman bakım ve beslenme için en iyi koşulları yaratmamız
gerekir, böylece kafes onlar için bir hapishane haline gelmez. Onlar
için gerekli tüm koşulları yaratabilen, iyi bakım, bakım ve beslenme
sağlayan kuş severler, evcil hayvanlarından büyük zevk alacaklar.
Papağanlar, herkesin sevdiği çok çekici kuşlardır. Evcil hayvan
dükkanlarında çok aktif olarak satılıyorlar, bu nedenle papağan
yetiştirme ve satma işine girme nedeni her zaman doğrudur.
Ancak, güzel ve çekici görünümüne rağmen, bu papağanlarla ilgili birçok
sorun olduğu konusunda uyarılmalıdır. Her şeyden önce, onlar çok
gürültülü ve onlardan çok kir var, ancak bu iş birçok avantaj sunuyor.
Damızlık papağanlar
Bu işin en zor kısmı damızlıktır. Onları satmak çok daha kolay, o yüzden
en zor kısımdan başlayalım. İlk olarak papağanlar iyi ürer, ki bu büyük
bir avantajdır. Üreme koşulları, çok gerekli değildir: sadece bir
kafes, özel bir oda ve yılın doğru zamanını seçmek yeterlidir. İdeal
olarak, yaz veya bahar olmalıdır.
Üreme koşulları
Bu nedenle, papağanları sıcak, çok yeşillik ve güneşin olduğu özel bir
odada yetiştirmeniz gerekir. Bu kuşlar için uzun bir günün sağlanması
önemlidir (12 – 14 saat arası), bu nedenle erken kararsa bile, odada
yapay aydınlatma yaratmanız gerekir. Sıcaklık 20 ila 22 C arasında
değişmelidir. Bu koşullara uyursanız papağanlar sağlıklı ve güzel büyür –
ürün bu şekilde görünmelidir. Ah evet, hücrelerin de özel olarak
donatılması gerekiyor. Burada taze hücrelere ve lezzetli bir muamele –
üvez.
VNIANIE! Papağanı kediden koruyun … peki ya da kediyi papağandan koruyun.
Kuş seçimi
Bu üremek için genç kuş satın almanız gerektiğini söylemeye gerek yok.
Yaşlanırsanız, onlardan yavru beklemek daha zordur. Gençler pahalı,
ancak aşırı ödeme sonradan öder. Papağan seçimi için başka kriterler de
var: hareketlilik, şişmanlık ve aktivite. Papağanlar gevşek ve zayıfsa,
yumurtaları çok kötü avlarlar. Onların üremelerine izin vermemeye
çalışıyorlar ve bu yüzden böyle kuşları satın almamalısınız.
Hücre seçimi
Bir kafes seçerken, kuşların yaşam özelliklerini dikkate almanız
gerekir. Temel olarak, muhabbet kuşları (yani onlara ihtiyacımız var)
gruplar halinde yaşarlar, bu nedenle 3-4 çift papağan için büyük bir
kafes seçmek en iyisidir. Burada sıkıştırılırlar ve aktif olarak
çoğalırlar.
Ancak, bir hücre yeterli değil. En az 2-3 tane daha ve her 3-4 çift
papağanda ihtiyacınız var. Gerçek şu ki papağanlarda bile yakın bağlar
zayıf yavrularla doludur ve bundan kaçınılması gerekir. Bu nedenle, iki
farklı hücreden yavruların bir tanesine yerleştirilmesi tavsiye edilir.
Tabii ki, şimdi hücreler önceden hazırlanmış olarak satılıyor, ama yine
de dikkat ediyoruz: Taphole’da bir yuva kutusu bulunmalıdır – bunun
hücreye bir ek olduğu söylenebilir. Bu kutu geniş olmalı, yoksa
papağanlar kalabalıklaşacak. Fotoğrafa bakın
Çiftleşme kuşlar
Muhabbet kuşlarının bir işletme olarak yetiştirilmesi tolerans
gerektirmektedir. Çiftleşme için ideal yaş 1 yaş veya üstüdür. Bazen
kuşlar daha erken olgunlaşır ve 8 ayda yuva yaparlar, ancak bu derhal
durdurulmalıdır. Özlüyorsanız, genç kadın ölebilir, çünkü Genç vücudu
yumurta döşerken yüke dayanamaz.
İlginç bir gözlem: muhabbet kuşları uzun bir süre birlikte yaşıyorlar ve
birbirlerini çok iyi tanıyorlarsa, erkek her zaman kadınına bakar.
Bunları aynı anda ayırmak imkansızdır. Sadece ölüm yeteneğine sahiptir.
Sonuçta iş büyümesine yol açan papağanların eşleşmesi için ideal
koşullar sağlamak için onların çok uçmasına izin vermeniz gerekir.
Kuşlar için insanlar için bir spor olarak uçmak – metabolizmayı
arttırır, vücudu güçlendirir ve iştahı arttırır. Uygun beslenmeniz
gerekiyor: haşlanmış yumurta, az yağlı süzme peynir, tahıl. Hücredeki
bir taş veya mineral tebeşir her zaman olmalıdır – bu bir önkoşuldur.
Normal koşullar oluştururken, kuşlar güvenli bir şekilde doldurulabilir.
Yerleşmeden 8-10 gün sonra, dişi (normal yaşına bağlı olarak) ilk
yumurtaları 7-10 parçaya bırakır.
İlk civciv 20 gün içinde, kalan 1-2 gün içinde ortaya çıkacaktır. Bu
noktaya kadar kuş yemi ile ilgilenmeniz gerekir: tavuk yumurtası,
buğulanmış yulaf. Tahıl karışımı daha fazlasını vermek zorunda kalacak,
çünkü aile büyüyor. Ayrıca papağan yetiştiriciliği ile ilgili bir video
da sunuyoruz:
Doğumdan 3 hafta sonra civcivler tüylerle kaplıdır ve 30-40 gün sonra
serbestçe uçabilirler. Burada, daha sonra çoğaltılması veya satılması
amacıyla başka bir kafese konmaları gerekir.
Muhabbet kuşu işletmesi
En zor kısım geride kaldı. Papağan yetiştirmek onları satmaktan çok daha
zor. Satmak için çok fazla akla ihtiyaç yoktur. Burada tüm araçlar
iyidir, ancak en temel olanı pazardır. Neredeyse her şehirde, insanların
evcil hayvan almaya geldiği ilgili pazarlar var ve papağanlarınız orada
çok faydalı olacak.
Ayrıca bir işletme olarak papağan yetiştiriciliği evde yapılabilir.
Telefon numaranızla gazetelere ve internete ilan vermeniz yeterli. O
zaman müşterilerle ve randevularla randevu al. Bu biçim çok sağlam
değil, ama oldukça çalışıyor.
Muhabbet kuşları ev bakımı için çok uygundur. Gösterişsiz, kolayca
evcilleştiriliyorlar, yeterince uzun yaşıyorlar. Ek olarak, bu kuşlara
konuşma öğretilebilir. Tüm bu avantajlar papağanları evcil hayvan kabul
ediyor. Yeni bir işletme hakkında düşünen girişimciler, üreme
papağanlarına bahis yapmak mantıklı geliyor. Bu faaliyet büyük kazançlar
getirmeyecek, ancak istikrarlı bir geliri garanti ediyor.
Peki, muhabbet kuşu işine nereden başlamalı?
Evde işletme olarak üreyen muhabbet kuşları: Başlıca artıları ve eksileri
Papağanları endüstriyel ölçekte yetiştirmeye başlamadan önce, bu tür
bir işin avantajlarını ve dezavantajlarını göz önünde bulundurun.
Avantajları arasında:
asgari yatırım;
dişi bir papağan, yılda 2-3 kez yumurta bırakarak 5-7 civciv getirebilir;
civcivler 1.5 ay sonra papağanlar satışa hazır olduktan sonra hızla büyür;
papağanların reklamlara ihtiyacı yoktur, hem yetişkinler hem de çocuklar sever;
kuşlar sağlıklı.
Avantajları takdir ederek, bu işin zorluklarını hatırlamaya değer:
Damızlık papağanlar, hayvanlara nasıl bakacaklarını gerçekten seven ve bilen insanlar için bir aktivitedir.
Sıkı kafeslerde papağanlar yavru vermezler. Yuvalama yerleri olan geniş bir muhafazanın organizasyonu gereklidir.
Kontrolsüz üreme yavruların dejenerasyonuna yol açar. İlgili olmayan kuş çiftlerini seçmek önemlidir.
Erkekleri kadınlardan ayırmak zordur.
Dişiler 5-7 yıl yavru verir, bu süreden sonra civcivler zayıflamış
olarak doğabilir, çeşitli deformasyonlar ve dejenerasyon belirtileri
mümkündür.
Sınırlı sayıda uygulama kanalı. Dekoratif kuşlara olan talep dengesizdir.
Papağan satışı için özellikler ve koşullar
Muhabbet kuşu satmanın en kolay yolu, yetiştirilmiş civcivleri evcil
hayvan dükkanlarına götürmektir. Genç kuşlar ayrıca kendi başlarına,
pazarda veya tematik çevrimiçi forumlardaki duyurularla satılabilir.
Papağanlar için talep kararsız, bu yılın zamanına, yarışmacı sayısına ve
diğer faktörlere bağlı.
Bir papağan hakkında bir blog veya web sitesi başlatın.İlk elden bilgi
ve evcil hayvanların güzel fotoğrafları ile ilginç bir sayfa potansiyel
alıcıların dikkatini çekecek. Karları ve satışları artırabilirsin büyük
papağanlar nedeniyle kreş genişlemesi ile.
Eğitimli kuşlar daha da fazla konuşur, ancak alıcıyı ayrı ayrı aramak zorunda kalacaklar. Bu özel forumlarda yapılabilir.
Bir evcil hayvan mağazasını sıfırdan nasıl açabilir ve hesaplamalar ile yetkin bir iş planı hazırlayabilirsiniz.
Muhabbet kuşu iş planı: Maliyet ve gelirlerin hesaplanması
Bir papağan kreşinin yaratılmasına yapılan yatırımlar nispeten düşüktür, bu işin en çekici yönlerinden biridir.
Bir kuşat bahçesinin organizasyonu, aydınlatma ve ısıtmanın 6.000 – 8.000 rubleyi harcaması gerekecek.
Kuşlar Alış (20 çift) – 10.000 ruble.
3.000 ruble – Yem için bir kuş kafesi ve diğer küçük şeyler aydınlatma, aylık masraflar.
Yıl için olası karı hesaplayın. 20 çift yetişkin kuş yaklaşık 300 civciv üretecektir.
300 ruble ile başlayan bir kuşun toptan satış fiyatı ile kar 90.000 ruble.
İş 6 ayda kendi kendine yeterlilik kazanacak. Fidanlıktaki papağan
sayısındaki artışla karlılık artar, ancak uygulamada sorunlar vardır.
Evde devekuşu yetiştiriciliği konusunda para kazanmayı ve hesaplamalarla devekuşu çiftliğinin iş planını görmeyi öğrenmek için
Evde bir işletme olarak muhabbet kuşları yetiştirmek, hayvanlarla
konuşmayı seven insanlar için ideal olan gerçek meraklılar için bir
aktivitedir. Bu durumda, çalışma hobi ile birleştirilecek ve sadece para
değil, aynı zamanda olumlu duygular da getirecektir.
Muhabbet kuşu yetiştiriciliği için video eğitimi
Evde muhabbet kuşu yetiştirmeye nereden başlayacağınızdan emin değil misiniz? Profesyonel tavsiyelerle bir video izleyin:
Muhabbet kuşları ergenliğe 3 aylıkken ulaşır, ancak üremeleri için en
uygun yaş 12 aydır. Organize etmek için evde muhabbet kuşu
yetiştiriciliği,. Tabii ki, tüylü hayvana eşleşme partneri seçme hakkı
verilmesi tavsiye edilir, çünkü sadece papağan klanına devam etmesinin
kimin için daha iyi olduğunu bildiği için papağan kendisi bilir.
Kadın için evin cihazı
Papağanlarda bir üreme içgüdüsü yaratmak için, kafes açıklığına özel bir
ev koymak gerekir, ki bunlar kuşların üremesinin imkansız olduğu bir
şeydir. Bu evde dişi yumurtaları kuluçkaya yatırır.
En kolay yol kontrplaktan yapılmış bir bitmiş ev satın almaktır (her
zaman bir açılır kapakla birlikte). Bu tasarım günlük yapılması gereken
civcivlerin gözlenmesi için uygun görünmektedir.
Evin altına, evcil hayvan mağazasında satın alabileceğiniz bir talaş
tabakası serpin. Alternatif olarak, ona bir marangoz atölyesinde sorun.
Evi kafese al ve içme kasesini ve besleyiciyi oraya koy. Her gün yiyecek
ve suyu değiştirin ve odadaki sıcaklığı 18-24 o C arasında tutun.
Üreme kuşlar
Yetiştiriciliği uygun koşullar altında başlayan muhabbet kuşları, önce
kafesten eve, erkeğin kadına bakmaya başladığı eve taşınır. Sonra
yumurtlar (kural olarak, 8 taneden daha fazlası yoktur) ve onları
yumurtadan çıkarmaya başlar. Erkek dişi, geğirme besini besler. Bu
dönemde, çifte rahatsız olmamak daha iyidir.
16 – 20 gün sonra, civcivler, sessiz bir gıcırtıyla kanıtlandığı gibi
doğarlar. Bu andan itibaren, evi düzenli olarak izlemeniz gerekir
(mümkünse, strese neden olmamak için kadın tarafından fark edilmeden
yapın). Muayene sırasında çatlamış bir yumurta bulursanız, çatlağı
toksik olmayan vernik ile örtün. Bazen civciv kaydedilir.
Civcivlerin doğumu yaklaşık olarak 2 günde bir gerçekleşir. Onlar kör,
çıplak ve tamamen çaresizce çıkıyorlar. Dişi yavruları, kendi özel
bezlerinden sıyrılan özel bir karışım kullanarak kendi başına besler.
6 hafta sonra, zaten güçlü olan piliçler evden ayrılmaya başlar.
Ebeveynleri hala bir süre onları besliyorlar, ancak kafesin altında
daima yiyecek olmalı.
Papağan türleri ve özellikleri nedir? İşte konuşan papağan isimleri
Latince Psittaciformes olarak bilinen Papağansılar, kuş sınıfına dahil
birtakım olarak kabul edilmektedir. Bu takıma dahil olan kuşlar oldukça
karakteristik fiziki özellikler taşımaktadır. Bu kapsamda papağanların
baş kısmı büyük ve gagları da alın kemiğine bağlı haldedir. Tırnakları
besini taşıyabilmek için yakalayıcı özellik taşımaktadır ve genellikle
ağaç dallarına tutunmalarını sağlamaktadır.
Papağanlar, kuşlar arasında beyinleri en çok gelişmiş olan gruptur. Bu
sebeple de duydukları sesi kolayca taklit edebilirler. Fiziki açıdan
oldukça güzel tüy ve renklere sahip oldukları için de genellikle evlerde
beslenirler.
PAPAĞAN TÜRLERİ VE ÖZELLİKLERİ
Papağanlar, insanlara cevap vermesi ve onların sesini taklit etmesi ile
kuş cinsleri arasında oldukça büyük bir ünün sahibidir. Binlerce yıldır
evcil hayvan olarak beslenen papağanların çok sayıda çeşidi
bulunmaktadır. Dünyada en fazla beslenen papağan türleri ve bu türe ait
belli başlı özellikler aşağıda listelenmiştir.Afrika Gri Papağanı: Diğer
adı Jako olan, Afrika gri papağanı evde en fazla beslenen türdür. Orta
büyüklüktedir ve türünün en zeki örneği olarak kabul edilmektedir. Bu
papağan türü, 1500’den fazla sözcüğü ezberleyebilme ve karşısındakini
taklit edebilme yeteneğine sahiptir.
Sultan Papağanı:Dünyanın en ünlü ikinci evcil kuşu olan sultan papağanı,
özellikle ıslık çalma konusunda oldukça yeteneklidir. Bu türe ait
papağanlar, dış görünüşleri ile sempati kazanmakta ve bakım konusunda da
zorluk çıkarmamaktadır. Sultan papağanının asıl yaşam alanı Avustralya
olmakla birlikte ömürleri en fazla 35 yıldır.
Cennet Papağanı:Aşk kuşu olarak da bilinen cennet papağanı, Afrika
Kıtası’nda yetişen bir türdür. Aşk kuşu, diğer papağanlardan farklı
olarak konuşma yeteneğine sahip değildir. Üstelik boyutları da 15
santimetreyi pek geçmemektedir. Cennet papağanı hem küçük hem de uysal
olması sebebi ile ilk kez kuş besleyecekler için oldukça iyi bir
seçenektir.
Sülfür Kakadu Papağanı:Endonezya’da görülen Sülfür Kakadu Papağanı,
oldukça ilgi ve sevgi bekleyen bir türdür. Bu papağan, konuşma
yeteneğine sahiptir ancak yalnızca çok mutlu olduğu zamanlarda konuşmayı
tercih etmektedir. Konuşmaları ise genellikle çığlık atmakla eş
değerdir. Bu sebeple evde beslenmek için pek uygun değildir. Sülfür
kakadu papağanı, iri boyutları ve renkli tüyleri ile kolayca ayırt
edilebilmektedir.
Caique Papağanı:Küçük papağan türleri arasında yer alan Caique, enerjili
halleri ile dikkat çekmektedir. Amazon Havza’sında yaşayan bu tür,
etrafta dolaşmayı ve sırtıyla oynanmasını çok sevmektedir. Caique
papağanı, siyah başlı ya da beyaz karınlı olmak üzere iki farklı fizikte
bulunmaktadır.
Şahin Başlı Papağan:Diğer ismi Red-fan olan şahin başlı papağan, ismini
boynunda yer alan tüylerden almaktadır. Bu tüyler papağanı, bir şahin
gibi göstermektedir. Amazon Havza’sında yaşayan bu tür, yaklaşık 40 sene
yaşayabilmektedir.
KONUŞAN PAPAĞAN İSİMLERİ
Papağanlar, sesleri taklit edebilme yetenekleri ile dikkat çeken bir kuş
türüdür. Ancak papağan ailesinde yer alan her kuş konuşma konusunda
aynı yeteneğe sahip değildir. Bunlardan bazıları daha fazla kelime
söyleyebilirken, bazıları da hiç konuşmamaktadır. En çok konuşan papağan
türleri ise; Amazon Papağanları, Lori Papağanı, Kakadu Papağanı, Afrika
Gri Papağanı, Muhabbet Kuşları, Cennet Papağanı, Ara Papağanı ve Sultan
Papağanıdır.
PAPAĞANLARDA BESLENME
Papağanların besleneme alışkanlıkları ve ihtiyaçları türlerine göre
değişkenlik göstermektedir. Ancak papağanlar beslenme ihtiyaçlarına göre
tohum- çekirdek ağırlıklı beslenenler ve meyve – sebze ağırlıklı
beslenenler olmak üzere iki gruba toplanmaktadır.
Tohum ağırlıklı beslenen papağan türleri, yiyecek ihtiyaçlarının %70’ini
tohumlardan karşılamaktadır. Geri kalan kısım ise meyve ve sebzelerden
alınmaktadır. Sultan papağanı, muhabbet kuşları, sevda papağanı ve
Hindistan papağanı tohum ağırlıklı beslenen türler arasında yer
almaktadır.
Afrika gri papağanı, sülfür kakadu, ara papağanı ve Senegal papağanları
sebze ve meyve ağırlıklı beslenen türler arasında yer almaktadır. Bu
beslenme şeklindeki kuşlar besin ihtiyacının yarısından fazlasını meyve
ve sebzeleri tüketerek sağlamaktadır.
Papağanlar, bazı yiyecek türlerinden oldukça fazla etkilenmektedir.
Özellikle vücutta toksin olarak tanınan bu yiyecekler, papağanın ölümüne
bile neden olabilmektedir. Avakado, kafein, tütün, süt, çikolata, kiraz
ve şeftali çekirdeği, mantar ve soğan; papağana asla verilmemesi
gereken yiyecekler arasında yer almaktadır.
PAPAĞANLARDA CİNSİYET ANLAMANIN YOLLARI
Bir papağanın cinsiyetini anlayabilmenin en kolay yolu, yumurtlama
dönemini takip etmektir. Papağanın yumurtlaması, cinsiyetinin dişi
olduğu manasına gelmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta
papağanlarda olgunlaşmanın 3 sene sürdüğüdür. Yani dişi bir papağan
ortalama 3 yaşında yumurtlamaya başlamaktadır.
Papağanların ötme biçimi arasındaki farklılıklarda cinsiyeti belirlemeye
yardımcı olmaktadır. Bu kapsamda erkek papağanların dişi papağanlara
nazaran daha melodik bir şekilde öttüğü kabul edilmektedir. Ötüş
şeklindeki bu fark en net Sultan Papağanlarında fark edilebilmektedir.
Ancak sadece ötmesine bakılarak papağanın cinsiyeti hakkında net bir
sonuca ulaşılamamaktadır.
Bazı papağan türlerinde dişi ve erkek türlerin tüyleri arasında bariz
bir farklılık bulunmaktadır. Afrika Gri Papağanı tüyleri incelendiğinde
cinsiyeti hakkında bilgi edinilebilen cinsler arasında yer almaktadır.
Buna göre; bu türün erkek papağanının yanağındaki turuncu benekler,
dişisine kıyasla daha büyük ve belirgindir.
Bir papağanın cinsiyeti; yumurtlama dönemi, ötme karakteri ve tüy
özelliklerine bakılarak tahmin edilebilmektedir. Ancak bu yollardan
hiçbiri kesin bir sonuç vermemektedir. Papağanların cinsiyeti hakkındaki
net bilgiye ancak bir DNA testi ile ulaşılabilmektedir. DNA testi, dişi
ve erkek kuşların eşey kromozomlarına bakarak en net bilgiye
ulaşabilmektedir.
GirişSonyıllardaKuşGribi(Avianinfluenza)yüzündenhaketmediğişekildetoplukatliamauğrayangüvercinlerleinsanoğlunundostluğu,haberleşmeninengüvenlivesüratliyapılmasınıngerektiğineinanıldığıgündenbuyanasürmüştür(Çerçi,2003;Lanneau,2006).Dünyada300’denfazlaırkıolangüvercinleroldukçasüratliuçarveaniyöndeğiştirebilirler.Postagüvercinlerisaatte70kmsüratyapabilir.Dişigüvercinyuvayagenellikleikiyumurtabırakır.Yıldayaklaşıkolarak3-6kezkuluçkayayatabilirler.Kuluçkasüresi17günsürer.Yavruyetiştirmesüresiise23-25gündür.Yavrularancak30-35günlükoluncakorkusuzcauçupanavebabalarındanbağımsızolarakhareketedebilir(Kiziroğlu,2000;www.guvercinbirligi.com,2011).Sağlıklı
ve verimli bir güvercin yetiştiriciliği yapabilmek için, öncelikle
güvercinlerin yaşayacağı uygun yaşam ortamının sağlanması gerekir.
Ancak bu ideal ortamı sağlamak için,bu şartların tümünün bir arada
bulunması gerekir. Bunlardan birisi eksik olursa, güvercinin ilk önce
verimi düşer, ardından sağlığı olumsuz etkilenir ve nihayetinde
ölür(Türedi,2006;Mosca,2011b).Bu derlemede güvercin
yetiştiriciliğine ilişkin bazı temel konular verilmeye çalışılmıştır.
Böylece güvercin yetiştiriciliği konusunda çalışmak isteyebilecekler
için yetersiz olan Türkçe kaynaklara destek
olunacaktır.BarınakGüvercinler için barınak söz konusu olunca akla
çeşitli şekillerde yuvalar, kafesler ve kümesler gelir. Bu
barınaklar, kişinin maddi olanakları elverdiğince çeşitli ebat ve
şekillerde olabilir. Burada önemli olan, güvercin için ideal barınma
ortamının sağlanmasıdır. Güvercinbarınakları evin bir bölümü, bahçe,
tavan arası, damve teras gibi herhangi bir uygun ortamda
kurulabilir(Mosca,2011a). Bahçe, dam ve teras gibi açık
ortamlarda kurulan kümeslerin tabanını yerden kesmek ve bir
miktar yüksekte inşa etmek, kümes tabanının kuru kalması ve mikropların
üremesini engelleyici işlev görür.Güvercin yetiştiricilerinin özen
göstermediği bir detay, yüksek paralar harcayıp güvercinlerini
satın aldıkları halde, onların barınacağı barınağı çok ucuz ve
kalitesiz malzemelerden yapmalarıdır. Barınakta güvercinler için yeterli
alanın planlanması önemli bir konudur(Bozkır,2006). Her
yetiştirici belli bir alanda maksimum Derleme
Güvercinlerde Bazı Temel Bakım ve Besleme KurallarıHayvansal Üretim
53(1), 201245güvercin yetiştirmek ister, çünkü bu durumda masraflar
azalır. Ancak masrafı azaltmak uğruna, belli bir alana gereğinden
fazla güvercin koymak, güvercinlerin verimini ve sağlığını
olumsuz etkiler(Savaş,2006a; 2006b). Güvercin barınakları
planlanırken, çok değerli olan güvercin gübresinin zayiedilmesi
önlenmelidir. Osmanlılar zamanında “koğa” adı verilen güvercin
gübreleri önemli bir ihraç maddesi idi. Osmanlı arşiv belgeleri, yurt
dışına ihraç edilen güvercin gübresinden önemli miktarda gelir
sağlandığını ortaya koymaktadır.Yurt içinde tüketilen güvercin
gübresi ise Kapadokya bölgesindeki üzüm bağları, Kayseri yöresinde
boya sanayinde kullanılan cehri bitkisi üretiminde,
Diyarbakıryöresindeki karpuz üretiminde kullanılmıştır. Güvercin gübresi
üretmek için özel şekilde tasarımve inşa edilen yapılara Kayseri’de
“güvercinlik”, Diyarbakır’da ise “boranhane” adı verilmekte idi
(Karagöz, 1999;Gülyaz, 2000;Büyükmıhçı,2006).IşıkBarınakları kurarken,
cephesini en fazla güneş ışığıalacak şekilde ayarlamak
önemlidir. Bu yüzden eğer ortam uygun ise, barınağın ön cephesi
güney veya güneydoğu yönüne bakmalıdır. Eğer güvercinler evin bir
bölümü veya çatı gibi kapalı bir yerde ise, o zaman güvercinin
bulunduğu ortamın güneye veya güneydoğu cephesine bakmasına dikkat
edilmelidir. Böylece sabahın ilk ışıklarının güvercinler üzerine
düşmesi sağlanmış olur. Bunun en önemli faydası, gece boyunca soğumuş
olan kümesinkısa zamanda ısınmasıdır(Mosca,2011c). Güvercinlerin
bulunduğu barınağın güneşi en fazla alacak şekilde planlanmasının başka
bir önemi de, özellikle yavrular içindir. Büyüme hormonunun
salgılanabilmesi için esansiyel olan D vitamini organizma tarafından
ancak güneş ışığı altındasentezlenebilir. Böylece büyüme ideal
hızda olur (Yılmaz,2008). Ayrıca güneş gören ortamlarda, havadaki
nispi nem ve zemindeki ıslaklık kısa sürede normal seviye iner. Bu
ise, ortamdaki mikropların üremesini engelleyici etki yapar.
SıcaklıkGüvercinlerin barınaklarındaki sıcaklık ne olmalıdır sorusu
önemlidir. Bu sorunun en basit cevabı, insanın rahat ettiği iklim
şartlarında güvercinler de rahat eder. Bu yüzden çok soğuk
havalarda, güvercinlerin fazla üşümesinin önüne geçilmeli; çok
sıcak havalarda ise barınak içi serinletecek önlemler
alınmalıdır. Soğuk havalarda gereksiz yere kapı ve pencere açmamak dahi
yeterli bir önlem olabilir. Aşırı sıcak havalarda karşılıklı pencere
açarak hava cereyanı sağlamak, barınağın önüne gölgelik yapmak
gibi önlemler pratik çözüm çareleri olarak
düşünülebilir(Mosca,2011a).NemAşırı nem güvercin barınaklarında
mikrop üremesini kolaylaştırır. Nem oranının normalden az olması
ise, tozlanmayı artırır ve güvercinlerde bir takım solunum yolu başta
olmak üzere, bazı rahatsızlıklarınçıkmasına neden olur(Türkyılmaz,2008).
Güvercin barınaklarındave yaşadıkları diğer ortamlardaki nem oranının
uygun değerlerde olması, başarılı bir güvercin yetiştiriciliği için
gereklidir (Mosca,2011a).HavalandırmaHavalandırmanınbarınaklarda
sağlanması nispeten zordur. Çünkü havalandırma için barınağın
penceresi veya bir kısmı açıldığında, hava şartlarının soğuk
olduğu zamanlarda barınağın iç sıcaklığını ayarlamak zorlaşır.
Sıcaklığı artırmak için barınak kapalı tutulduğu zaman ise barınak
içi ortamhavasız kalır. Bu ise güvercinlerin sağlığını direkt
olarak etkileyen bir durumdur. Bu olumsuz durumu ortadan kaldırmak
için en pratik çözüm, barınağın rüzgâralmayan bir cephesine
elektrikle çalışan herhangi bir havalandırma fanı veya
aspiratör/vantilatör yerleştirmektir.Ayrıca barınağın tavanında
açılacak uygun büyüklükte bir baca ilebarınakta istenmeyen CO2, zararlı
ve zehirli gazlarile kötü kokuların dışarıya çıkması sağlanmalıdır.
Dikkat edilmesi gereken en önemlikonu, havalandırma sağlarken,
barınak içindehava cereyanımeydanagetirmemektir. Hava cereyanıkuşların
hastalanmalarına yol açabilir(Öncel ve ark.,2001).Barınak
hijyeniBarınakta sağlıklı bir ortam sağlamak için barınak
temizliği ve dezenfeksiyonu birlikte ve sık sık yapılmalıdır. Kimi
yetiştiriciler güvercin barınaklarını her gün veya birkaç günde
bir temizlemektedir. Bazı yetiştiriciler“güvercin dışkılarını
temizlemediğim zaman,kümes daha sıcak vegüvercinler daha sağlıklı
oluyor” gerekçesi ile güvercin dışkılarını olduğu gibi bırakırlar.
Bilimsel ve modern bir güvercin yetiştiriciliğinde böyle bir
uygulamanın yeri olmamalıdır. Güvercin dışkı ve yem artıklarından
meydana gelen yığının barınak içinde kalması, mikropların üremesi
için çok uygun birortam doğurur. Bu yüzden güvercin barınakları günlük,
günlük olmasa da iki günde bir temizlenmelidir.Eğer güvercin
sahibinin diğer işlerinin yoğunluğu nedeni ile taban temizliği sık
sık yapılamıyorsa, uygulanması gereken en
YılmazHayvansal Üretim 53(1), 201246kısa yol, barınak tabanına
ızgara sistemi yapmak ve güvercinler ile barınak tabanında
biriken dışkı ve artıkların temasını kesmektir.(Metiner,2007)Yavru
bakımıGüvercinlerde kuluçka süresi ortalama 17 gündür(Petek,2004).
Bu sürenin sonundayumurtadan çıkan güvercin yavrularınınilk hafta
gözleri kapalıdır. Vücutlarında telekli tüy yerine, hav tüyüolarak
adlandırılantüyler bulunur. Yavrularyumurtadan çıktıklarında kendi
başlarına beslenemezler. Yeni yumurtadan çıkmış yavru ilk hafta,
ana ve babanın kursağındasalgılanan, yöreleregöre değişik adlarla
anılsa da, genellikle Anadolu’da maya olarak adlandırılan bir besin
ile beslenirler. Bu besinebilimsel literatürde“kursak sütü”
yada“güvercin sütü” adı
verilir(Anonim,1986;Anonim,1992a;Anonim,1992b;Anonim,1993a;Anonim,1993b;Petek,2004).Dahasonra
yavrulara, yavaş yavaş ana ve babanın kursağında ıslatılmış dane
yemverilmeye başlanır.Yavru döneminde ebeveynlerinbeslenmesine özen
göstermek gereklidir. Her ikisi de sabah ve akşam olmak üzere,günde
iki kez yemlenmelidir(Bozkır,2006).İlk hafta kursak sütü ile beslemenin
bitmesine paralel olarak, yavrulartüylenmeyebaşlar. İkinci hafta
boyunca, yemleri kursakta ıslatıp, yavruya verme süreci devam eder.
Yavrular iki haftalık olunca,yavruların önlerine yiyebilecekleri
incelik ve kalitedeyem bırakılmalıdır. Yemyemeye başlayanyavruların
önünde, yemi ile birlikte mutlakayeterli miktarda su da
bulunmalıdır(Bozkır,2006).BeslemeGüvercinlerin diğer evcil çiftlik
hayvanlarına göre daha ufak yapılı olması ve az yem tüketmesi
nedeni ileyemlerinin hazır alınmasında veya en azından yemler
bilgisi, besin maddeleri, rasyon yapım tekniği gibi lisans derslerini
almış yetkili birine yemin hazırlatılmasında veya danışılmasında
büyük fayda vardır. Çünkü yem rasyonlarında ideal karışımın
hazırlanması ve enerji değeri, ham protein, ham selüloz, ham
kül, mineral maddeler gibi hayati öneme sahip kriterlerin
tutturulması, yavruların ideal bir büyüme sağlaması, yetişkin
kuşların ise sağlıklı olarak hayatını devam ettirmesi bakımından
önemlidir (Öncel ve ark.,2001). Örneğin yem karışımı hazırlanırken
hububat türü enerji maddelerinin rasyona fazla eklenmesi
sonucunda bilhassa yetişkin kuşlarda yağlanma problemi
görülebilirYem karışımında protein içeren baklagillerinaz katılmasıise,
yemde proteinin ideal değerden az olmasına yol açar ve yavru ve
genç kuşlara böyle bir yem maddesinin verilmesi durumunda, sağlıklı
bir büyümeden bahsedilemez. Yem karşımı hazırlanırken kalsiyum
kaynağı olarak kullanılan mermer tozunun az katılması durumunda, genç
hayvanların kemik gelişimi geri kalacağı gibi, yumurtlama sezonuna
girecek dişi kuşların ise yumurta verimlerinin düşmesine neden olur.
Çünkü yumurta kabuğunun ana maddesi kalsiyumdur(Yılmaz,2008). Hasta
ve yaralı bakımıHasta ve yaralı kuş için ilk önce yapılacak iş, yara
veya hastalığını teşhis ve tedavi yoluna gitmektir. Daha sonra kuşu
barınakta mümkün olan en sessiz, tenha ve güvenli köşeye
yerleştirmelidir. Kuşun yerleştirildiği yer ayrıca barınağın en sıcak
bölgesi olmalıdır.Çünkü hasta ve yaralı kuşlar düşük
sıcaklıklardan daha kolay etkilenirler. Hasta ve yaralı kuşun
hareket yeteneği kısıtlı olduğundan, diğer kuşların ve barınağa
girmesi muhtemel diğer zararlı hayvanların zararından korumak
önemlidir. Yiyeceğinin ve suyunun temiz olmasına dikkat
edilmelidir. Ayrıca hareket kabiliyetinin kısıtlı olması dikkate
alınarak, hasta veya yaralı kuşun yiyecek ve suya çok kolaylıkla
uzanabilecek bir pozisyonda olmasına dikkat edilmelidir (Branson ve
ark., 1994).Etçi güvercin yetiştiriciliğiTürkiye’de alışılmış bir
uygulama olmasa da, zamanında Osmanlı padişahlarının menüsünde
saygın bir yeri olan güvercinlerin, gelecekteTürkiye’de yine bir
gıda maddesiolabilecekleri
düşünülmelidir(Haydaroğlu,2003;Bilgin,2004;Işın,2009;Keskin,2010).
Günümüzdeyurt dışında,büyük çapta etlik güvercin yetiştiriciliği
yapanülkeler bulunmaktadır(Sarıca ve ark.,2003). Güvercin gelecekte,
stratejik bir gıda maddesi konumuna gelebilir.Çünkü güvercin kuş
türleri içinde en hızlı büyüyen türdür. Güvercinin kuluçka süresi
oldukça kısa olup, ortalama 17 gündür (Petek,2004).Bir çift güvercinden
bir yılda 10-14 yavru büyütülebilmektedir. Yavru güvercinler 26-30
günlük yaşta 500 gr canlı ağırlığa ulaşmakta ve
pazarlanmaktadır.ABD’nde “squab production” olarak adlandırılan etçi
güvercin yetiştiriciliği en yaygın olarak Victoria Eyaletinde
yapılmaktadır. Etçi güvercin yetiştiriciliği özellikle İtalya,
Fransa, Belçika ve Macaristan gibi bazı Avrupa ülkelerinde
yaygındır. ABD’nde güvercin ıslahına ilişkin ilk çalışmalar 1901 yılında
gerçekleştirilmiş, 1902 yılında ise 1.000 başlık ilk etçi güvercin
yetiştirme çiftliği kurulmuştur. 1907 yılında ise bu tip etçi
güvercin yetiştiren işletmelerin sayısı 100’ü bulmuştur(Sarıca ve
ark.,2003).En yaygın etçi güvercin ırkları olarak King, Carneau,
Güvercinlerde Bazı Temel Bakım ve Besleme KurallarıHayvansal Üretim
53(1), 201247Mondaine, Renkli Teksas ve Homer (Posta/Yarış)
sayılabilir. King ırkı geniş göğsü ve yüksek döl verimi ila
tanınmıştır. Ergin canlı ağırlık ortalama 800 gr
civarındadır.Carneau ırkının anavatanıFransa’dır ve ergin canlı
ağırlık yaklaşık olarak 650-700 gr civarındadır. Mondaine ırkı
Fransa ve İsviçre kökenli olarak bildirilmiştir ve minimum ergin
canlı ağırlık dişilerde 800 gr, erkeklerde 900 gr civarındadır. Bakım
ve besleme durumuna göre canlı ağırlık oldukça yukarılara
çıkabilmektedir. Renkli Teksas güvercini 1950’li yıllarda ABD’nde
renkli King ile Mondaine ırklarının melezlenmesi ile elde
edilmiş bir güvercin ırkıdır. Ergin canlı ağırlık 600-900 gr
arasında değişmektedir. Homer ırkı Türkiye’deposta veya yarış güvercini
olarak tanınan bir güvercin ırkıdır. Hızlı büyüme, yüksek yemden
yararlanma kapasitesi ve ağır yapılı vücutları ile en popüler etçi
güvercin ırklarındandır (Sarıca ve ark.,2003). Gıda
gereksinimininsürekliarttığı dünyada etçi güvercin yetiştiriciliği
öncelikle zooteknistler tarafından üzerinde durulması gereken konulardan
birisidir. SonuçBaşarılı bir güvercin yetiştiriciliği yapabilmek
için, öncelikle hayvanların yaşayacağı en uygun yetiştirme
şartlarının hayvanlar için sağlanması gereklidir. Bu yapılmadığı
takdirde önce hayvanların çeşitli verimlerinde düşme görülür, daha
sonraki aşamada ise çeşitli rahatsızlıklar ve peşindenölüm
gelebilir. Güvercinlerin öncelikle barınaklarının iyi planlanması,
içinde gerekli donanımların sağlanması gerekir. Barınak içinde ışık,
sıcaklık, nem, havalandırma gibi hayvanlar için hayati öneme sahip
faktörler en uygun şartlarda sağlanmalıdır. Bu şartlar
sağlandıktan sonra diğer önemli bir konu sağlığa
uygunlukkonusudur. Hijyen korumaya yönelik tedbirler alınmalı ve
böylece çıkması muhtemel hastalıklar önlenmelidir. Barınak içinde
uygun yaşama şartları sağlanan güvercinlerde diğer önemli bir konu
ideal beslemenin yapılmasıdır. İdeal bir besleme yapmanın yolu,
dengeli bir rasyon hazırlamaktan geçer. Bir rasyonun temel
öğeleri olan enerji sağlayan hububatlar, protein sağlayan baklagil ile
mermer tozu, tuz, vitamin ve mineral gibi diğer öğeler dengeli
bir oranda yeme katılmalıdır. Güvercin hızlı büyüyen bir kuş
türüdür vegelecekte güvercin etçi hayvan materyali olarak önem
kazanabilir TeşekkürÇalışmalarımda her zaman yanımda olan ve beni
yönlendiren doktora hocam Prof. Dr. Mehmet Ertuğrul (Ankara
Üniversitesi) ile her zaman tavsiyelerde ve
Dünyanın en pahalı kuşları
Kuşçuluk, bazı kişiler için hobi hatta bir tutku. Kuşlar besleniyor,
satın alınıyor, yeni türler üretilmeye çalışılıyor. Ancak bu hobi, pek
ucuz değil. İşte el yakan o kuşlar…
1- SÜMBÜL AMERİKAN PAPAĞANI
Anayurdu Güney Amerika olan bu papağan türünün en büyük özelliği
diğerlerine göre konuşma kabiliyetinin daha yüksek olmasıdır. Fiyatları
ise 10.000 ile 30.000 arasında değişiyor.
2- SEREMA
Bu türün kökeni Malezya’ya dayanıyor özelliği ise bodur olmaları. Fiyatı ise yaklaşık olarak 17.000 TL.
3- PALMİYE KAKADU
Bu kuşun en büyük özelliği kızdıkları zaman yüzündeki kırmızı noktanın
maviye dönüşmesidir. Fiyatı ise yaklaşık olarak 32.000 TL dir.
4- TAKLACI GÜVERCİN
Türkiye’de de çok fazla meraklısı bulunan güvercinlerin cinsine göre
fiyatları değişiyor. Bu güvercinimizin fiyatı ise 13.000 TL dir.
5- BOLT
İsmini dünyanın en hızlı insanını Usain Bolt’ dan alan bu güvercin
dünyanın en pahalı kuşu unvanını elinde taşıyor. Belçika’da düzenlenen
açık artırmada Çinli bir iş adamının aldığı güvercinin fiyatı 850.000
TL’dir. Evet, yanlış okumadınız, onun bu kadar pahalı olasının sebebi
ise yarışçı güvercin olmasıdır.
SÜS HOROZU
Fiyatı yaklaşık olarak 15.000 TL olan bu horozlar Bursa’da yetiştiriliyorlar.
TUKAN
Gagası neredeyse vücudu kadar olan bu papağınımsı kuşun ana vatanı Güney Meksika. Fiyatı ise 25.000 TL.