
Haccın ve Tavafın Farzları – Haccın Tavafın Vacipleri – Haccın Tavafın Sünnetleri Nelerdir
HACCIN FARZLARI
Hanefîler’e göre haccın ihram, Arafat vakfesi ve ziyaret tavafı olmak
üzere üç farzı vardır. Hac bu farzların sıraya uyularak yerine
getirilmesiyle eda edilmiş olur. Bu farzlardan ihram şart, diğer ikisi
ise rükündür. Buna göre Arafat vakfesinin vaktini geçiren kimse o yıl
hac yapma imkânını kaybeder, daha sonra yarım bıraktığı haccını kazâ
eder.
Mâlikîler’e göre bu üç farz yanında sa`y de farzdır ve dördü birden
haccın rükünlerini oluşturur. Şâfiîler ise, bunlara saçları kısaltmayı
veya tıraş etmeyi (halk veya taksîr) ilâve ederek rükün sayısını beşe
çıkarmışlar ve bu rükünler yerine getirilirken bir kısmında (ilk üçünde)
sıraya riayet etmenin de farz (rükün veya şart) olduğunu
söylemişlerdir. Rükünlerin tamamı, usulüne göre yapılmadıkça, ceza ve
kefâret ödemekle hac sahih olmaz. Eksik kalan rüknün tamamlanması veya
haccın kazâsı gerekir.
Haccın geçerlilik şartlarından birisi ve başta geleni olan ihram konusu
yukarıda anlatıldı. Buradan itibaren Hanefî mezhebinde haccın iki rüknü
olan Arafat vakfesi ve ziyaret tavafı anlatılacaktır. Bu iki rükün, özel
olarak kendilerinin, genel olarak diğer törenlerin ifa zamanına ve
mekânına ilişkin olan ve haccın ihram dışındaki diğer iki sıhhat şartı
olan “özel vakit” ve “özel mekân” şartlarıyla birlikte izah edilecektir.
Sa`y ve saçların kısaltılması veya tıraş edilmesi, Hanefîler’e göre
farz değil vâcip olduğu için burada değil, ileride “Haccın Vâcipleri”
bahsinde incelenecektir.
A) ARAFAT VAKFESİ
Arafat, Mekke’nin yaklaşık 25 km. güneydoğusunda Harem sınırları dışında
bir bölgedir. Vakfe ise bir yerde bir süre durmak veya beklemek
demektir. Arafat vakfesi önemli ve titizlik gerektiren bir rükündür.
Çünkü süre-si içinde Arafat’ta bulunamayanlar o sene hacca yetişememiş
olurlar. Arafat vakfesi dışında vaktinde yapılamayan diğer menâsik ise,
daha sonra kazâ edilerek veya fidye ödenerek telâfi edilebilir. Hz.
Peygamber’in “Hac, Arafat’tan ibarettir” (Tirmizî, “Tefsîr”, 3; Ebû
Dâvûd, “Menâsik”, 57) sözü Arafat vakfesinin önemini belirtmesi yanında,
ayrıca, bu vakfeyi kaçırmamak için titizlik gösterilmesi gerektiğini de
anlatmaktadır.
a) Vakfenin Geçerli Olmasının Şartları
Vakfenin geçerli (sahih) olabilmesinin iki şartı vardır. 1. Hac için
ihramlı olmak, 2. Vakfeyi özel (belirli) yer ve zamanda yapmak. İhram
konusu yukarıda anlatıldığı için burada sadece ikinci şart olan
“vakfenin belirli yer ve zamanda yapılması” şartı açıklanacaktır.
1. Vakfenin Yeri. Vakfenin yeri, Arafat bölgesidir. Arafat bölgesinin
Mekke tarafındaki sınırı, “Urene vadisi”dir. Urene vadisi dışında Arafat
bölgesinin her yerinde vakfe yapılabilir. Bu vadi Arafat bölgesinden
değildir. Burada bulunan “Nemîre Mescidi”nin kıble (kuzeybatı)
tarafından bir kısmı da vakfe yerinin dışında kalmaktadır.
2. Vakfenin Zamanı. Zilhiccenin 9. arefe günü zeval vaktinden yani
güneşin tepe meridyeni üzerine geliş vaktinden bayramın ilk günü “fecr-i
sâdık” denilen tan yerinin ağarmaya başladığı zamana kadar geçen
süredir. Bu konuda mezhepler arasında görüş ayrılığı yoktur. Sadece
Hanbelîler’e göre vaktin ilk anı, arefe günü fecr-i sâdık ile başlar.
Vakfenin sahih olması için niyet, akıl ve ilim (Arafat’ta bulunduğunu ve
vakfe yaptığını bilmek) şart olmadığından, belirtilen süre içinde ister
şuurlu, ister şuursuz, ister uykuda, ister uyanık, ister abdestli,
ister abdestsiz her ne halde olursa olsun, bir an Arafat sınırları
içinde bulunan, hatta oradan geçen kimse vakfeyi yapmış olur.
Hanefîler’e göre arefe günü gündüz Arafat’ta bulunanların, mazeretsiz
olarak güneş batmadan önce Arafat’tan ayrılmamaları vâciptir. Mazeretsiz
olarak ayrılan kimse, henüz güneş batmadan bu bölgeye tekrar dönerse,
bir şey gerekmez; aksi halde ceza (dem) gerekir. Fakat gündüz Arafat’ta
bulunmayıp güneş battıktan sonra gelenlere bir ceza gerekmez. Şâfiîler’e
göre, güneş batmadan ayrılanlara da ceza gerekmez. Mâlikî mezhebinde
ise, gecenin bir cüzünde Arafat’ta bulunmak vakfenin sıhhat şartıdır.
Güneş batmadan Arafat’tan ayrılıp bir daha dönmeyen kişinin haccı bâtıl
olur. Gündüzün çok az da olsa bir kısmında Arafat’ta bulunmak
Mâlikîler’e göre vâciptir. Süresi içinde kısa da olsa bir müddet
Arafat’ta bulunamayanlar hacca yetişememiş olurlar. Daha sonraki
senelerde yeniden haccetmeleri gerekir.
b) Arafat Vakfesinin Sünnetleri
1. Zilhiccenin 8. terviye gününü arefe gününe bağlayan geceyi Mina’da
geçirip, arefe günü sabahı güneş doğduktan sonra Arafat’a hareket etmek.
2. Zeval vaktinden önce Arafat bölgesinde bulunmak ve mümkünse vakfe için gusletmek.
3. Zeval vaktinden sonra öğle namazından önce Nemîre Mescidi’nde hutbe okunması.
4. Öğle ve ikindi namazlarını cem`-i takdîm ile kılmak.
5. Vakfe esnasında abdestli ve kıbleye yönelik bulunmak.
6. Vakfeyi cem`-i takdîm ile kılınan namazdan sonra yapmak.
Vakfe esnasında ayakta durmak oturmaktan, binek üzerinde bulunmak ayakta durmaktan daha faziletlidir.
7. Mümkün olduğu kadar vakfeyi Cebelirahme denilen tepenin yakınında yapmak.
8. Oruçlu olmamak.
9. Gün boyunca telbiye, zikir, tesbih, dua ve istiğfar gibi ibadetleri
çokça yapmak. Kendisi, anne ve babası, çocukları ve bütün müslümanlar
için dua ve istiğfarda bulunmak.
Cem`-i takdîm: Arefe günü Arafat’ta öğle ve ikindi namazlarının öğle
vakti içinde birleştirilerek birlikte kılınması sünnettir. Buna cem`-i
takdîm denir.
Ebû Hanîfe’ye göre bu namazların cem`-i takdîm ile kılınabilmesi için;
a) Arefe günü hac için ihramlı olarak Arafat’ta bulunmak, b) Mescid-i
Nemîre’de cemâat-i kübrâ ile kılmak gerekir. Aksi halde her namaz kendi
vaktinde kılınır. Diğer üç mezhep ile Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre,
arefe günü hac için ihramlı olanların Arafat’ta öğle ve ikindi
namazlarını, ister Nemîre Mescidi’nde ister çadırlarda, ister cemaatle,
ister münferit olarak cem`-i takdîm ile kılmaları sünnettir.
Bu namazlar cem`-i takdîm ile kılınırken ezan okununca önce öğle
namazının ilk sünneti kılınır. Sonra ikamet yapılarak öğlenin farzı
kılınır. Tekrar ikamet yapılır ve ikindinin farzı kılınır. İkindi namazı
için ayrıca ezan okunmaz ve iki farz arasındaki sünnetler kılınmaz. Her
iki farzdan sonra telbiye ve teşrik tekbirleri okunur.
B) ZİYARET TAVAFl
Tavaf, “bir şeyin etrafında dolaşmak, dönmek” gibi anlamlara gelir.
Terim olarak ise tavaf, Hacerülesved’in bulunduğu köşeden veya
hizasından başlayıp, Kâbe’nin etrafında yedi defa dönmektir. Her bir
devire “şavt” denir. Yedi şavt bir tavaf olur. Ziyaret tavafı farz olup
haccın iki rüknünden biridir. “İfâda tavafı” da denilen bu tavaf
yapılmadıkça hac tamam olmaz. Ancak, Arafat vakfesini yaptıktan sonra
vefat eden kişi haccının tamamlanmasını vasiyet etmişse, bir “bedene”
(sığır veya deve kurbanı) kesilmekle haccı tamamlanır.
a) Tavafın Sahih Olmasının Şartları
1. Tavafın Vaktinde Yapılması
Tavafın hangi vakitten itibaren yapılacağı yani başlangıç vakti
önemlidir. Son vakti için bir sınır yoktur, ömrün sonuna kadar herhangi
bir vakitte yapılması yeterlidir.
Hanefî ve Mâlikîler’e göre ziyaret tavafının vakti bayramın ilk günü
fecr-i sâdıktan itibaren başlar. Şâfiî ve Hanbelîler’e göre ise ziyaret
tavafının vakti, arefe günü gece yarısından itibaren başlar. Ziyaret
tavafı ilk vaktinden sonra her zaman yapılabilirse de Ebû Hanîfe’ye göre
bu tavafın kurban kesme günlerinde, yani bayramın üçüncü günü güneş
batıncaya kadar; Mâlikîler’e göre ise zilhiccenin sonuna kadar yapılması
vâciptir. Mazeretsiz olarak daha sonraya bırakılırsa ceza (dem)
gerekir.
Şâfiî ve Hanbelîler ile Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise, ziyaret
tavafının bayramın ilk üç gününde yapılması vâcip değil, sünnettir.
Mazeretsiz olarak daha sonra yapılması mekruh ise de ceza gerekmez.
Tavafın, bayramın ilk günü yapılması ise daha faziletlidir.
2. Niyet
Niyet, yapılmak istenen bir şeyin bilinmesi ve kalben belirlenmesidir.
Ayrıca dille söylenmesi müstehaptır. Tavaf niyeti olmaksızın Kâbe’nin
etrafında dolaşmak tavaf sayılmaz. Ancak niyette tavafın türünü yani bu
yapılan tavafın kudüm tavafı mı, ziyaret tavafı mı yoksa umre tavafı mı
olduğunu tayin etmek gerekmez; mutlak tavafa niyet yeterlidir.
3. Tavafın Mescid-i Haram’ın İçinde, Kâbe’nin Etrafında Yapılması
Kâbe’nin etrafında tavaf yapılan yere “metâf” (tavaf alanı) denir. Tavaf
sadece burada yapılmaz. Mescid-i Harâm’ın içinde olmak şartıyla, daha
geniş devir yapılarak metâfın dışından, hatta mescidin üst katlarından
Kâbe’nin çevresi dolaşılabilir. Fakat Harem-i şerif’in dışından dolaşmak
tavaf sayılmaz. Çünkü bu, Kâbe’yi değil, mescidi tavaf olur.
4. Şavtların Çoğunu Yapmış Olmak
Hanefîler’e göre, şavtların çoğunu yani en az dördünü yapmış olmak
tavafın geçerlilik şartı olup son üç şavt yapılmayacak olursa, tavaf
sahih olur, fakat farz ve vâcip tavaflarda eksik kalan her şavt için
ceza gerekir. Diğer üç mezhepte ise, yedi şavtın hepsi rükün olup bütün
şavtlar yapılmadığı takdirde tavaf sahih olmaz.
b) Tavafın Vâcipleri
1. Abdestli olmak. Tavaf esnasında abdest bozulursa, abdest alındıktan sonra eksik kalan şavtlar tamamlanabilir.
2. Setr-i avret, yani avret sayılan yerlerin örtülü olması. Setr-i
avret, her zaman farzdır. Tavafta vâcip olmasının anlamı, ihlâlinden
dolayı ceza gerekmesidir. Avret sayılan uzuvların dörtte biri veya daha
çoğu açılırsa ceza gerekir; daha azında ceza gerekmez.
3. Teyâmün, yani Kâbe’yi sol tarafına alıp kendisi Kâbe’nin sağında olacak şekilde yürümek.
4. Tavafa Hacerülesved veya hizasından başlamak.
5. Tavafı, hatîmin dışından dolaşarak yapmak. Çünkü hatîm denilen kısım
Kâbe’den sayılır. Hatîmin dışından dolaşmadan yapılan şavtlar iade
edilmediği veya hiç değilse eksik kalan kısım hatîmin çevresi
dolaşılarak ikmal edilmediği takdirde ceza gerekir.
6. Farz ve vâcip tavafları yedi şavta tamamlamak.
7. Gücü yetenler tavafı yürüyerek yapmak. Yaşlılık, hastalık veya
sakatlık sebebiyle yürüyerek tavaf edemeyenler arabaya veya tahtırevana
binerek tavaf ederler.
8. Tavaf namazı kılmak. İster farz, ister vâcip, isterse nâfile olsun,
her tavaftan sonra iki rek`at tavaf namazı kılmak vâciptir. Kerâhet
vakti değilse, tavafın hemen peşinden hiç ara vermeden bu namazı kılmak
müstehaptır. Daha sonra kılınsa da eda edilmiş olur. Çünkü bu namaz,
haccın veya tavafın vâciplerinden değil, vitir namazı gibi müstakil bir
vâciptir. Bu sebeple terki hac cinayeti sayılmaz ve bir ceza gerekmez.
Arada tavaf namazını kılmadan peş peşe tavaf yapmak ise mekruhtur.
Tavaf namazını “makam-ı İbrâhim”in arkasında kılmak müstehaptır. Orada
yer bulunmazsa, mescidin içinde uygun olan başka bir yerde kılınır.
Harem bölgesi dışında kılmak ise mekruhtur. İhram namazında olduğu gibi,
bu namazın da ilk rek`atında Kâfirûn, ikinci rek`atında İhlâs
sûrelerinin okunması müstehaptır. Tavaf için kerâhet vakti yoktur.
Ancak, Hanefîler’e göre, tavaf namazı farz ve vâcip namazların kılınması
mekruh olan üç vakit dışında, sabah ve ikindi namazlarının farzları eda
edildikten sonra da kılınmaz. Şâfiî mezhebinde ise kerâhet vaktinde
tamamlanan tavafla ilgili tavaf namazı o anda kılınabilir.
Yukarıda sayılanlardan ilk altısı sadece Hanefîler’e göre vâciptir.
Diğer üç mezhepte bunlar tavafın sıhhat şartı olduğundan, herhangi
birinin eksik kalması halinde tavaf sahih olmaz ve iade edilmesi
gerekir. Son ikisi yani tavaf namazı ve tavafın yürüyerek yapılması,
Hanefî ve Mâlikîler’e göre vâcip, Şâfiî ve Hanbelîler’e göre ise
sünnettir.
Tavafın vâciplerinden biri mazeretsiz terkedilirse ceza gerekir, fakat tavaf sahih olur. Tavaf yeniden yapılırsa ceza düşer.
c) Tavafın Sünnetleri
1. Necâsetten tahâret. Bedende, ihramda veya elbisede namaza engel pislik bulunmaması.
2. Tavafa başlarken, Hacerülesved’e veya hizasına, Rüknülyemânî yönünden gelmek.
3. Tavafa başlarken ve her şavtın sonunda Hacerülesved’i istilâm etmek.
İstilâm, Hacerülesved’i selâmlamak demektir. İstilâm için Hacerülesved’e
dönülüp namaza durur gibi eller kulaklar hizasına kaldırılıp
“Bismillâhi Allahüekber” denilerek üzerine konur ve eller arasından
Hacerülesved öpülür. İzdiham sebebiyle Hacerülesved’e yaklaşılamadığı
durumlarda, başkalarına rahatsızlık vermemek için uzaktan avuçların içi
Kâbe’ye çevrilerek eller kulaklar hizasına kadar kaldırılıp “Bismillâhi
Allahüekber” denilerek, karşıdan işaretle selâmlanır ve sağ elin içi
öpülür. Hacerülesved uzaktan istilâm edilirken karşısında durulup
beklenmez, yürümeye devam edilir.
Tavafın her şavtında Rüknülyemânî’nin de istilâm edilmesi müstehaptır.
4. Ardından sa`y yapılacak tavafların ilk üç şavtında erkeklerin remel
yapması. Remel, tavafta kısa adımlarla koşarak ve omuzları silkerek
çalımlı ve çabuk yürümektir. Remel sadece sonunda sa`y yapılacak
tavaflarda yapılır. Kadınlar remel yapmazlar.
5. Remel yapılması gereken tavaflarda erkeklerin ıztıbâ` yapması.
lztıbâ`, ridânın yani ihramın vücudun belden yukarısını örten parçasının
bir ucunu sağ kolun altından geçirip, sol omuz üzerine atarak sağ kolu
ve omuzu ridânın dışında bırakmaktır. Remel yapılması gereken tavafların
bütün şavtlarında ıztıbâ` sünnettir. Tavaf bitince omuz örtülür, tavaf
namazı omuz örtülmüş olarak kılınır. Remel yapılan tavaflar dışında,
başka zamanlarda ıztıbâ` mekruhtur.
6. Muvâlât yani tavafın bütün şavtlarını ara vermeden peş peşe yapmak.
Tavaf esnasında farz namaz için ikamet yapılması veya abdestin bozulması
gibi, tavafa devam etmeyi engelleyen bir durum ortaya çıkarsa, tavaf
olduğu yerde bırakılır, kalan kısmı sonra tamamlanır.
7. Erkeklerin mümkün olduğu kadar Kâbe’ye yakın; kadınların ise erkekler
arasına karışıp sıkışmayacak bir uzaklıktan tavaf etmeleri.
Tavafın sünnetlerinin mazeretsiz terki mekruhtur. Sünnetlerin terkedilmesi durumunda maddî bir ceza gerekmez.
d) Tavafın Yapılışı
Hangi tavaf yapılacaksa ona niyet edilerek, Rüknülyemânî cihetinden
Hacerülesved hizasına gelinir. Tekbir ve tehlîl getirilerek Hacerülesved
öpüldükten veya karşıdan selâmlandıktan (istilâm) sonra, dua okuyarak
tavafa başlanır.
Hatîmin dışından dolaşılarak ve her şavtta hizalarına gelindikçe
Rüknülyemânî ve Hacerülesved istilâm edilerek yedi şavt tamamlanır.
Rüknülırâký ve Rüknüşşâmî’de istilâm yoktur. Tavaf tamamlanınca mümkünse
makam-ı İbrâhim’in arkasında, orada yer yoksa uygun bir yerde tavaf
namazı kılınıp dua edilir.
e) Tavaf Çeşitleri
Ziyaret tavafından başka, hacla ilgili olan ve olmayan farz, vâcip,
sünnet ve nâfile başka tavaflar da vardır. Ancak hepsinin sıhhat
şartları, vâcipleri, sünnetleri ve yapılış şekli aynıdır.
Hacla ilgili olarak “kudüm tavafı”, “ziyaret tavafı” ve “vedâ tavafı”
olmak üzere üç tavaf vardır. Umrede yapılan tavafa ise umre tavafı
denir. Bunlar ilgili yerlerde açıklanmıştır. Hac ve umre ile ilgili
olmayan diğer tavaflar ise şunlardır:
1. Nezir Tavafı. Tavaf
etmeyi adayan kişinin, nezrini yerine getirmesi vâciptir. Bunun için
zaman belirlenmişse, belirlenen zamanda, zaman tayini yapılmamışsa uygun
bir zamanda adanmış olan tavaf yerine getirilir.
2. Tahiyyetü’l-mescid Tavafı.
Bir mescide girildiğinde kılınması sünnet olan tahiyyetü’l-mescid
yerine, Mescid-i Harâm’a her girildiğinde hürmeten ve mescidi selâmlamak
için bir tavaf yapmak müstehaptır. Buna selâmlama tavafı anlamında
tahiyyetü’l-mescid tavafı denir. Hac veya umre gereği yapılacak olan
tavaf bunun yerini tutar.
3. Tatavvu Tavafı.
Mekke’de bulunulan süre içinde hac ve umre ile ilgili olarak yapılan
tavaflar dışında, fırsat buldukça yapılan nâfile tavaflardır. Diğer
ibadetler gibi, başlanılmış olan nâfile bir tafavın bitirilmesi de vâcip
olur. Uzak yerlerden gelmiş olan kimselerin nâfile tavaf yapmaları,
Mescid-i Harâm’da nâfile namaz kılmalarından efdaldir. Hac mevsimi
dışında Mekkeliler için de hüküm aynıdır.
HACER-İ ESVED’İ SELAMLAMAK
Hac ve umre yapanlar, tavafa başlarken veya tavaf esnasında Hacer-i
Es’ad’ın – Hacer-i Esved’in önüne geldikçe namazda durur gibi tekbir ve
tehlil ile mübarek taşa ellerini kaldırıp sürerler. Mümkünse öperler.
Değilse ellerini sürüp ellerini öperler. Bu da mümkün değilse karşıdan
ellerini kaldırarak selamlarlar. Böyle yapanlar Allâhü Teâlâ’ya bîat
etmiş olurlar.
Hacer-i Esved’i selamlamak sünnettir. Fakat insanlara eziyet ve sıkıntı
vermemek vacibdir. Sünneti işlemek için insanlara eziyet vermek caiz
olmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususta Hz. Ömer’e şöyle
tavsiyede bulunmuştur:
Yâ Ömer, sen güçlü kuvvetli bir adamsın. Hacer-i Esved’e ulaşmak için
izdiham çıkarma, insanlara zahmet verme. Yoksa zayıfları sıkıştırıp
onlara eziyet etmiş olursun. Eğer kalabalık değilse dokunarak ve öperek
selamla. Kalabalık ise karşısında durarak tehlil ve tekbirle selamla.
(Müsned-i Ahmed)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Kıyamet gününde bu taşın (Hacer-i
Esved’in) gören iki gözü, konuşan dili olacak. Kendisini selamlayanlar
hakkında şahitlik edecek.” buyurmuştur.
Sağlık: YARALANMALARDA İLKYARDIM
Düşme, çarpma, burkulma, kırık gibi yaralanmalarda ilk müdahale
mühimdir. Yaralanan kısımda şişlik, kızarıklık ve ateşlenme görülebilir.
Eğer kanama yoksa yaralanan yerin ağrısını ve aşırı şişmesini (ödemi)
önlemek için cilde doğrudan temas ettirilmeden buz konur veya soğuk
kompres yapılır. Mümkünse yaralı kısım bandaj ile hafif sıkı
sarılabilir.
İlk müdahaleden sonra ortopedi-travmatoloji veya âcil servis doktoru bulunan bir sağlık merkezine başvurulmalıdır.
Yaralanmadan sonraki ilk vakitlerde kişinin kendini iyi hissetmesi
aldatıcı olabilir. Yaralanma ve ağrıyı hafife almamalı, mütehassıs
hekimlere muayene olmalıdır.
HACCIN HİKMETİ
Allâhü Teâlâ Hz. Âdem’e (a.s.): “Ey Âdem! Sen benim için yeryüzünde,
gökteki Beyt’imin hizasında bir Beyt yap ki melekler Arş’ımın etrafında
tavâf ettikleri gibi, sen ve çocukların da onun etrafında tavaf ederek
bana ibadet ediniz.” buyurdu.
Âdem Aleyhisselâm Mekke’ye gidip Beytullâh’ı inşa etti. Sonra Cenâb-ı
Hakk’a şöyle yalvardı: “Yâ Rabbi! Şüphesiz her çalışanın bir ücreti
vardır, benim de bir ücretim vardır.” Allâhü Teâlâ da: “Evet, vardır.
Dile benden ne dilersen.” buyurdu.
Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Beni tekrar cennete gönder.” dedi. Allâhü Teâlâ:
“Bu, senin için gerçekleşecektir.” buyurdu. Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Benim
hatalarımı itiraf ettiğim gibi, zürriyetimden de günahlarını itiraf edip
sana yalvararak bu Beyt’i; Ka’beyi tavaf edenleri de affetmeni
istiyorum.” dedi. Cenâb-ı Allah: “Ey Âdem! Ben seni affettim. Senin
zürriyetinden, bu Beyt’i ziyaret edip de günahlarından tevbe edenleri de
affettim.” buyurdu.
Nûh Tufanı’ndan İbrahim (a.s.) zamanına kadar Ka’be’nin yeri belirsiz
kaldı. Allâhü Teâlâ, İbrahim (a.s.)’a, Ka’be’yi inşâ ve insanlara haccı
ilân etmesini emir buyurdu. İbrahim (a.s.) “Ya Rabbi! Buna sesim
yetmez.” dedi. Hz. Allah: “Sen ilân et, sesini duyurmak bize aittir.”
buyurdu. Bunun üzerine Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim’in üzerine çıkıp
baktı ve bütün yeryüzünün, dağların, taşların, ovaların, kara ve
denizlerin, insan ve cinleri ile beraber hepsinin gözünün önünde
toplandığını gördü. İki parmağını kulaklarına koyarak doğuya, batıya,
kuzey ve güneye doğru dönerek şöyle seslendi: “Ey insanlar!
Beytü’l-Atîk’i (Ka’be’yi) ziyaret etmek sizlere farz kılındı,
Rabb’inizin dâvetine icabet edin, gelin.”
İbrahim (a.s.) zamanından günümüze kadar haccetmeye muvaffak olanlar,
İbrahim (a.s.)’ın dâvetine “Lebbeyk Lebbeyk!” diyerek icabet edenlerdir.
Bir kimse o vakit İbrahim Aleyhisselâm’ın davetine kaç kere “Lebbeyk”
diyerek cevap vermişse o kadar haccetmek nasib olur. (Lebbeyk: Emrine
âmâdeyim’ demektir.)
HACCIN ŞARTLARI VE KISIMLARI
Haccın farz olmasının şartları: 1- Müslüman olmak, 2- Haccın farz
olduğunu bilmek, 3- Bâliğ (ergen) olmak, 4- Akıllı olmak, 5- Hür olmak,
6- Hacca gidip geleceği nakil vasıtası ve yol masrafları için parası
olmak, 7- Vakit (hac ayları), 8- Hacca gidip dönünceye kadar bakmakla
mükellef olduğu kimselerin geçimlerini sağlayacak imkânı ve gidiş geliş
müddeti içinde yol masrafı ile âile fertlerinin geçimini temin etmiş
olmak.
Haccın farz olması için zekâtta olduğu gibi belli bir nisâb yoktur.
Haccın edâsının farz olmasının şartı beştir: 1- Sıhhatli olmak, 2- Yol
emniyeti olmak, 3- Hacca gitmeğe (hapislik gibi) bir mânî olmamak, 4-
Kadınların yanında kocası veya güvenilir bir mahreminin bulunması, 5-
Kadınların iddet bekliyor olmaması.
Hac, hükmü itibariyle üç kısımdır:
Farz hac: Kendisinde haccın şartları bulunan kimselerin, ömürlerinde bir defa yapmaları îcâbeden hacdır.
Vâcib hac: Bir kimsenin nezrederek (adayarak) üzerine vâcib kıldığı
hacdır. Başlandıktan sonra bozulan nâfile haccın kazâsı da vâcibtir.
Nâfile hac: Farz ve vâcib olan hac dışındaki hac nâfiledir.
Henüz hac farz olmayan çocuğun veya kölenin yapacağı hac da nâfiledir.
Farz, vâcib yahut nâfile hac edâsı itibarı ile üç türlüdür:
Hacc-ı İfrâd: Hac mevsiminde umresiz olarak yapılan hacdır.
Hacc-ı Temettû: Aynı
senenin hac aylarında umre ve haccı ayrı ayrı ihramlarla edâ etmektir.
Temettû haccına niyet eden kimse, dilediği zaman bir Mekkeli gibi umre
yapabilir. Şükür kurbanı kesmesi vâciptir. Hacc-ı temettû, hacc-ı
ifrâddan daha faziletlidir.
Hacc-ı Kırân: Bir ihrâmla umre ve haccı berâber yapmaktır. Hacc-ı temettûde olduğu gibi şükür kurbanı kesmek vâciptir.
Hacc-ı kırân, hacc-ı ifrâd ve hacc-ı temettûdan daha fazîletlidir.
Hacc-ı kırân ve hacc-ı temettû âfâkî olanlar (Mikât hâricinden Mekke’ye
gelenler) içindir.