
Namazda Denge Ve Düzen Yani Tadil-i Erkan Ne Demektir? Tadil-i Erkana Riayet Etmek Nasıl Olur?
SORU: Namazda tadil-i erkan ne demektir? Tadil-i erkana riayet etmek nasıl olur?
CEVAP: Tadil-i
erkan, Namaz kılarken acele etmeden, hareketleri yavaş ve sakince
yapmaktır. Yani namazda rükû, rükûdan sonra ayakta durma, secde ve iki
secde arasındaki oturmanın hakkını vererek, tam bir sukûnet içinde ve
yerli yerinde tam olarak yapmak demektir.
Örneğin rükuya eğilir eğilmez hemen kalkılmaz. Rükudan kalkınca biraz
beklemek belini dik tutmak gerekir. Secdeden kalkınca da öyle. Bunlara
tadil-i erkan denir.
Tadil-i erkan’a riayet’in ölçüsü rüknler arasında Sübhânallah diyecek
kadar durmaktan ibarettir. Buna göre, meselâ rükûdan doğrulduktan sonra
dimdik ayakta durup, en az sübhânallah diyecek kadar beklemek ve daha
sonra secdeye gitmek, secdeler arasında da en az sübhânallah diyecek
kadar oturmak gerekmektedir.
Namazda, özellikle rükûdan sonra ayakta durma ve secdeden sonra oturma
konusunda dikkatli olmak gerekmektedir. Çünkü bunlar hafif olarak hemen
geçiştiriverilen yerlerdir. Buralarda hiçbir şey okunmasa dahi, bir
tesbîha miktarı susarak durulmalıdır. Bu kadar durulmaz ise, namazı
bozulmamakla beraber kişi günahkâr olur (Tahtâvî, a.g.e., s. 201).
Allah Teâlâ Kur’an’da, Hz. Peygamber (s.a.s) de hadislerinde namazların gerektiği gibi kılınmasını özellikle belirtmiştir.
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:
“Namaza kalktığın zaman önce güzelce abdestini al. Sonra Kıble’ye dön,
tekbir al ve sonra Kur’an’dan bildiklerinden kolayına geleni oku. Sonra
tatmin (âzâların sâkin) oluncaya kadar rükû yap. Sonra rükûdan kalk ve
(âzâların sâkin oluncaya kadar) dimdik ayakta dur. Sonra tatmin oluncaya
kadar secde yap, sonra secdeden kalk ve tatmin oluncaya kadar (iki
secde arasında) otur. Sonra namazlarının hepsini bu şekilde kıl.
(Buhârî-Müslim-Ebû Dâvûd-Tirmizî-Nesâî-İbni Mâce)
—————
Namazda rükû,rükûdan sonra ayakta durma, secde ve iki secde arasındaki
oturmanın hakkını vererek, tam bir sukûnet içinde ve yerli yerinde
mutmain olarak yapmaya Tadili Erkan denir.
Ta’dil, düzeltmek, kuvvetlendirmek demektir. Erkân ise “rükn” ün
çoğuludur. Kelime anlamlarıyla ta’dil-i erkân, rükünlerin yerli yerinde
yapılmasını ifade etmektedir.
Allah Teâlâ Kur’an’da, Hz. Peygamber’de hadislerinde namazların
gerektiği gibi kılınmasını özellikle belirtmiştir. Kur’an, namaz kılmayı
ifade için “namaz kılmak” anlamına gelen “salla” fiili yerine “ekame”
fiilini tercih etmiştir ki, bu kelime “hakkını vererek yapmak” anlamına
gelmektedir. Hz. Peygamber de pek çok hadisinde bu konuyu işlemiştir.
Ebû Hureyre’in rivâyetine göre bir gün Hz. Peygamber mescide girdi. O
arada bir adam daha mescide girdi ve namaz kıldı. Sonra Hz. Peygambere
gelerek selâm verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Dön ve namazını kıl;
çünkü sen namaz kılmadın” buyurdu. Bir başka hadisinde Hz. Peygamber:
Rükû ve secdeleri tamamlayın” buyrulmuştur. Diğer bir rivâyette de “Rükû
ve secdelerinizi güzel yapın” buyurulmuştur.
Teberanî’nin el-Kebr’indeki bir hadise göre Hz. Peygamber namaz kılarken
rükûyu tam yapmayın, secdeye de yatıp kalkan bir adamı görünce: “Şu
adam bu hal,i üzere ölse Muhammed milleti dışında ölmüş olurdu” buyurdu.
Huzeyfe rükû ve secdelerini tam yapmayan bir adamı gördü ve adam namazı
bitirince, namazının olmadığını, eğer ölmül olsa, sünnet üzere
ölmeyeceğini; bir başka rivâyette de, Hz. Muhammed’in yaratıldığı
fıtratın dışında bir fıtrat üzere ölmüş olcağını hatırlattı. Ayrıca Hz.
Peygamber ahrette kişinin ilk sorguya çekileceği ibadetin namaz olduğunu
haber vermektedir. Eğer namazı düzgün ise felah bulmuş, kurtulmuştur.
Eğer namaz konusunda başarısız olmuş ise, hüsrana uğramıştır.
Delâleti zannî olsa da, bu hadislerin bütünü ele alındığında, neredeyse
delâleti kat’î gibi görünmektedir. Bu nasslardan yola çıkan İmam Mâlik,
İmam Şâfiî, Ahöed b. Hanbel, İmam Ebû Yûsuf gibi fukahanın çoğunluğu
ta’dil-i erkanın farz olduğu görüşündedirler. İmam Ebû Yusuf gibi
fukahanın çoğunluğu tadili erkanın farz olduğu görüşündedir.İmam Ebu
Hanife ve İmam Muhammed’e göre ise, tadili erkan vaciptir.Muhakkik
fukaha da bu görüşü tercih etmiştir.Bir gruba göre de tadili erkan
vacibe yakın sünnet-i müekkededir.
Ancak İbnül Hümam’ın naklettiğine göre, İmam Muhammed ve Ebu Hanife’nin
bu konudaki görüşlerinin Ebu Yusuf’un görüşüne benzediğini bildiren bir
rivayeti vardır.Nitekim İmam Muhammed’e rüku ve sücudda itidalin terki
sorulduğunda “namazın caiz olmadığından korkarım” diye cevap
vermiştir.Tercih edilen ve muteber olan görüş İmam Azam ile İmam
Muhammed’e göre tadili erkanın vacip olduğu olduğudur.
Tadili erkanın farz olduğunu söyleyen fukahaya göre bunun terki halinde
namaz batıl olur ve tadili erkana riayet ederek yeniden kılmak
gerekir.Vacip olduğunu söyleyenlere göre ise sehv secdesi gerekmektedir.
Tadili erkana riayetin ölçüsü rüknler arasında Sübhanallah diyecek kadar
durmaktan ibarettir.Buna göre, mesela rükudan doğrulduktan sonra dimdik
ayakta durup, en az sübhanallah diyecek kadar beklemek ve daha sonra
secdeye gitmek, secdeler arasında da en az sübhanallah diyecek kadar
oturmak gerekmektedir.
Hanefilerden bazıları rüku ve secdelerde i’tidale riayet etmeyenin
namazını iade etmesi gerektiği görüşündedir.Diğer bazısı da tadili
erkanın sehven terki halinde sehiv secdesi,kasten terki halinde ise
namazın iadesi gerektiği görüşündedir.
Tadili erkana riayet etmeksizin kılınan namaz,sıfatındaki noksanlık
sebebiyle kasır(eksik) edadır.Kasır eda ile ödenmiş yükümlülükteki
eksiklik, misli varsa misliyle telafi edilir.Eğer yoksa noksan olanın
hükmü sakıt olur ve noksanlıktan dolayı günah terettüp eder.Tadili
erkanın misli olmadığından misli ile telafisi mümkün değildir.
Namazda, özellikle rükudan sonra ayakta durma ve secdeden sonra oturma
konusunda dikkatli olmak gerekmektedir.Çünkü bunlar hafif olarak hemen
geçiştiriverilen yerlerdir.Buralarda hiçbir şey okunmasa dahi, bir
tesbiha miktarı susarak durulmalıdır.Bu kadar durulmaz ise, namazı
bozulmamakla beraber kişi günahkar olur.
————-
Tadili Erkan ne demek ve nasıl yapılır
Namazın rükunlarını birbirine eşit ve denk bir şekilde yapmaya ta’dîl, namazın içindeki farzlara rükun ve çoğuluna erkân denir.
Ta’dil-i erkân, namazın rükünlerini yerli yerinde ve sırasına uygun
yapmaktır. Başka bir söyleyişle kıyamda iken dosdoğru, rükûda iken
dümdüz, rükûdan kalkınca beli iyice doğrultup “sübhanallah” diyecek
kadar durmak, iki secde arasında yine bir teşbih miktarı kadar oturmak,
kısacası her rüknü gerektirdiği gibi yapmaktır.
Öyleyse Allah’ın huzurunda olduğumuzu düşünerek. Acele etmeden sükûnet içerisinde namazlarımızı kılmalıyız.
Allah Teâlâ: “Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler” (Mü”minûn 23/ 2) buyurur.
Ta’dîl-i erkân nasıl yapılır?
Namazın içinde beş yerde ta’dîl-i erkân vardır; 1-Rükûda 2-Kavmede
3-Birinci secdede 4-Celsede 5-İkinci secdede. Namazı ta’dîl-i erkân ile
güzelce kılabilmek için,
Rükû ve secdelerde acele etmeyip âzâların tam sakinleşmesini beklemeli
ve en az bir defa tesbih edecek kadar beklemelidir. Rükûdan doğrulup
ayağa kalkmaya kavme ve iki secde arasında biraz oturmaya da celse
denir. Kavmede acele etmeyip ayakta biraz dimdik durmalı ve celsede de
biraz oturup iki secdeyi hemen peşi peşine yapmamalıdır.
Daha fazla yük taşıyacağı için, çok katlı binaların direkleri daha kalın
demirlerle ve daha kaliteli betonlarla güçlendirildiği gibi, dinin
direği olan ve dini taşıyacak olan namazın da ta’dîl-i erkân ile daha
fazla güçlendirilmesi zorunludur. Aksi halde binalar çöktüğü gibi din de
çöker ve altında kalan insanların hem mânevî hayatı hem de gelecekleri
söner.
Ta’dil-i Erkan ile ilgili Hadisler
Resulullah (sav) buyurdular ki: ‘Sizden biri, rükü ve secdelerde belini (tam olarak) doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz.’
Ravi: Ebu Mes’ud el-Bedri
Tadili Erkan rükûnları düzgün yapmak anlamına gelir. Namazla ilgili bir
terim olarak Tadil-i Erkan; rükûnların hakkını vermek, itminan halinde
bulunmak, hareketten sonra durmak yahut kalkması eğilmesinden ayrılacak
şekilde iki hareket arasında sükunet bulmaktır. Namazda Tadil-i Erkan;
rükûda, rükûdan doğrulmada, secdede iki secde arasındaki oturuşta söz
konusu olur. Mesela rükûdan kıyam doğrulurken vücut dimdik bir hale
gelmeli ve sükunet bulmalı, en az bir kere “Sübhânallahi’l azîm” (Yüce
olan Allah’ı her türlü eksiklikten tenzih ederim) diyecek kadar ayakta
durup sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında bu şekilde bir
tespih miktarı durmalıdır. Nitekim Hadîs-i Şerîfte; “Sizden biri, rükû
ve secdelerde belini (tam olarak) doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz”
buyurudur (1) Diğer bir Hadîs-i Şerîfte de rükû ve secdelerin tadil-i
erkana uygun olarak yapılması emredilmekte ve şöyle buyurulmaktadır:
“Rükû ve secdeleri yerine getirin, Allah’a yemin olsun, siz secde ve
rükû ettikçe ben arkamda olanları da görüyorum” (2). Tadil-i Erkan
İmam-ı Azam ve İmam-ı Muhammed’e göre vaciptir. Bu iki ayrı görüşten
birincisine göre, tadil-i erkan yapılmaksızın kılınan bir namazı yeniden
kılmak (iade etmek) gerekir. İkinci görüşe göre ise, Bu durumda yalnız
sehiv secdesi etmek yeterlidir. Fakat böyle bir namazı yeniden kılmak
daha uygundur. Böylece insanlar itilaftan kurtulmuş olur. Namazdan
manevi feyiz ve zevk almak isteyenler, namazda tadil-i erkana riayet
ederler, acele etmekten sakınırlar. Acele etmeyi saygıya ve edebe aykırı
görürler. Ebu Hüreyre -radıyallahü anh- ‘den rivayet edildiğine göre;
Bir adam mescide gelip rükû ve secdelerinde tadil-i erkana riayet
etmeden bir namaz kıldı. Nebi -sallallahü aleyhi ve sellem- de onu
gözetliyordu. Adam namazını bitirip geldi, selam verdi ve Rasulullah
-sallallahü aleyhi ve sellem- : -Git tekrar kıl, çünkü sen namaz
kılmadın,buyurdu. Adam gidip tekrar kıldı. Rasulullah -sallallahu aleyhi
ve sellem- tadil-i erkana riayet edinceye kadar, onu üç defa geri
çevirdi. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- , bu adama sonunda
şöyle demiştir: -Namazı kalktığın zaman, güzelce abdest al, sonra
kıbleye ve tekbir al, sonra Kur’an’dan bildiğin sonra kolayına gelen bir
yeri oku, sonra rükû et ve organların yatışıncaya kadar rükûda kal,
sonra başını kaldırarak iyice doğrul! sonra secdeye git ve organların
yatışıncaya kadar secde halinde kal, sonra başını kaldır ve organların
yatışıncaya kadar otur! sonra tekrar secdeye git ve organların
yatışıncaya kadar secde hakinde kal, sonra bütün namazlarda aynen yap.
(3) Tirmizi’nin rivayetinde şu ifade vardır: “Bunu yaptığın zaman,
namazın tamam olur; eğer bunlardan noksan yaparsan, namazını da noksan
yapmış olursun. ” (4) Bir gün Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-
Efendimizin yanında hırsızlıktan söz edildi, Efendimiz sordu; –
Hırsızlığın hangi çeşidi daha çirkindir? Sahabeler: -Allah ve Resulü
daha iyi bilir, diye cevap verdiler. Bunun üzerine İki Cihan Güneşi
Efendimiz şöyle buyurdu: -Hırsızların en kötüsü namazdan çalandır. Yani
rükûunu, secdesini, hûşu ve kıraatini tam yapmayarak çalandır. -Bu
hırsızın eli kesilir mi? dediler. Efendimizin -sallallahu aleyhi ve
sellem- de: -Bilakis kesilir, buyurdular, orada hazır bulunanlar
güldüler. (5) Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, namaz
kılan fakat kıyam rükû ve celsesinin ahkamını yerine getirmeyen birini
gördüğünde şöyle buyurmuştu: -Eğer bu hal üzere ölürsen, kıyamet gününde
sana Ümmet-i Muhammed demezler. Rükû ve secdeleri düzgün yapılmayan
namaza Allah değer vermez. Nitekim Fahr-i Kainat -sallallahu aleyhi ve
sellem- efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: -Altmış sene
namaz kıldığı halde bir tanesi kabul olmaz. Çünkü güzel rükû etse de,
secdesini güzel etmez. Secdesi düzgün olsa, Rükûu düzgün olmaz. Zeyd Bin
Vehb anlatıyor: Huzeyfe -radıyallahu anh-namaz kılarken sücut ve
rükûunu yerine getirmeyen bir kimseyi gördü ve onu çağırıp: -Ne vakitten
beri bu şekilde namaz kılarsın? dedi. O kimse de: -Kırk senedir, dedi.
Huzeyfe -radıyallahu anh- Buyurdu ki: -Öyleyse sen kırk senedir namaz
kılmadın, eğer vefat edersen Muhammed Rasulullah sünneti üzere ölmezsin.
(6) Müslüman tadil-i erkana riayet etmeli, namazını acele etmeden ağır
ağır, Ruhuna sindirerek, huzur sükun ve hûşu içinde kılmaya
çalışmalıdır. 1) Ebu Davud, Salat, 148 2) Buhari, Eyman, 3 3) Müslim,
Salat, 45 4) Tirmizi, Mevakit, 110 5) Darimi, Salat, 78 6)Buhari, Ezan,
119
Tadil-i Erkan’a göre namaz nasıl kılınır?
Namazda rükû, rükûdan sonra ayakta durma, secde ve iki secde arasındaki
oturmanın hakkını vererek, tam bir sukûnet içinde ve yerli yerinde
mutmain olarak yapmak.
Ta’dîl, düzeltmek, kuvvetlendirmek demektir (İbn Manzûr, Lisânü’lArab,
XI, 432). Erkân ise “rükn”ün çoğuludur. Kelime anlamlarıyla ta’dîl-i
erkân, rükünlerin yerli yerinde yapılmasını ifade etmektedir. loading…
Allah Teâlâ Kur’an’da, Hz. Peygamber (s.a.s) de hadislerinde namazların
gerektiği gibi kılınmasını özellikle belirtmiştir. Kur’an, namaz kılmayı
ifade için “namaz kılmak” anlamına gelen “sallâ” fiili yerine “ekame”
fiilini tercih etmiştir ki, bu kelime “hakkını vererek yapmak” anlamına
gelmektedir. Hz. Paygamber de pek çok hadisinde bu konuyu işlemiştir.
Ebû Hureyre (r.a)’ın rivâyetine göre bir gün Hz. Peygamber (s.a.s)
mescide girdi. O arada bir adam daha mescide girdi ve namaz kıldı. Sonra
Hz. Peygambere gelerek selâm verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Dön
ve namazını kıl; çünkü sen namaz kılmadın” buyurdu (Buhârî, Eymn, 15;
Tirmizî, Salat, 110, İsti’zân, 4; Nesâî, İstiftâh, 7, Tatbîk, 15, Sehv,
67; İbn Mâce, İkâme, 72). Bir başka hadisinde Hz. Peygamber: Rükû ve
secdeleri tamamlayın” buyurmuştur (Buharî, Eymân, 3; Müslim, Salât, III;
Nesâî, Tatbîk, 16, 60). Diğer bir rivâyette de “Rükû ve secdelerinizi
güzel yapın” (Ahmed b. Hanbel Müsned, II, 234, 319, 505) buyurulmuştur.
Teberanî’nin el-Kebr’indeki bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a.s) namaz
kılarken rükûyu tam yapmayan, secdeye de yatıp kalkan bir adamı görünce:
“Şu adam bu hali üzere ölse Muhammed milleti dışında ölmüş olurdu”
buyurdu. Huzeyfe (r.a) rükû ve secdelerini tam yapmayan bir adamı gördü
ve adam namazı bitirince, namazının olmadığını, eğer ölmüş olsa, sünnet
üzere ölmeyeceğini; bir başka rivâyette de, Hz. Muhammed (s.a.s)’in
yaratıldığı fıtratın dışında bir fıtrat üzere ölmüş olacağını hatırlattı
(Buhârî, Ezan 119; Nesâî, Sehv, 66; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 384).
Ayrıca Hz. Peygamber ahirette kişinin ilk sorguya çekileceği ibadetin
namaz olduğunu haber vermektedir. Eğer namazı düzgün ise felah bulmuş,
kurtulmuştur. Eğer namaz konusunda başarısız olmuş ise, hüsrana
uğramıştır (Tirmizî, Salât, 188; Ebû Dâvud, Salât, 145; Nesâî, Salât, 9,
Tahrîm, 2; İbn Mâce, İkâme, 202; Darimı, Salât, 91,…).
Delâleti zannî olsa da, bu hadîslerin bütünü ele alındığında, neredeyse
delâleti kat’î gibi görünmektedir. Bu nasslardan yola çıkan İmam Mâlik,
İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, İmam Ebû Yûsuf gibi fukahanın çoğunluğu
ta’dîl-i erkanın farz olduğu görüşündedirler. İmam Ebû Hanîfe ve İmam
Muhammed’e göre ise, ta’dl-i erkân vâciptir. Muhakkîk fukaha da bu
görüşü tercih etmiştir. Bir gruba göre de ta’dîl-i erkan vacibe yakın
sünnet-i müekkededir (Ali el-Kâr, Risâle fi’l-hâs alâ ta’dîli’l-erkân
fi’s-sâlât, Süleymaniye ktp, Es’ad Efendi, nr. 1690, vr. 127b; Tahtâvî,
Hâşiye alâ Merâkı’l-felâh, İstanbul 1985, s. 202).
loading…
Ancak İbnü’l-Hümâm’ın naklettiğine göre, İmam Muhammed ve Ebû Hanîfe’nin
bu konudaki görüşlerinin Ebû Yusuf’un görüşüne benzediğini bildiren bir
rivâyeti vardır. Nitekim İmam Muhammed’e rükû ve sücûdda i’tidâlin
terki sorulduğunda “namazın câiz olmadığından korkarım” diye cevap
vermiştir (Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 128a). Tercih edilen ve muteber olan
görüş, İmam Azam ile İmam Muhammed’e göre ta’dîl-i erkânın vacip olduğu
olduğudur (Tahtâvî, Haşiye alâ Merâkı’l-felâh, İstanbul 1985, s. 201).
Ta’dl-i erkân’ın farz olduğunu söyleyen fukahaya göre, bunun terki
halinde namaz bâtıl olur ve ta’dîl-i erkâna riayet ederek yeniden kılmak
gerekir (Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 127b,128a). Vacip olduğunu
söyleyenlere göre ise sehv secdesi gerekmektedir.
Ta’dl-i erkân’a riayet’in ölçüsü rüknler arasında Sübhânallah diyecek
kadar durmaktan ibarettir (Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 128a; Tahtâvî,
Hâşiye alâ Merâkı’l felâh, İstanbul, 1985, s. 201). Buna göre, meselâ
rükûdan doğrulduktan sonra dimdik ayakta durup, en az sübhânallah
diyecek kadar beklemek ve daha sonra secdeye gitmek, secdeler arasında
da en az sübhânallah diyecek kadar oturmak gerekmektedir.
Hanefilerden bazıları rükû ve secdelerde i’tidâle riayet etmeyenin
namazını iade etmesi gerektiği görüşündedir. Diğer bazısı da ta’dîl-i
erkânın sehven terki halinde sehiv secdesi, kasden terki halinde ise
namazın iadesi gerektiği görüşündedir (Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 128a,
130a-b).
Ta’dîl-i erkâna riayet etmeksizin kılınan namaz, sıfatındaki noksanlık
sebebiyle kâsır (eksik) edâdır. Kasır eda ile ödenmiş yükümlülükteki
eksiklik, misli varsa misliyle telâfi edilir. Eğer yoksa noksan olanın
hükmü sâkıt olur ve noksanlıktan dolayı günah terettüp eder. Ta’dil-i
erkânın misli olmadığından misli ile telâfisi mümkün değildir (Şâşı,
el-Usûl, Beyrut 1402/1982, s. 150).
Namazda, özellikle rükûdan sonra ayakta durma ve secdeden sonra oturma
konusunda dikkatli olmak gerekmektedir. Çünkü bunlar hafif olarak hemen
geçiştiriverilen yerlerdir. Buralarda hiçbir şey okunmasa dahi, bir
tesbîha miktarı susarak durulmalıdır. Bu kadar durulmaz ise, namazı
bozulmamakla beraber kişi günahkâr olur (Tahtâvî, a.g.e., s. 201).