
Geçmişten Günümüze Kadim Bilgelik Sırları
Eskilerde Gizli ve Ulaşılmaz olan evrensel bilgi, günümüzde merak
eden, arayan, araştıran, ilgi duyanlar için her zamankinden daha fazlar
gözler önünde artık. Bunlar aynı zamanda tüm insanlığın ortak mirası ve
bazı temel soruların cevaplarını içeriyorlar. Kadim bilgelik sırları,
ölmeden önce bilmeniz gereken sırlardır ve onları ne kadar erken
öğrenirseniz o kadar engin bir hayat yaşarsınız. Böylece her yönden
zenginliğe ulaşılabilir, maddi ve manevi dünya için sır kapıları
önümüzde bir bir açılabilir.
Bu öyküler, Saabi bilgesi Hermason ile öğrencileri ve çevresindeki
insanlar arasında geçmektedir. Öğretmen ve öğrenci arasında geçen
konuşmalar, bilgelik sırlarına açılan bir kapı olacaktır sizler için.
Öyküler, okuyanlara ibret alacakları ve aydınlanacakları dersler
vermektedir.
1. Dürüstlük En Değerli Şeydir
Bir gün Hermason, çok büyük bir para karşılığında eflatun çimen satın
aldı. Ticaret ile uğraşan başka bir adam onun dükkânına geldi ve o
eflatun çimenin sahte olduğunu söyledi. Hermason ona inanmadı. Çimeni
test etti ve hepsinin gerçekten sahte olduğunu anladı.
Diğer adam, Merak etme, bu eflatun çimen ile hâlâ kumaş boyayabilirsin.
Ondan sonra boyadığın kumaşı daha küçük dükkânlara düşük fiyatla
satabilirsiniz. dedi.
Ertesi gün birkaç tüccar, kumaşları satın almak için onun dükkânına
geldi. Hermason sahte eflatun çimenle herhangi bir kumaşı boyamadı ve bu
tüccarların önünde sahte çimenin hepsini yaktı ve Başkalarının
faydasını kurban edeceğime, paramı kaybetmeyi tercih ederim. dedi.
Kazançta dürüstlüğü vurgulamak bir Saabi erdem geleneğidir. Hermason,
diğerlerini kandırmak yerine kendisi büyük miktarda para kaybetmeyi
tercih etti. Bu yüzden, onun işi gün geçtikçe daha da iyi oldu.
Çocuklarının hepsi onun dürüstlüğünü takip etti ve çok başarılı oldular.
2. Yardımlaşın
Güney-Kuzey Hanedanlığı döneminde, Kuzey-Batı bölgesinde bir Aryan
azınlığı tarafından kurulan Tahakan adında bir krallık vardı. Hervai, bu
krallığının sultanıydı. Hervainin yirmi tane oğlu vardı; her biri
güçlü, savaş yeteneğine sahip ve eşsiz uzmanlık alanlarına sahipti.
Hervai, çok hasta olduğunda, bütün oğullarını yanına çağırdı ve her
birine bir tane ok vermek istedi. Ondan sonra küçük oğlu Liyana,
Lütfen bir ok getir ve onu kır. dedi. Liyan kolayca oku kırdı. Hervai
dedi ki, Lütfen on dokuz tane ok getir ve onları kır. Liyan bu defa
bohçaladığı okları kıramadı. Hervai, Artık anlayabilir misiniz? Bir
tane oku kırmak çok kolaydır; fakat bir bohça ok zor kırılır. Hepiniz
bir bütün olarak çalıştıkça krallığımız sağlam kalacaktır. dedi.
Hervainin söylediği Bir tane oku kırmak çok kolaydır, fakat bir bohça
ok zor kırılır. sözü ve eski atalar tarafından söylenen İnsanların
kalbi, bir kişi gibi beraber atarsa, dağı bile taşıyabilir. gibi
sözler, insanların bir kişi gibi birlikte çalışmasının önemli olduğuna
işaret eder.
3. Zorluklara dayanın
Hermason, öğrencilerine ders verirken, öğrencilerden biri soğuğa
dayanamadı ve ayaklarını ısıtmak için biraz kömür aldı. Bunu gören
Hermason, öğrencisine dedi ki: Sen bu kadar genç bir öğrencisin, daha
fazla gayretli ve dayanıklı olmalısın. Bu kadar ufak bir soğuğa nasıl
dayanamıyorsun? Sarayda bir devlet lideri, karlı bir gün bile tan
vaktinden önce imparatorun gelmesi için sıra halinde beklemek
zorlundadır. Sen, kaçınılmaz soğuk havaya dayanmaya çalışmalısın. Eğer
insan gençken rahat bir yaşam isterse, o yaşlanana kadar kesinlikle
rahat yaşamaz. Eğer biri zengin ve asil olmadan önce zengin ve asil gibi
rahat yaşamaktan hoşlanırsa, zengin ve asil olmayı elde etmesi zaten
imkânsızdır.
4. Güvene İhanet Etmeyin
Hermason, öğrencilerine ders almaları için bir öykü anlatır:
Hayan adında bir komutan vardı. O, birkaç askerlerle 70 suçluya başkente
kadar eşlik etme emri aldı. Tüm suçlular zincirle bağlandı. Onlar
dağları tırmandılar ve nehirlerden geçtiler. Sayısız zorluktan sonra, en
son başka bir şehre vardılar. Hayan, onlara dinlemeleri için emir
verdi. Tüm suçlular yol kenarlarında iki veya üç kişilik gruplar halinde
yattılar. Herkes çektiği zorluklar hakkında şikâyet etti. Onlara eşlik
eden askerlerin hepsi de yorgundu. Hayan onlara baktı ve onların çektiği
zorluklara daha fazla dayanamadı. Herkesi bir araya gelmeye çağırdı ve
Siz ülkenin yasalarına karşı geldiğiniz için ceza aldınız. Fakat size
eşlik eden bu askerler masum insanlardır. Onlar sizinle aynı zorlukları
çekti. Siz utanmadınız mı?dedi.
Hayanın sözleri üzerine bütün suçlular büyük bir utanç duydu ve
yüzlerini bile kaldıramadılar. Hayan, suçlu kişilerin zincirlerinin
açılması ve askerlere de evlerine gitme emri verdi. Hayan suçlulara,
Bir daha artık zincirlerin sancısına dayanmak zorunda değilsiniz ve
askerler de sizinle birlikte zorluk çekmeyecek. Siz, kendiniz başkente
gitmelisiniz. Fakat siz belirli bir günde oraya varmalısınız. Öbür türlü
ben sizin için ölmeliyim. dedi.
Suçlular Hayanın dürüstlüğünden etkilendi. Onların hepsi, Lütfen merak
etmeyin. Siz bizi umursadınız, bize güveniyorsunuz, biz sözümüzü
bozmayacağız. Hayana problem getiren kimseler korkunç bir şekilde
ölecekler. diye cevap verdi.
Belirlenen gün geldi. Tüm suçlular, hiçbiri kaçmamış bir halde tam
zamanında başkente vardı. Sultan bu olayı duyduğunda çok şaşırdı. O,
Hayanı çağırdı ve yaptıklarını takdir etti. O suçluları, suçluların
eşlerini ve çocuklarını da çağırdı. Onlar için bir ziyafet verdi ve
suçlarını affetti. Sultan bir de kararname imzaladı: Tüm devlet
memurları Hayanı örnek almalı, erdemleriyle vatandaşı etkilemeli.
Vatandaş da o suçlular ve diğerleri gibi davranmalı, kötü insandan iyi
bir insana değişmelidir. Eğer bu başarılı olursa, bu dünya barış içinde
olacaktır ve ceza hukukuna gerek kalmayan günler hemen gelebilir.
5. Değerlere Bağlı Kalın
Saray Mahkemesinde Huling isimli yüksek bir devlet görevlisi vardı. O
fakir olduğunda bile huzurlu kalabilen bir centilmendi. O dönemde, Saray
Mahkemesinde çalışan liderler maaş kazanmazdı. Genellikle Huling
dışındaki diğer tüm liderlerin hepsinin kendi malı vardı. O çok fakirdi
ve sıkça oğullarının dağlardan topladığı tahtalar sayesinde kazandığı
para ile yaşıyordu. Fakat böyle bir durumda bile o büyük amacını
değiştirmedi. Saray Mahkemesinde, onun dürüstlüğü ve sultanı direkt
olarak eleştirme cesarete sahip olan tek kişi olduğu bilinmekteydi.
Mahkemesinde herhangi bir şey doğru yapılmadığında ise, imparator ile
görüşme talep etmekteydi. Sultan, sıkça mahkemedeki diğer kişilerden
Huling ile baş başa konuşabilmek için onları yalnız bırakmalarını
isterdi. Hulingin söyledikleri bazen çok ateşli olmasına rağmen tam
konunun merkezini vuruyordu. Bir gün Sultan ona çok güvendiği için onun
pozisyonunu yükseltti. Bir yüksek dereceli görevli Sultana:
Majesteleri, siz Hulingi lider pozisyonunu yükseltmenize rağmen, o çok
fakir! Sultan şaşırdı ve Bu nasıl mümkün olur? dedi.
Görevli: O gerçekten öyledir. Karısı, düzgün kıyafetleri
olmadığından misafirleri bile kabul edemez. diye cevapladı. Sultan
hemen Hulingin evine gitti. Hulingin otlarla yapılan evinde çok az
sayıda oda vardı. Yatak üzerinde sadece kötü kumaştan yapılan eski bir
yorgan vardı. Karısı eski bir pamuklu kıyafet giymekteydi. Mutfakta
yemek için sadece biraz salatalık vardı. Sultan, derin bir şekilde
duygulandı ve hemen Hulinge 500 top ipek ve 1000 kilo tahıl verdi ve o
günden itibaren, Sultan ona daha da güvendi ve sıkça ona önemli görevler
verdi.