Vuslatmi uzak Beklemek mi zor – Yusuf lukmu zor Züleyha lik mi Zor
(Kar©glanin 10 Ocak 2018 Vaazi)
يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ أَن تَضِلُّواْ وَاللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm.
Meali :
Allah, şaşırmayasınız diye size beyan ediyor (açıklıyor). Allah herşeyi en iyi bilendir.
Sadakallahul Aziym NiSA Suresi 176. ayetten pasaj
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِن دُونِهِ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
E leysallâhu bi kâfin abdehu, ve yuhavvifûneke billezîne min dûnihî, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâdin.
Meali :
Allah, kuluna yetmez mi? (Kifayet Etmez mi) Seni O’ndan (Allah’tan)
başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun
için bir yol gösterici yoktur.
(Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 36. ayet)
Surûkatubnu Mâlik ibn Cu’şûm geldi ve şöyle sordu:
Yâ Rasûlullah!.. Bize DİNİMİZİN ASLINI BEYAN ET!.. Bugünkü amel neyin
içindedir?.. Bunun bilgisine nisbetle, biz sanki şimdi yaratılmış
gibiyiz. Bugünün ameli, kalemlerin yazıp da kuruduğu, takdirlerin
cereyan ettiği işler içinde midir?.. Yoksa karşılaşacağımız işler içinde
midir?
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Hayır!.. Bugün ki iş, yeniden oluşacak işler içinde değildir!.. Fakat
kalemlerin yazıp kuruduğu, takdirlerin cereyan etmiş olduğu işler
içindedir!..” Buyurdu.
Surâka bu defa sordu:
– Öyle ise amel ne için?..
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Amel ediniz, çünkü herkese kolaylaştırılmıştır!.” buyurdu.
( Hadis-i Şerif , Câbir r.a.)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Sizin birinizin ana-baba maddeleri 40 gün anasının karnında toplanır.
Sonra o maddeler o kadar zaman içinde katı bir kan pıhtısı hâlini alır.
Sonra yine o kadar zaman içerisinde bir çiğnem ete tahavvül eder. (120.
günde) ona bir melek gönderilir de bu melek ona ruhu nefheder. Ve melek
dört kelime ile yani rızkını, ecelini, âmelini, said ve şakî olduğunu
yazmakla emrolunur.
Kendisinden başka Hak ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki: sizden
biriniz cennet ehlinin ameliyle amel etmekte devam eder. Nihâyet kendisi
ile Cennet arasında bir zirâ’dan başka mesafe kalmaz!.. Bu sırada yazı o
kişinin önüne geçer!.. Bu defa o kişi cehennem ehlinin ameliyle amel
etmeye devam eder.
Ve yine sizden biriniz Cehennem ehlinin ameliyle amel eder, nihâyet
kendisiyle cehennem arasında ancak bir zirâ mesafe kalır. Bu sırada yazı
önüne geçer!.. Bu defa da o kimse cennet ehlinin ameliyle amel eder ve
cennete girer!.”
( Hadis-i Şerif , Abdullah ibn Mes’ud r.a.)
“Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd”
“Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd”
Yolculugumuza başliyoruz :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve nefsin ve mâ sevvâhâ. Fe elhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ. Kad efleha men zekkâhâ.
Meali :
Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip (Sonra da ona günahını ve
takvasını ilham etmiş olana) ona kötülük duygusunu ve takvasını
(kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini
arındıran kurtuluşa ermiştir.
(Sadakallahul Aziym ŞEMS Suresi 7. 8. 9. ayet)
Yusufa Melek Dedi : “Biz O nun (Züleyha nin) Nikahini sana Taa sen kuyudayken kiydik.” dedi
Hz Yusuf Misira Sultan olunca askerleri ile carşin ya teftiş e cikmiş ve
Züleyha kadin yaşlanmiş ve sokakda bir dilenci durumuna düşmüş ve o
şehrin biur ucunda yusuf diger ucundayken Züleyha Rabbine seslenir
“Sultanlari köle ve dilenci eden, dilencileride köleleride sultan eden Allah a hamd ederim.” diyor
Bu sözü Allah rüzgara bindiriyor ve taaaa yusfun kulagina ulaştiriyor,
ve rüzgar bu sözü yusufun kulagina fisildiyor. ve hemen yusuf durumu
farkediyor, ve kim söyledi bu sözü diye, söyleyeni aramaya cikiyor, ve
ara ara taa züleyhanin yanina geliyor, ve birisi bu kadin dedi diyor.
variyor yanina ve soruyor “sen kimsin?” kadinda diyor, “peki sen
kimsin?” diyor Hz yusuf “ben yusufun” diyor o da diyor “bende züleyha
yim” yaş gecmiş 90a dayanmiş ve yusuf bir istegin varmi diye soruyor,
oda evet var diyor, sen peygambersin, rabbine dua et de, bana eski
gencilimi geri versin, ve seninle evleneyim diyor, yusuf mürakabeye
dalip rabine müracat ediyor, bu nedir ve dogrumu, ve mümkünmüdür diye,
ve melek ona rabbimizden ilham ediyor, ve diyorki, ey yusuf, et duani,
evet biz onun nikahini sana, sen taaa kuyuya atildiginda kiymiştik
zaten. yani kader öyle bir haldirki, o hadisde dendigi gibi, kader
kisminde kalemler susmuş mürekkepler kader konusunda kurumuşdur, ve öyle
olunca, yusufun züleyha ile evlencek olmasida, yusufa kader olarak
zaten yazilmişdi, ancak zaman ve mekan farkli idi, ilk anda ona sahip
olsa, zina sucu alacak, amma nasil ham meyva yenmez ise, ve erince tatli
olursa, yusuf yusufluga erince, ilk defa ona sunulan lokmayi yememesi
sebebi ile, yine önüne geldi, ve rab artik ona yeme demiyor, bu sefer al
artik bunu ye diyor bu sefer. hani önce rabbinden burhan gördü ve
züleyhayi yeme demişd iönce, ne oldududa şimdi al onu, onunla evlen
deniyor, peki degişen ne? züleyhami degişdi, yusufmu degişdi, peki
züleyh gibi aşkini, sevdasini bir ömür taze ve canli tutmakmi zor? yoksa
yusuf gibi yiyecegi lokmanin ermesini beklemekmi zor? ve burda yine
size dinde cag atlatacak bir kurali, senelerdir görmediginiz bir kurali
göstereyimmi? evet dikkat edin, yani dün yusufa haram olan lokma, bugün
helal lokma oldu, yani dünün haramlari, yarin bazilarina helal olabilir
demekki. yani demek istedigim, zaman bazi haramlari helal
cevirebiliyormuş demk olur yani, dün isa ya yasak olan, belki bu gün
muhemdilere seerbest, yada dün isaya serbest olan şarap ve alkol, bugün
müslümanlara haram, yani iki tarafli büyüme, ya eksi tarafa, yada arti
tarafa olabilir. amma yine erkeklerin ostropozu, kadinlarin menapozu
gibi, yani degişim, hayatta böyle degişim halinde, bir haram zaman
gecince, helal ouyorsa, bir helalde zaman ile haram halini alabilir
yani. işde bikr meyvanin ermsi sofraya gelmesi icin, mesela ciftci taaa
ekimde bugdayi ekiyor, aradan kiş geciyor, ve bahar geliyor, sonra
baharda yagmur az gelirse, sulamasi lazim onu, suyu yeterince olunca
büyür ve sonra, yaz gelmesi lazimki ersin, sonra bicmek lazim, sonra
harman etmek lazim, sonra yikayip taşini ayiklamak sonra, degmen, sonra
un, unu firina götürmek lazim, sonra su maya un hamur oluyor, sonra beze
oluyor, sonra firina veriliyor, pişince ekmek ,ve sonra bakkala
yolculuk, sonra ,……… yani yol hep devem ediyor, ve sen yedin
ekmegi, ekmege neyi arkadaş ve yar ettin, recelimi yar ettin ona, yoksa
peynirimi, yoka aci frek biberinimi yar ettin, yani yakdinmi,
dondurdunmu, yada güzelmi muamele etdin sonra, mide sonra enerji oldu,
ve enerji olunca bitmiyor o enerji ile namazmi kildin, şarkimi dinledin,
yoksa hacmi yaptin, ne yaptin, namaz kildinsa, eger uyanik kildin ise,
kabul olduysa, melekler taa arşa kadar götürcek, ve deniyorki, insanin
sag ve solunda, onun günah ve sevaplarini yazan, iki melek var, onlar
ne yaptin ne söyledin hepsini kaydediyor lar, yada yaziyorlar, eski
deyim ile yaziyorlar, bügünkü hali ile kamera ile kaydetip filmini
cekiyorlar
Bazı âlimler, Kirâmen Kâtibin meleklerinin şu hadiste bildirilen
melekler olduğunu söylemişlerdir: “Gece bu takım melekler, gündüz bir
takım melekler size gelirler. Bunlar, sabah ve ikindi namazlarında bir
araya gelip buluşurlar. Sonra sizinle kalmış bu meleklerden yukarıya
çıkanlara, Rableri-onların hallerini en iyi bilen olduğu halde-
kullarımı ne halde bıraktınız? diye sorar. Onlar da namaz kılarlarken
bıraktık; namaz kılarlarken kendilerine gittik derler” (Buhârî, Mevakid,
16; Bed’ül-Hakk, 6; Müslim Mesacid 210; Ahmed b. Hanbel, II, 257, 486;
Nesâf, Salât, 21).
Kurtubî bu gece ve gündüz meleklerinin Kirâmen Kâtibin meleklerinden
başka olduğunu söylemiştir. Çünkü Kirâmen Kâtibin melekleri gece ve
gündüz ayrılmaksızın kullar; gözetlerler. Halbuki hadiste bildirilen bu
melekler gece ve gündüz vazife değiştirirler.
Peygamberimizin (s.a.s) açıklamalarından öğrendiğimize göre; bu
meleklerden kulun sağ tarafındaki iyilikleri yazar. Sol tarafındaki
melek sağ taraftakinin emrindedir. İnsan bir iyilik işlediği vakit,
hemen sağ taraftaki melek on sevap yazar. Fakat (hemen helallaşılmayan
kul hakları hariç) bir günah işlendiğinde sağ taraftaki melek sol
taraftaki meleğe- ki bu yazmak istediği halde- yazmayı bırak, altı saat
bekle, belki pişman olur, Allah’a tevbe istiğfar eder; eğer tevbe ve
istiğfar etmezse bir günah olarak yaz, diye söyler (Suyûtî,
Cem’u’l-Cevamı’ 6624 nolu hadis, ed-Dürri’l-Mensur, ilgili âyetlerin
tefsiri, V, s. 47, Mısır, 1314; Ali el-Muttekî, Kenzu’l Ummâl, 10192,
10212 nolu hadisler, Lakkanî, Şerhu Cevhereti’t- Tevhid, Mısır,
1375/1955, s.210).
Bazı İslâm âlimleri, bu meleklerin mübah olan işleri yazmadığına kail
olmuşlarsa da, kulun zâhire çıkan her şeyini yazdıklarına dair
rivayetler daha kuvvetlidir. Sağdaki meleğin yazmadığı şeyleri soldaki
melek yazmakla görevlidir. Böylece, kulun her işini, hatta hastalık
anındaki inlemesini bile melekler yazarlar (Suyutî, el-Hakaik fi
Ahbâri’l-Memâlik, Beyrut 1988/1408, s.92).
Kulun nefsinde gizli kalan düşünce, niyet ve vesvese gibi şeylere
gelince; kulların organları ile işleyerek zahire çıkan işleri ile
beraber bütün bunları bilir: “Andolsun, insanı Biz yarattık, nefsinin
ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Biz ona sah damarından
daha yakınız” (Kâf, 50/16) âyeti bunu açıkça ifade etmektedir. Kulların,
işlemeyi azmetmeyip kastetmedikleri vesvese ve düşünceleri yazılmaz.
Peygamberimizden (s.a.s) rivayet olunduğuna göre; Kul, hayırlı bir işi
işlemeyi kasdeder de, işleyemezse buna bir sevab yazılır. Kötülük
işlemeyi diler de, bunu bilfiil teşebbüs etmeyerek işlemezse, bir günah
bile yazılmaz. Melekler, gaybı, kulun içinden geçen niyetlerini
bilmezler. Fakat, kul bir iyilik yapmayı kasd edince, ondan meleklerin
idrak edeceği misk kokusu gibi bir koku yayılır da bundan o kulun iyilik
yapmaya azmettiğini bilirler. Kötülüğü kasdedince de, onun kötülük
yapmaya niyet ettiğini anlarlar (Celâleddin es-Suyûtî, el-Habâik,
s.106). Lakkânî’nin naklettiğine göre Kirâmen Kâtibîn, kulun itikad,
niyet, ve kasıtlarının hepsini anlayıp muhafaza ederler (Lakkânı, Şerh-u
Cevhereti’t- Tevhîd, s. 108).
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ
قَعِيدٌ مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İz yetelakkâl mutelakkîyâni anil yemîni ve aniş şimâli kaîdun. Mâ yelfızu min kavlin illâ ledeyhi rakîbun atîdun.
Meali :
Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki
alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir.İnsan hiçbir söz
söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır
bir melek bulunmasın.
(Sadakallahul Aziym KAF Suresi 17. ve 18. ayet)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve inne aleykum le hâfızîn
Meali :
Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza melekleri vardır.
(Sadakallahul Aziym İNFİTAR Suresi 10. ayet)
Yani bu ayetleri hadisleri daha düne kadar okuyanlar, ben dahil yanimiza
gelen iki melek var anliyorduk, halbuki kendi iki gözün, senin her an
baktigin yaptigin, gördügün herşeyi kaydediyor, yine iki kulagin, sag ve
sol bütün duyduklarini kaydetmiyormu? mesela taaa elli sene önce
ögretmenin, yada ananin, babanin dedigini, bir an düşününce
hatirlamiyonmu, genclik aşkinin görüntüsünü düşününce, gözünün önüne
gelmiyormu, yani ikiside kaydetmiş. yine iki elin yaptiklarini
kaydediyor, yani körler ne ile hisseder? parmak uclari ile, yani deri ve
parmak uclarida, hissederek biliyor, ve onlarda yaptiklarini görüyor,
ve körler ise dokunduklarini hissetiklerini, işde kaydetip unutmuyor. o
zaman kol ve el ve parmak uclarida yaptiklarini yine kaydediyor o zaman.
ve yine ayaklarin nereye seni götürdügünü kaydeden iki melek, ve öyle
olunca, sen zaten kendin, kendini gözetleyen takip eden ajansin da
kendi yaptiklarini kaydediyorsun, ve onuda beynin sinyal olarak,
yukardaki imami mübin, yada büyük kitap, veya levhi mahfuz denilen
yukarinin youtubesine kaydediyor, ve sen nasil bu dünyadaki bir filmi
müzgi bu dümnyaninm youtubesinde arayinca, o video bulunuyorsa, ve
seninde yaptiklarin, orda levhi mahfuz denilen youtubede, onlarda orda
duruyor, ancak araninca sorulunca cikip geliyor ve
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn
Meali :
O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.
(Sadakallahul Aziym YASİN Suresi 65. ayet)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yevme teşhedu aleyhim elsinetuhum ve eydîhim ve erculuhum bimâ kânû ya’melûn
Meali :
O gün onlara, onların dilleri, elleri ve ayakları (hayat filmleri) yapmış olduklarına şahitlik edecek.
(Sadakallahul Aziym NÛR Suresi 24. ayet)
insan kainatin modeli ise, o zaman kiramen katibinde, bu kainatta ise, o
zaman bedende bir yer, bunlari temsil etmeli, ve öyle olunca, senin
kameran, senin bilgisayarinin kamerasi, kendi gözlerin, iki melek, sag
melek, sol melek yine duyan iki melek, iki kulagin ta cocuklukda
duydugun bir sesi, eger bunu aklin, beynin falanca mahalledeki fatmanin
sesi diye kaydettiyse, bunu yillar sonra bile, o sesi duyunca, bu fatma
diyorsan eger, o zaman, kendi kulagin kayit ciahazi zaten, levhi
mahfuzun kainatin haritasi insan beeinindeki yeride, beyindeki, hafiza
bölgesi, yani kiramen katibinlerden ikisi, yine kullaklarin, ve yine
diger ikisi ellerin, ve yine ikiiside ayaklarin, ve ardin ve önün, yani
soguk oldugunu sirtinda hissedebiliyor, yine dişin erik yiyince
kamaşiyor, yani hissediyor, öyle olunca, zaten bütün uzuvlarin senin
yaptiklairni kayit halinde, ve hissediyor ve görüyor biliyor duyuyor, ve
hepsini kaydediyor, o azman senin kendin ajansin zaten kenden nereye
kacmayi düşünüyorsun ki, ben benu yapmadim diye inkar edebilesin yani.
Hz Muhammedin miracda Gördükleri
Peygamber Efendimizin sav Miraçta Cehennem bekçisi Malik ile konuşması
Peygamber Efendimiz sav anlatıyor
Malik cehennemden iğne deliği deliği kadar bir yer açtı. Oradan iplik
inceliğinden siyah bir duman çıktı. O duman bir saat çıksaydı; bütün
yeri ve semaları o dumanın karanlığı sarardı. Güneşin, ayın ve diğer
aydınlık veren şeylerin ziyası ve nuru görünmezdi; mahvolurdu. Ancak
Malik, o deliği o anda eli ile sığadı; o duman yok oldu. Bana şöyle
dedi:
_Buradan içeri bakın.
Bakınca gördüm ki, cehennem birbirinin atında yedi tabakadır. En
yukarısı cehennemdir ki; oraya müminlerin en asileri girer. Bunun azabı,
diğerlerinden hafiftir.
2.si lezadır. Buraya Nasara girecektir.
3.sü hutamedir. Buraya da Yahudiler girerler.
4.sü sairdir. Buraya da Sabiler girerler.
5.si sakardır. Buraya da mecusiler girerler.
6.sı cahimdir. Buraya da müşrikler girerler.
7.si haviyedir. Buraya da münafıklar girerceklerdir. Bir de Allahlık davası güdenler girerler. Firavun, Nemrut gibi.
Ben, aşağı tabakada olanların azaplarının şiddetinden bakmaya takat
getiremedim. Ancak üst tabakada olanlara baktım; braya ümmetimin asileri
girerler. Buraya bakınca gördüm ki: Oradaateşten yetmiş derya var. Her
deryanın kenarında ateşten birer şehir var. Her şehirde ateşten yetmiş
bin ev var. Her evin içindei ateşten yetmişbin sandık var. O sandıkların
içinde de, erkekler vekadınlar var. Oraya hapsolmuşlar; yanlarında
yılanlar ve akrepler var. Şöyle sordum:
_Ey Malik, bu sandıkların içinde hapsolanlar kimlerdir?
Şöyle anlattı:
_Bunların bazısı insanlara zulüm edip haksız yere malını alanlardır.
Bazısı da büyüklük sayıp zalim cebbarlık edenlerdir. Hâlbuki Büyüklük,
celal ve ikram sahibi Yüce Allaha mahsustur.
Sonra, bir kavim gördüm; dudakları deve ve köpek dudakları gibi idi.
Karınları da şişmişti. Zebaniler, ateşten tokmaklarla bunların
karınlarına vurup duruyorlardı. Karınlarında bağırsakları kopuyor;
dübürlerinden dökülüyordu. Tekrar içlerinden bağırsak yaratılıyordu;
zebaniler yine vurup döküyordu. Onlara böylece azap ediyorlardı.
_Bunlar kimlerdir?
Dedim; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar ümmetinizde yetim malını haksız yere yiyenlerdir.
Bir kavim gördüm, karınları dağlar gibi şişmişti. İçine yılanlar ve
akreplerler dolmuştu. Orada hareket edip ıstırap veriyorlardı. Bunlar
ayağa kalkmak istedikleri zaman, karınlarının büyüklüğünden ve
yılanların, akreplerin hareketlerinden kalkmaya güçleri yetmiyordu.
Yıkılıyorlardı. Sordum:
_Bunlar kimlerdir?
Dedim; Malik şöyle anlattı:
_Bunlari ümmetinizden faiz yiyenlerdir.
Bundan sonra, bir alay hatunlar gördüm; bunların saçlarından asmışlardı. Bunlar için:
_Kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar, şu kadınlardır ki; Yüzlerini ve saçlarını örtmeyip erkeklere
gösterirler. Kocalarından başkasına zinetlerini açarlar. Kocalarına eza
ve cefa ederler.
Bundan sonra, bir takım erkek ve kadın gördüm; bunların dillerinden ateş
çengellerle asmışlardı. Tırnakları bakırdandı. Kendi yüzlerini yırtup
parça parça ediyorlardı.
_Bunlar kimlerdir?
Dedim; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar yalan yere şahidlik edenlerdir. Koğuculuk yapıp söz gezdirenlerdir.
Bundan sonra, bir alay kadınlar gördüm; bunların kimisini göğsünden
asmışlar; kimisini de ayaklarından baş aşağı asmışlardı. Bunlar feryad
ve sayha atıp duruyorlardı.
_Bunlar kimlerdir?
Dedim; şöyle anlattı:
_Bunlar zina edenlerdir; ayrıca çocuklarını düşürüp katil işi işleyenlerdir.
Bundan sonra, bir kısım kadınları gördüm ki, asılmışlar. Bunların elleri boyunlarına sıkıca bağlanmıştı.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Kocalarına hıyanet edip mallarını telef edenlerdir.
Peygamber Efendimiz sav;
bir kavim gördüm ki, bunların cesetleri hınzırına, yüzleri de köpek
yüzüne benziyırdu. dübürlerinden ateşler çıkıyordu. Yılanlar, akrepler
onları sokuyor; etlerini yiyorlar.
_Bunlar kimlerdir?
dedim; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar ümmetinizden namaz kılmayan, gusül etmeyenlerdir.
Bundan sonra, bir takım erkekleri ve kadınları gördüm. Bunlara ateşte
azap ediliyordu. Bunların üzerine zebaniler musallat olmuştu. Bunlar
feryad ettikçe, zebaniler sopalarla vuruyorlardı. Karınlarına ateşten
süngüleri saplıyorlardı. Vücutlarını da ateşten kamçılarla dövüyorlardı.
Bunların azapları pek çetin gördüm.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar ana ve babakrına isyan ederek karşı gelenlerdir.
Yine bir kavim gördüm; bunların boyunlarına ateşten dağlar gibi büyük halkalar geçirmişlerdi.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar, üzerlerinde bulunan emanetleri sahiplerine vermeyenlerdir.
Bundan sonra, bir kavim gördüm; zebaniler bunları ateşten bıçaklarla
boğazlıyorlardı. Ama bunlar aynı saatte diriliyordu. Bunlar dirilince,
zebaniler tekrar onları boğazlıyorlardı.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar haksız yere adam öldürenlerdir.
Bir kavim daha gördüm; gayet çirkin ve kötü kokulu cife yiyorlardı.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar gıybet edip insanların etini yiyenlerdir.
Bunlardan başka, cehennemde iki sınıf kimse gördüm; bunların bir sınıfı
erkeklerden, bir sınıfı da kadınlardandı. Bunların azabı gayet şiddetli
idi.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bu erkekler, beylerin önünde sopa ve kamçılarla gidip zavallı fakirlere
vurup zulüm edenlerdir. O kadınlar ise sureta libas giyip hakikatte
cümle zası belli, açık hükmünde ve erkeklere aşikâr olanlardır. Ayrıca
dışarı çıktıkları zaman, erkekleri kendilerine çekenlerdir.
Bu sebepten, başları deve hörgücü gibi büyük olup selametle doğruca cennete giremezler.
Bundan sonra, cehennemde bir alay erkek ve dişi kimseler gördüm.
Bunların azabı birbirine benzemiyordu. Her birine bir başka türlü azap
olunuyordu. Bu tabakada azap olunanlar arasında bunlardan şiddetli azap
olunan yoktu. Şöyle bir azap ediliyorlardı. Bunları ateşten sopalar
üzerine asmışlardı. Etleri pişip dökülüyor; sadece kemik kalıyorlardı.
Hak Teala onların etlerini bitiriyor; yine önceki gibi etleri pişip
dökülüyordu.
Bazıları da, ateşten zincirlerle, bukağı_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
larla bağlanmışlardı; böylece azap olunuyorlardı.
_Bunların vücut sağlığı yerinde iken namazı terk edenlerdir.
peygamberimiz bir adam gördü, kaynar havuza atilmişdi, adam kurtulmak
icin havuzun bir ucuna kadar yüzüyordu, tam cikacakken, zebaniler başina
tokmakla vurup kovaliyorlardi, diger ucuna kadar yüzüyordu, tam
cikcakken yine zebaniler başina tokmakla vurup yine kovaliyorlardi, kim
bunlar dedi Hz Muhammed aleyhisselam, Cebrailde bunlar dünyadayken
namazlarini vaktinde kilmayip, namazi geciktirenler dedi
Ve şöyle dedim:
_Ey Malik, kapıyı kapa, bakacak takatim kalmadı.
Malik şöyle dedi:
_YA RESULULLAH, mübarek gözünüzle müşahede ettiğiniz azapları gördüğünüz
gibi ümmetinize bildirin. Ümmetinizi çok çekindirin. Masiyetlerden,
Allahın emrine aykırı hareketten onları alıp men edin.Allaha tam itaate
teşvik edip ibadet yoluna getirin. Allahın azabı şiddetlidir. Cehennemi
yedi tabakadır. Bu gördüğünüz ilk tabakasıdır. Aşağıları daha
şiddetlidir.’
Bunu dinledikten sonra, RESULULLAH SAV EFENDİMİZ ümmetine şefkatından dolayı ağlamaya, şefaat ve niyaza başlar.
Ümmetinin zaafı ve o gibi azaba takat getiremeyeceklerini anlatıp o kadar çok ağladı ki
; Cebrail, Mukarreb melekler ve orada bulunan diğer melekler dahi
ağlamaya başladılar. Resulullah sav Efendimizin tazarru ve niyazına:
AMİN!:
Dediler.
Bunun üzerine, izzet sahibi Yüce Hakk’tan şu hitap geldi:
_Habibim, senin değerin benim katımda büyüktür; duan makbuldür. Şefaatın
makbuldür. Gönlünü hoş tut; seni muradına eriştirdim. Kıyamette sana
bir makam vereceğim; şu kadar asileri sana bağışlayacağım, ta ki:
_YETER.
Diyesin. Senin ümmetini sair ümmetlerin üzerine seçtim. Seni de onlara
şefaatçı kıldım. Dilediğin kadar şefaat eyle; kabul ederim……
RABBİM BİZLERİ RESULULLAH SAV EFNDİMİZİN ŞEFAATİNE LAYIK EYLE
AMİN!
Sonra…
Malikten başka, cehennem hazinler onsekiz tanedir; Malikle 19 olurlar.
‘Onun üzerine on dokuz melek tayin edilmiştir.'(74/30)
Resulullah sav Efendimiz ümmeti namına mahzun oldu; halas olmalarınıı diledi. Bunun üzerine Yüce Hakk şöyle buyurdu:
_Senin ümmetine on dokuz harfli bir cümle ihsan eyledim. Ümmetin onu
devamlı olarak bırakmadan okursa. kendilerini o on dokuz cehennem
hazinlerinden ve onların yardımcıları olan zebanilerin azabından emin
kılarım. O cümle şudur:
_BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hak Teala cümlemizi, Resulullah sav Efendimiz hürmetine cehennemden azad eylesin.
AMİN!
——————
Evet Güzel, bunlar dinimizde bazi amelleri yapmanin kötü ve kerih
oldugunu, yada günah oldgunu gösterecektir, amma velakin, bunlarda
anlatilanlarin hepsi müslüman veya mümin olanlarin başina gelenler
olarak anlatiliyor , o halde cehennem müminler icinmi yaratildi yoksa
kafirler icinmi yaratildi, eger cehennemi müminler dolduracaksa,
bitmeyen bir azaba dücar olcaklarsa, burada mümin olmanin faydsai
nerede, namaz kilmiş amma, geciktirmiş,ceza görcek, hemde yani öyle
hafif bişey falan degil, yani kaynar suya atacaklar, ve cikmak istedikce
başina vurcak zebaninler, bunun bu dünyadaki örnegi ve hikmeti, ve eger
cehennem bu dünyada kuruldu ise, göster bize madem derseniz, işte
alltaki resimlere bakin bakalim, buna benzeyen bir hal varmi? evet var,
mesela ipek böckleri, ipek kozasinin icindeyken, ipek iplik üretmek
icin, kaynar kazana atiliyor, ve sonra üzerlerine vurularak dişari
taşmasina cikmasina da engel olunarak kaynatiliyor, canli canli
kayniyorlar, amma sonra ipek oluip insan bedeninde cennete dahil olmuş
oluyor, yani cezasi bitince, ipek olup, elbise olup, insana faydali hale
geliyor, onun ipek böcegi halinin yani, ipek böcegi cibilliyatli olupda
namazini geciktirenlerin hali.

Yine midye ve istakaoz kaynatma ayni, bunlarin taze olmasi lazimmiş, yani taze demekde canli demekmiş, ve canli canli kaynar suya atiliyorlar, ve sonra başlarina bastirip kaynatiliyor, ve cezasi bitince, pişince ” fedhuli fi ibadi, vedhuli cenneti” hikmeti ile yemek olup, kullarin icine, cennete giriyor, artik sonra ya beyine gidiyor, ya kola, ya ele, ya kalbe yada namaz niyaz oluyor, ve artik namaz olduysa, sonsuzluga erdi, kalp olduysa insan olma şerefine erdi, cicger olduysa hakeze, böbrek olduysa, tirnak oldusya hakeze, Amma bunlarin taze, yani canli olmasi lazimmiş, yoksa ölü olursa, zehirli bakteri üretiyorlarmiş, yenmez oluyormuş, o zaman onun Midye veya istakoz halinin yani, midye ve istakaoz cibilliyatli olupda namazini geciktirenlerin halibu resimdedir.

bu kaynar suda kaynatma işlemi sadece hayvanlarda tehakkuk etmiyor, yine bitki hali ile, mesala cubuk makarna kaynatmak demek, yine ayni, onun bitki ve bugday halinin, yani bugday cibilliyatli olupda, namazini geciktirenlerin hali de budur bence. (varsayim, olabilir veya olmayabilir)

yani cehennem eger müminlere olursa, işte böyle onlarin azablari, ve sonunda ise, cezasi bitince, yine cennete dahil olcak, amma mesala cigara, yada odun, petrol gibi yaninca, onlarin yeniden bir beden girmesi yada bedenin parcasi olupb da ve yeniden can olmasi mümkin degil, ve artik kalici olarak cehennemdedir, ve hani eger dünada ateş yakmasanlar bunun icin allah onlari götürüpde güneşlerde yine yakar, ve habis kötü ruh halinde, duman haline dönüyorlar, ve artik onlarin cehennemden kurtulma gibi bir şanslari yok, ebedi olarak, habis ruh halinde, azab halinde, yeniden velbeasü olmayacaklar ve ancak işde bazilari ancak şeytan ve iblis, yada cin haline dönüp, bazilarina kötü fikir ve vesvesler veren, kötü ruhlar halini aliyorlar, yani artik bir bedenleri yok yani, amma mümin yeniden can bulcak, hatta midye bile olsa, azabini cekip, bir bedene yol alip, yeniden ahmet, mehmet parcasi olma şansina sahip yani, ve dünyaya yeniden gelme, can bulma şansina sahipler işde.

Koyun gibi uysal ve faydali mümin olsan, varacagin cennetten önce, tadacagin cehennemden, sadece bir parcada, bu resimde sakli, al bak gör halini.

Ebû Saîd (el-Hudrî)’den nakledildiğine göre
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“…ve Allah’ın sözlerinin diğer sözlere üstünlüğü, Allah’ın, yarattıklarına üstünlüğü gibidir.”
( Hadis-i Şerif , T2926 Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 25,)
öyleyse bu konuda Rabbimiz ne buyuruyor?
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ
Meali :
(Ey insanlar!) Sizden (İçinizden) oraya uğramayacak cehenneme
varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme
bağlanmış bir iştir.
(Sadakallahul Aziym MERYEM Suresi 71. ayet)
Meryem suresindeki bu ayetin önü ve sonuda şöyle :
68. Rabbine andolsun ki biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden
kâfirleri) şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde
toplayacağız. Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü
hazır bulunduracağız (ki cennetlikleri görüp hasret çeksinler.)
69. Sonra her zümreden Rahmân’a karşı en ziyade isyankâr hangileri ise, muhakkak ayırıp atacağız.
70. Sonra o cehenneme atılmaya layık olanların kimler bulunduğunu elbette biz daha iyi biliriz.
71. İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere, mutlaka herkes cehenneme
varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.
72. Sonra Allah’dan korkup, sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de toptan cehennemde bırakacağız.”
————
“İçinizden, oraya (cehenneme) varmayacak hiçbir kimse yoktur”
mealindeki 71. âyette geçen cümle ile devamı üç türlü yorumlanabilir:
a) Bunlardan maksat sırattan geçenlerdir. Mümin olsun kâfir olsun bütün
insanlar aynı zamanda cehennemin üstünde kurulmuş olan sırattan geçmek
zorunda oldukları için oraya uğramış olurlar. Ancak 72. âyete göre
“kötülükten sakınanlar” cehennemden esirgenirken “zalimler diz üstü
çökmüş olarak” orada bırakılacaktır.
b) Maksat kâfirlerdir ve bunlar cehenneme gireceklerdir.
c) Potansiyel olarak her insan ameline göre cennete olduğu kadar
cehenneme de girebilecek durumdadır. (Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an
Tefsiri, III / 522-523)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Bütün insanlar oraya gelir. Ondan sonra da herkes ameline göre oradan ayrılır.”
( Hadis-i Şerif , İbni Mes’ud)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Orada insanlar ateşin etrafında ayakta dururlar. Daha sonra amellerine
göre kimisi şimşek gibi, kimisi rüzgar gibi, kimisi kuş gibi, kimisi de
en hızlı giden deve gibi hızlı geçip gider. Kimisi koşar, nihâyet
onlardan en son gelecek kişinin ışığı baş parmaklarının ucunun bulunduğu
yere varacaktır. İnsanlar oradan geçerken sırat sağa sola
meyledecektir. Sırat oldukça kaygan ve kaydırıcı bir zemindir. Onun
üstünde deve dikeni gibi dikenler vardır. Etrafında da melekler
durmaktadır. Bu meleklerin yanında ateşten kancalar vardır. Melekler
onlarla, onları yakalarlar.”
( Hadis-i Şerif , İbni Mesud)
öyleyse, herkes oraya ugraycaksa, o resimler ve anlattigmiza, hakikat
budur demek zorunda olabiliriz. yillardir, hakkikat karşimizdayken,
görmemiş olabiliriz, cünkü mesela adam bir mahallede oturur, yilarca o
sokakdan gecer de, amma taa bir gün birisi şu evin penceresi ne güzel
yeşil derse, mesala ancak o zaman o pencerenin yeşil oldugunu farkdecek
kadar kör bakiyor olabilir oraya insan. amma işde hakikatda önümüzde
duroyorken görmememiş olabiliriz yani
Madem herkes oraya ugrayacak o zaman, Rabbim Teala vetekaddes
hazretleri, benim ve sevdiklerimin, sevenlerimin, askerlerimin, ailemin,
ehli beytimin, ve mehdi ve cemaatinin, oraya ugradigindaki
cehennemini, kolaylardan ve hafiflerden eylesin.
–oOo—
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
”Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! ‘
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da’vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve
etûbu ileyk.
–OoO–
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 10 Ocak 2018 Çarşamba
Original Kar © glan
